Ben sadece translate French
31,790 parallel translation
Ben sadece...
Je suis juste...
Ben sadece...
Je viens...
Ben sadece kızınla arandaki şeye yardım etmek istemiştim.
J'essayais juste de... t'aider à t'entendre avec ta fille.
Bu kadar duygusal olduğum için özür dilerim, ben sadece...
Désolée, je suis tellement émotive...
- Maggie, ben sadece...
- Maggie, j'étais juste...
Ben sadece, yani... su altında gibiyim... Tüm bu duygular ile... hissettiklerimle.
J'ai juste été tellement... noyé... avec tous ces sentiments... et émotions.
Ben sadece sepetime satın almayacağım şeyleri ekliyorum. Neden iki tane Apple watch alamamak yerine bir tane alamayayım?
Pourquoi ne pas acheter une Apple Watch quand je peux ne pas en acheter deux?
Oh, Dirk ve ben sadece bir hafta kadar çıktık.
Dirk et moi sommes sortis ensemble qu'une semaine.
Ben sadece...
Je...
Ben sadece programlıyorum.
Je ne fais que les programmer.
Ben sadece kamu hizmetine yeni başlamış olan genç bir kadınım.
Je ne suis qu'une jeune femme qui débute dans la fonction publique.
Tabii ben sadece bir amatörüm. Meraklısıyım.
Bien sûr, c'est juste un hobby pour moi, une passion.
Ben sadece doktorum.
Je ne suis que médecin.
Ben sadece gerçekleri anlamaya çalışıyorum, Leanne.
J'essaye juste de rassembler les infos, Leanne.
Ben sadece onun isteklerine saygı duyuyorum.
J'essaie juste de respecter ses volontés.
Ben sadece... Ben...
Juste... je ne sais...
Ben sadece beş gündür buradayım.
Nous ne sommes là que depuis cinq jours.
" Ben sadece normal bir adamım.
" Je suis juste un homme.
Ben sadece sahte Mina'nın Underhill'i öldürüp öldürmediğiyle ilgileniyorum.
Comme dit, ce qui m'intéresse est de savoir si elle a tué Underhill.
Ben sadece...
J'ai juste...
- Ben sadece güzel bir kaza eseri geldim.
Je suis juste un heureux incident. Oui.
Ben sadece iki stajyer doktorun Bay Heshman'ı tedavi edebilecek yetenekte olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.
J'essaie simplement de savoir si les deux résidents traitant M. Heshman en étaient capables.
Ben sadece ona biraz şaka...
Je voulais juste l'asticoter un peu..
Ben sadece... sizi konuşturmaya çalışıyordum kapıyı dinleme ihtimallerine yönelik.
J'étais juste en train de jouer tout le temps avec tout ça, au cas où ils essayeraient d'écouter à la porte.
-... ve ben sadece...
- Et...
Bakın, ben sadece birkaç hafta için buradayım.
Ecoutez, je ne vais être là que pour quelques semaines.
Ben sadece burada yemeye alıştım.
J'ai... j'ai juste pris l'habitude de manger ici.
Sahi mi? Ben sadece bir elçiyim.
Je suis juste le messager.
Ben sadece vahşi hayvan avlarım, inan bana.
Je ne chasse que le gibier, je vous rassure.
Efendim, ben sadece işimi yapıyorum.
Monsieur, je fais juste mon travail.
Ben sadece...
Je, je...
- Konuk listesi yok. - Sadece sen, ben, Margaret ve Peter.
- Juste toi, moi, Margaret et Peter.
Bak, benim hayallerimde ilk dansımız..... sadece sen, ben ve hayatımızın en güzel anlarını yaşamamızla ilgiliydi.
Écoute, j'ai toujours imaginé que notre première danse serait toi et moi sur "Time Of My Life".
Onu görünce, sadece, garip işte çünkü ben gideceğim ve her şey çok karışık.
C'est juste que quand je le vois, c'est bizarre, Parce que je m'en vais et c'est compliqué.
- Ben, sadece, ne yapacağımı bilmiyo...
Je ne sais juste pas comment...
Ben onunla fotoğraf çektirmek istiyorum sadece
Je veux juste une photo avec elle.
Evimizde kalıyorlar ve ben de sadece ailemizi korumaya çalışıyorum.
Bon, eh bien, ils sont dans notre maison, Et je suis juste essayer de protéger notre famille.
Ben hidrokarbon takımının baş biyo mühendisiydim ve nanobot grubuyla sadece çevresel bir ilgim oldu.
J'étais le bio-ingénieur dirigeant l'équipe d'hydrocarbure, et je n'étais seulement en engagement périphérique dans le groupe de nanobot.
Açık olmak gerekirse sadece mankenlerle çıkıyorum ben.
Pour être clair, Je ne sors qu'avec des modèles.
Ben yokken beni unutmanı istemedim sadece.
Je voulais juste pas que tu m'oublies pendant que j'étais partie.
Sadece kardeşim, babam, bir de ben varız.
Il n'y a que mon frère, mon père et moi.
Sadece ben ve kızlar.
Juste moi et le filles.
Ve sadece ben de değil, bir ordu.
Et pas seulement moi, une armée.
Ben ise orada sadece uzanıyordum.
J'étais juste étendu là.
- # Sadece birimiz hükmedebilir # - Bu da ben demek oluyor.
- ♪ Seul un de nous peut diriger ♪ - ♪ C'est-à-dire moi ♪
Sadece ben değilim.
Pas seulement moi.
Hasta olunca milleti rahatsız eden sadece ben değilim.
Tu sais, je ne suis pas le seul à être déplaisant quand il est malade.
- O zaman açıkça bu kişi ben olacağım, çünkü kıyafet nasıl katlanır sadece ben biliyorum.
- Ça sera sûrement moi parce que je suis le seul à savoir plier.
Ben, "Sadece ben değil, çocukların hepsi çizdi."
J'ai répondu : "Pas que moi, tous les mecs aussi."
Sadece sen ve ben.
C'est entre toi et moi.
Sadece sen ve ben.
C'est juste entre toi et moi.
ben sadece işimi yapıyorum 20
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece benim 48
sadece merak ettim 133
sadece sen varsın 16
sadece bir adam 18
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece seni 36
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece biraz 87
sadece ikimiz 113
sadece bekle 58
sadece bir kere 62