Çok bir şey değil translate Spanish
1,396 parallel translation
Yine de çok bir şey değil, he?
Sin embargo, no es gran cosa.
- Çok bir şey değil.
- No mucho.
Ama aslında bu çok havalı bir şey olur değil mi?
- Gracioso. Aunque esto podría ser bastante cool, ¿ no crees?
Bir sebebi olmalı, öyle değil mi? - Hiçbir şey söylemeyen biri için çok konuşuyorsun.
- Hablas mucho para no decir nada.
Çok önemli bir şey değil.
No es nada importante.
Çok net bir şey değil.
No sale nada.
Babanın onu doğrulaması çok sağlam bir şey değil.
Humm, papá defendiéndote no es exactamente muy hermético.
Hiçbir şey dediğin deri ceketli ve çok inandırıcı bir "Adrian!" çekebilecek biri olamaz, değil mi? - Hayır, olamaz.
No pasaria nada si llevara una chaqueta de cuero y y fuera capaz de sacar un convincente "Adrian!", no?
Çok gösterişli değil ama kaliteyi gösteren bir şey.
Nada llamativo, pero algo que demuestre clase.
- Çok fazla bir şey değil
No mucho.
Eğer şu eline bir şey olursa çok yazık olur, artık şu sevimli gitarını çalamazsın değil mi?
Seria una pena que algo le pasara a tus manos, ya no podrias tocar la guitarra verdad?
Dini bir şey değil, bu... Daha çok bayanlar için.
No es algo religioso, es más que nada para las mujeres.
- Çok zor bir şey değil.
- No tiene importancia.
Yapısal bir hasar var, çok ciddi bir şey değil.
Hay daños estructurales, nada demasiado serio
Yapısal bir hasar var, çok ciddi bir şey değil.
Hay daños estructurales, nada demasiado serio.
Korkarım burada karşı karşıya olduğumuz şey çok büyük bir baskı altında bulunan münferit bir polis amirinin ahlaksız, yetersiz ve görevine uygun olmadığını ispat etmiş olmasından başka bir şey değil.
Lo que tenemos aquí no es más que un comandante de policía bajo mucha presión, que resultó ser amoral, incompetente e incapaz de dirigir.
- Çok bir şey değil.
No mucho.
Çok büyük bir şey değil.
Esto es pequeño. Nada grave.
Bir çok şey için üzgünüm Igor ama bu onlardan biri değil.
- Yo lamento muchas cosas, pero esta no fue una de ellas.
İsteyerek yaparsan bonus olur ama çok da gerekli bir şey değil.
La participación voluntaria hubiera sido un extra, pero está lejos de ser necesaria.
Bay Benton, tüm saygıma rağmen... Ayrıca inanın kimse Weldon Parish'in yeni bir eserini görmeyi benden çok isteyemez, ancak bu olacak bir şey değil.
Sr. Benton, con todo respeto, y créame a nadie le gustaría más ver un nuevo romance de Weldon Parish que a mí.
Başkaları için bir şey pişirmek, çok özel bir tatmin... öyle değil mi?
Es una satisfacción muy especial, ¿ no? Cocinar para otros.
Çok kötü. Yıkayabileceğin bir şey değil.
Pena que no se puede borrar el pasado.
Bu çok da iyi bir şey değil, değil mi?
Eso no es necesariamente bueno, ¿ verdad?
- Çok teşekkür ederim. - Bir şey değil.
- Muchas gracias.
Öğrendiğim şey şu ki çok iyi bir haber değil... ama...
Lo que me he averiguado... ... no son buenas noticias.
Hayır, ekstazi değil ahmak herif, ancak kimyasal özellikleri çok benzer bir şey.
No, no es éxtasis, baboso, sino algo con cualidades químicas parecidas.
Belki çok özel bir şey değil ama.
No es nada especial.
Bu, çok belirgin bir şey, değil mi?
Es muy obvio, ¿ no?
Yüzüne, boynuna ve memelerine sürmeyi ise, bir çok kadın iyi bir şey olarak biliyordu, erkeğe değil ama sana.
Y ponérselo en la cara, en el cuello y en el pecho... muchas mujeres saben que es bueno, no para él sino para ella.
Bildiğim kadarıyla, çok fazla bir şey değil.
Y por lo que yo se, el no gana tan bien.
Çok sağ ol. Bir şey değil.
De nada.
Çok zor bir şey değil ya.
No será difícil.
Tamam, pek iyi bir şey değil ama çok kötü birşey de değil.
Es cierto que no es muy espiritual, pero no creo que sea terrible tampoco.
Bazıları, bir bebek sahibi olmak çok da özel bir şey değil diyebilir.
Algunos dirían que tener un bebé no es nada especial.
Çok zor bir şey değil.
Basta con poco.
Çok kötü bir şey olduğundan değil.
No es que eso sea del todo malo.
Çok kötü düştüm. Ama kalıcı bir şey değil.
Así que me castigué bastante, pero no es nada permanente.
Evet. Ama öyle çok gösterişli bir şey de değil.
Si, pero no esperes demasiado.
Bakıp da dokunamamak çok zor bir şey, değil mi?
Es duro ver y no tocar ¿ verdad?
Phoebe, hoş bir kadın, büyüleyici yaşam, o gazetede bir günlük sütun yana ama, hakkında yazmak için çok şey yaptı var, yok değil mi?
Phoebe, una gran mujer, una vida fascinante pero trabaja en el periódico así que no queda mucho que contar, ¿ no?
Çok da büyütülecek bir şey değil.
No es gran problema.
- Çok teşekkür ederim! - Bir şey değil.
- Muchísimas gracias.
Çok garip bir şey, değil mi patron?
¿ Qué te parece este aparato, jefe?
Ama çok önemli bir şey değil.
Pero no es gran cosa.
Çok korkunç bir şey değil.
Decía la verdad.
Çok ince bir şey değil.
Nada muy pequeño.
- Aşırı alkol alırdın. Bunda bir şey yok ama çok da tehlikeli, değil mi?
Abusas del alcohol y está bien.
Bir günde ne kadar çok şey değişiyor, değil mi?
¿ Qué diferencia hace un día verdad?
güzel, akıllı, olağanüstüve daha bir çok şey olan harika kızımız Ariel, Senin umduğun kadar olağanüstü değil.
De nuestra genial hija Ariel que es tan linda e inteligente y excepcional de tantas maneras sólo que no es excepcional de la forma que esperabas.
Biliyorum, çok büyük bir hedef, ama bakmaktan bir şey olmaz değil mi?
Ya sé que está muy concurrida, pero no cuesta nada intentarlo, ¿ no?
bir şey değil 1063
çok beğendim 105
çok beklersin 34
çok basit 507
çok bilmiş 34
çok büyük 189
çok bitkinim 23
çok başarılı 37
çok bencilsin 22
çok bekledin mi 26
çok beğendim 105
çok beklersin 34
çok basit 507
çok bilmiş 34
çok büyük 189
çok bitkinim 23
çok başarılı 37
çok bencilsin 22
çok bekledin mi 26