Aynı şey değil translate French
1,283 parallel translation
Aynı şey değil.
Ce n'est pas la même chose.
Evet, çok para kazandınız ama bir topun ağzını doldurmakla aynı şey değil herhalde, değil mi?
Vous avez gagné beaucoup d'argent, mais... ce n'est pas la même chose que charger sous la mitraille
Hayır. "Uşak" ile "kâhya" aynı şey değil. Hayır, "kâhya" bir tane ama ortada dolaşan bir sürü "uşak" var.
Non, le valet, c'est pas le majordome ll n'y a qu'un majordome et des tas de valets partout
Aynı şey değil.
C'est pas juste.
Aynı şey değil.
Ca n'a rien à voir.
Aynı şey değil!
Ce n'est pas comparable!
- Aynı şey değil.
Ce n'est pas pareil.
- İkisi aynı şey değil.
- C'est différent.
- Bu aynı şey değil. - Evet.
- C'est différent.
Nedense, onunla tam aynı şey değil.
C'est différent.
Aynı şey değil. Gecikme üçe katlanıyor.
Ce serait trois fois plus long.
Bu aynı şey değil
Ce n'est pas la même chose.
Bu o herifin dün gece Chiana'ya sıktığı aynı şey değil mi?
Est-ce que c'est le même truc, que le gars a vaporisé sur Chiana la nuit dernière?
Hayır, aynı şey değil.
C'est pas pareil.
- Size şu kadarını söyleyeyim ; bu bununla aynı şey değil. - Tamam, kaldır onu.
Je peux te dire que ça ce n'est pas la même chose que ça.
Dünyanızın tehlikede olduğunu söylemek için sizi uyarmakla vatan hainliği aynı şey değil.
Vous avertir d'un danger n'est pas pareil que trahir.
Yapma, bu aynı şey değil.
Hé, non.
- Aynı şey değil. O benim teyzem.
Il s'agit de ma tante.
- Bu aynı şey değil.
Ce n'est pas la même chose.
Hayır, ikisi aynı şey değil.
Avec le flamand?
Oğluna karşı hissettiklerin aşkla aynı şey değil mi?
Est-ce que vous lui portez le même amour qu'à votre fils?
Sonuçta bu yoketme güdüsü ile Columbine'daki bu öfke aynı şey değil mi?
Quelle différence avec la destruction massive qui a eu lieu à Columbine? "
Bu aynı şey değil, lanet olası!
Ce n'est pas pareil, bon sang!
Fakat hâlâ aynı şey değil.
Mais encore, ce n'est pas la même chose.
- Aynı şey değil.
- Ce n'est pas pareil.
Ama aynı şey değil.
Il a dit la même chose.
Bu aynı şey değil.
Mais c'est différent.
Aynı şey değil, Piper.
C'est différent.
Bu aynı şey değil. Sana bir hediye veriyorum.
- Ce n'est pas pareil.
İkincisi sinemaya yarın akşam gideriz. Aynı şey değil.
Et B, on ira au cinéma demain soir.
Aynı şey değil, bunu biliyorsun. Beni utandırdın!
Ce n'est pas la même chose et tu le sais.
Eğer vajinandan bir masa çıkartmadıysan, aynı şey değil.
Tu n'as pas expulsé un meuble de ton vagin, ne compare pas.
- Bu aynı şey değil.
Je te jure que c'est vrai.
Aynı şey değil. Yani sizlerden biri değilim diye o parayı hak etmiyor muyum?
Si j'avais autre chose à partager qu'une famille hystérique, tu aurais ta part.
Aynı şey değil.
C'est pas la même chose.
Otizm zeka geriliğiyle aynı şey değil.
Les autistes sont pas attardés.
Aynı şey değil.
C'est pas pareil.
Mola odasında bisküvi gördüm. Aynı şey değil.
J'ai vu des madeleines en salle de pause.
- İkisi de aynı şey değil mi?
- C'est la même chose, non?
Aynı şey değil mi?
C'est tout comme, non?
Dük Leto Atreides'i baştan çıkarmakla... Gezegen dolusu çöl Fremenini baştan çıkarmak aynı şey değil.
Une femme qui a séduit le Duc Leto Atreides... et les Fremen du désert ne doit pas être prise à la légère.
Aynı şey, değil mi?
J'ai un sentiment de déjà-vu.
- Aynı şey değil.
- C'est différent.
- Ona sahip olmakla aynı şey sanıyorsun, ama değil.
C'est faux!
Sen aynısın ama başka hiç bir şey aynı değil.
On est le meme mais tout a change.
Bu, aynı kişiyi paylaşabileceğimiz gibi bir şey değil.
Ce n'est pas comme si nous pouvions partager la même personne.
Tek kelime bile. Ki bu çok tuhaf bir şey sanırım. Ama aynı zamanda değil.
Ce qu'a dit Dawson cette nuit-là était certainement vrai.
- Koç bıraktı ama. - Hayır, o duysal bir çökme yaşadı aynı şey değil.
On quitte pas une équipe pour 2 défaites.
Hiç de aynı şey değil.
Ça n'a rien à voir.
Ama bazen uzaklara gidip, geri döndüğünüzde... Sizi en çok rahatsız eden, birşeylerin değişmesi değil, bir şeylerin nasıl aynı kaldığıdır. Sanki siz hiç gitmemişsiniz, hiçbir şey yapmamışsınız gibi.
Mais parfois, quand on va très loin, ce qui, à notre retour nous dérange le plus, ce n'est pas ce qui a changé, mais les choses qui sont restées les mêmes, comme si on était allé nulle part, ou rien fait du tout.
bir plastikle aynı şey değil.
Avec le plastique, c'est pas pareil.
aynı şey 224
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56