English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ A ] / Anlarsınız ya

Anlarsınız ya translate French

441 parallel translation
Güzel sanatlar, anlarsınız ya.
Pour des nus... comme celui-ci.
28 yıldır evliyim, anlarsınız ya. Hadi gelin Zinnowitz.
Ça fait 28 ans que je suis marié.
Anlarsınız ya, böyle bir adam için çalışmak pek kolay değil.
Difficile de travailler pour un type comme lui!
Virginia Kulübü'nde çalışmaktan canım çıkıyordu. Ama ağabeyimin işleri açılınca, anlarsınız ya işi bırakmamı sağladı, beni Londra ve Paris'e gönderdi.
Je travaillais au "Virginia Club", mais quand il a été tiré d'affaire, il m'a fait quitter ma place et m'a offert un voyage à Londres et à Paris.
Ben tarafsızım, anlarsınız ya.
Je suis neutre, vous comprenez.
Polis baskınına karşı, anlarsınız ya?
En cas de descente de police, vous comprenez? Merci.
Ruth biraz kıskançtır, Teğmen. Anlarsınız ya.
Ruth est un peu jalouse, vous comprenez?
Gerçek şu ki, karım o tarz yerlerden hiç hazzetmez. Ve ben de oralara hiç gitmem, anlarsınız ya?
C'est que... ma femme a des idées sur ces endroits-là...
Anlarsınız ya, ikiside harika kızlardı ve bana çok düşkündüler bu yüzden ikisininde bundan mahrum kalmasını istemedim.
Si amoureuses de moi que je ne veux négliger ni l'une ni l'autre.
Önemli değil. Ona yumuşak metalde şekil vermem gerekmişti. - İnce bir işçilik, anlarsınız ya.
Ce n'est rien, mais j'ai dû la mouler dans une matière fragile.
Bence yaşlı kadınlar için harika ama anlarsınız ya, benim için pek değil.
Je les trouve absolument divins sur des femmes plus âgées, mais ce n'est pas ce qu'il me faut, vous comprenez.
Kesinlikle çok güzel ama... Anlarsınız ya.
Je le trouve très beau, mais bon, vous comprenez.
Her sabah bizi kalk borusuyla uyandıran şu binbaşı var, ne olursa olsun, anlarsınız ya...
Notre commandant sonne le réveil chaque matin, qu'il pleuve ou qu'il vente, ça vous donne une petite idée.
Gerçekten karanlık ve önemsiz birisim... anlarsınız ya Profesör.
Il ne vous dirait rien.
Oh, hayır, komutanım. Müfrezeyi gitmeye hazırlamakla çok meşguldük, anlarsınız ya.
Oh, non, Monsieur, écoutez, c'est juste qu'on travaille dur à tout préparer pour demain.
"çok meşguldük, anlarsınız ya..." Seni adi...
Espèce de sale...
Anlarsınız ya, ben...
Je me suis retrouvée enceinte. On l'a dit à ma mère.
Anlarsınız ya, her şeyimizle buzlara battık.
Nous étions dans la glace jusqu'au cou!
Anlarsınız ya, eşimin bundan haberi olmasını istemiyorum.
Je ne veux pas que ma femme l'apprenne.
Bu işlerden uzak duruyorum, anlarsınız ya.
Je ne les vois plus.
Asılmalardan hoşlanmıyor değilim. Şöyle işte, anlarsınız ya!
Vous dites ça comme si j'étais un tueur.
İlişki yaşayamayacağımızı biliyorum ama ânı yaşamaya çalışıyorum işte, anlarsınız ya?
Je sais qu'on ne peut pas avoir de liaison, mais j'essaie de profiter de la vie.
Anlarsınız ya. Gerçekten.
Oh, vraiment!
Aslında yemek sonrası konuşmacısı olarak ünlüyümdür, anlarsınız ya.
J'ai la réputation d'être un orateur, si vous saisissez.
Zengin kadınlar. Anlarsınız ya, biraz eğlence isteyen kadınlar.
