Bir şey değil translate Spanish
32,494 parallel translation
Bu bir şey değil.
- Eso es mentira.
Mükemmel eşimizle tanışıp mükemmel ve güzel bir hayat yaşamayacağız. Hayat böyle bir şey değil.
Tú no conoces a tu pareja perfecta y entonces todo es precioso y perfecto, y así no es como funciona la vida.
Abartılı bir şey değil, sadece akşam yemeği.
Pues bien, nada de lujos... sólo una cena.
Acil bir şey değil.
Eso no es una emergencia.
Önemli bir şey değil.
Nada.
- Kız kötü örnekten başka bir şey değil.
Esa chica es una mala influencia.
Ama ilk buluşmada bir kıza söyleyebileceğin bir şey değil. - Vay be.
Pero eso no es lo que le dices a una chica en la primera cita.
- Bir şey değil.
De nada.
Harbi bir şey değil mi?
Es una ternura, ¿ Cierto?
Tekrar oynayacağın kesin bir şey değil.
En serio, Vernon. No es seguro que vuelvas a jugar.
- Oynayacağına inanıyorum. Sadece kesin bir şey değil tamam mı?
Yo creo que sí, pero no es seguro.
- Sizinle alakalı bir şey değil.
- Esto no es acerca de ti.
Bir şey değil.
De nada.
- Selina öyle bir şey değil.
- Selina, no es así.
Endişelenecek bir şey değil. Seni sormalı.
Nada de lo que preocuparse. ¿ Y tú?
Öncelikle o kadar önemli bir şey değildi. Ayrıca randevu değil, sadece bir yemekti. Arkadaşlar arasında bir atıştırma.
Bueno, primero, no diría que fue algo importante y... no fue una cita, solo una cena... más como un almuerzo, en realidad, entre amigos.
Bu iyi bir şey değil mi?
devolví el anillo, así que eso... es todo... es algo bueno, ¿ no?
- İyi bir şey değil.
- Nada bueno.
Kişisel bir şey değil.
No es nada personal.
Bu arada bir şey değil.
Y... de nada.
Doğru ama tek bir şey değildi, değil mi?
Cierto, porque no era una cosa, ¿ verdad?
Önemli bir şey değil.
Nada grave.
Bu, ayrımcılığın 21. yüzyıla uyarlanmış halinden başka bir şey değil.
Esta es la segregación del siglo XXI.
Hey, buraya gelmek istedim çünkü, size şeyi söylemek istedim... insanlara ateş etmek, iyi bir şey değil.
Quería venir hasta aquí porque he visto eso y quería decirles que dispararle a la gente no es algo guay.
Yarın maaşım yatacak ama fazla bir şey değil.
Me hacen el ingreso mañana pero no será mucho.
Bu utanılacak bir şey değil.
Y no hay nada de qué avergonzarse.
Dünyaya gay olduğunu söylemek kendine söylemek kolaylıkla yapılabilecek bir şey değil.
Por eso decimos que tiene un anillo. Contarle al mundo que eres gay... decirse a uno mismo... no es algo que haces por conveniencia.
Ama kendisi benim için çok önemli değil. Hayati bir şey değil.
Pero ella no es superimportante para mí, no en mi vida.
Benlik bir şey değil.
Simplemente no es para mí.
Bir şey değil, bu arada.
De nada, por cierto.
Bir şey olmasını değil.
No quiero darle importancia.
Önemli bir şey değil.
Nada, nada.
Ona bir şey anlatmadın, değil mi?
No le dijiste, ¿ verdad?
Yapılması gereken en iyi şey olduğundan değil, ama dominantlığın bir göstergesiydi.
No porque fuera lo correcto por hacer, sino, porque era el último acto de dominación.
Ve bu harika bir şey ama bize göre değil.
Es solo que... eso no es en realidad para nosotros.
Oh, dinle, sorun değil, eğer yapabileceğim bir şey olursa bana haber ver, olur mu?
Escucha, no hay problema, avísame si hubiera algo que pudiera hacer, ¿ vale?
Bugün bir şey yemedin değil mi?
No has comido hoy, ¿ verdad?
- Bir şey aldın, değil mi?
Sí. Me has comprado algo, ¿ verdad?
Hayır, bu hiç Lucifer'lık değil. Öyle bir şey...
No, no es como si Lucifer... no creo que...
Eğer beni evimden atacak kadar canavarca bir şey yapabiliyorsa babasını öldürmesi o kadar abartı bir şey sayılmaz, değil mi?
Si está dispuesto a hacer algo tan monstruoso como echarme de mi casa, entonces matar a su padre no está tan lejos, ¿ o sí?
Başka bir şey değil.
Pero no como el cantante.
Duruşmada lehine kullanabileceği bir şey söylemedin değil mi?
Quiero decir, no le dijiste nada sobre el caso que ella pueda usar en la Corte, ¿ verdad?
Polis, Joshua Vikner hakkında hiçbir şey bilmiyor. Babamın ofisinin bombalanması konusunda bir şüpheli değil. Ama yine de birisi aynı teçhizatı evimize yerleştirdi.
La policía no sabe nada de Joshua Vikner, no es sospechoso de la explosión en la oficina de mi padre, y aun así, alguien dejó exactamente el mismo dispositivo en nuestra casa.
Bu, hakkında bir fikrim varmış gibi davranmam gereken bir şey, değil mi?
Esto es algo sobre lo que tengo que fingir que tengo una opinión, ¿ no?
Başına gerçekten hiç kötü bir şey gelmedi, değil mi?
Nunca te ha pasado nada malo de verdad, ¿ no?
Ve belki de bu iyi bir şey, değil mi?
Y estaba pensando que quizás eso es bueno, ¿ no?
Normal bir sentetiğin yapacağı şey değil.
No es algo que un sintético normal haría.
Bir sentetiği bir sürü şey yaptırmak için hackleyebilirsin ama birini itmek için değil.
Puedes piratear un sintético para que haga muchas cosas, pero no para empujar a alguien.
İşimizi gücümüzü dikkate alırsak kusursuz bir şey beklemiyoruz değil mi?
No queremos que nadie se entere qué hacemos o qué dejamos de hacer aquí, ¿ no?
Yanlış bir şey yapmadın değil mi?
Tu... tu no hiciste nada, ¿ Cierto?
Çouklarımız gece rahat uyuyabilsin diye uydurduğumuz bir şey. Ama biliyoruz ki gerçek değil.
Es algo que le enseñamos a nuestros niños para que puedan dormir de noche, pero sabemos que no es real.
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209