Pleines aux as, prêtes à tout pour s'amuser.
Fazla söze gerek yok. Anlarsınız ya. Tak tak.
N'en dites pas plus. vous voyez ce que je veux dire?
Anlarsınız ya.
Très bien. vous voyez ce que je veux dire?
Uzun zaman önce. Korede hastahanedeyken birisi onu "kurtardı", anlarsınız ya?
Quelqu'un me l'a volé quand j'étais à l'hôpital, en Corée.
Anlarsınız ya, bu benim ilk köpeğim, henüz tam öğrenemedim. İyi fikir.
Bonne idée.
Anlarsınız ya, artistler çok, çok narindirler.
Les artistes sont très fragiles.
Anlarsınız ya, Tanya benim kız arkadaşım, ve Bay Norris de sizin kocanız. Keşke daha nazik anlatma yolu olsaydı, fakat yok. Bir ilişki yaşıyorlar, işte böyle.
Tanya est ma petite amie et M. Norris est votre mari et je dois vous dire qu'ils ont une liaison.
Sadece tahmin ettim, anlarsınız ya.
C'est ce que j'ai cru.
Anlarsınız ya, bu Lessing bir şeyler karıştırıyordu, sanırım.
Lessing mijotait quelque chose.
Şey, anlarsınız ya, o Bay Lessing mütevazi bir maaşla çalışıyordu. Şimdi biliyoruz ki, o şu büyük Avrupa gezisini planlıyordu.
Nous savons que M. Lessing gagnait peu d'argent, mais il avait prévu un voyage en Europe.
Ibiza Ibiza'dır, ve burada insanlar kendileridir, anlarsınız ya... insanlar daima oldukça ilginç şeyler yaparlar, bilirsiniz. Bu yüzden asla şaşırmamalısınız.
Les gens y sont eux-mêmes, souvent très originaux, mais personne ne s'en formalise!
Anlarsınız ya, ben bir polisim. Benim sorunum farklı.
Moi, je suis flic, je dois coincer les gens.
Çok naziksiniz. Anlarsınız ya, benim Beverly Hills'de bir kuzenim var. Benim bütün işimi o yapar.
C'est très gentil à vous, mais j'ai un cousin à Beverly Hills qui s'occupe de tout ça.
Ama belki birkaç "özel taktik" öğreniriz, anlarsınız ya.
On va aussi voir quelques "spéciales", vous me suivez?
Anlarsınız ya, karım bu şekilden hoşlanıyor.
Ma femme aime bien comme ça.
Sizi görmek güzel. Üzüldüm, anlarsınız ya. - Sorun değil.
Excuse-moi, j'ai oublié ton nom, mais reviens!
Ama anlarsınız ya, o sadece küçük bir kız. Bu da sadece bir rüya.
Mais ce n'est qu'une petite fille, voyez-vous, et ce n'est qu'un rêve.
Hiçbir şey ya da hiç kimse için işe yaramadığınızı anlarsınız.
A tel point qu'on n'est plus bon à rien ni à personne.
Pekâlâ, şimdi ne tarz ya da hangi şekilde birini arıyoruz? Gördüğünüz zaman anlarsınız.
On cherche quel genre de créature maintenant?
Anlarsınız ya...
Genre Marilyn Monroe, vous voyez?
Yapacağımız şey bir tür küçük şaka, anlarsın ya.
On va faire une petite blague.
Anlarsınız ya.
Eh? vous voyez ce que je veux dire?
- Anlarsınız ya.
- vous voyez?
Anlarsınız ya.
Eh?
Anlarsınız ya.
vous voyez ce que je veux dire?
Aramız iyiydi. Anlarsın ya.
Tout va bien entre nous.
Anlarsın ya, şaşkına çevirdi beni. Ben de FBI ile iletişime geçtim ve utancımdan kıpkırmızı oldum.
Vous voyez, j'étais perplexe, alors j'ai appelé le FBI... et j'en ai rougi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]