Bir şeyi yok translate French
2,069 parallel translation
Sanıyorum bir şeyi yok.
Ça devrait aller.
Bir şeyi yok, tamam mı?
Rien du tout.
Yani... bir şeyi yok, sadece... dinlenmesi için zaman tanıyacağız, o kadar.
Et... elle... Elle a besoin de repos, c'est tout.
- Geçirmiyor. Bir şeyi yok.
- Non, il va bien.
Geldi. Bir şeyi yok. Ufak bir sıyrık sadece.
C'est juste une égratignure.
Sadece farklı, başka bir şeyi yok.
Différente, pas inférieure.
Sadece farklı ama başka bir şeyi yok.
Différente, pas inférieure.
- Bir şeyi yok, Bay Leckie.
Il va bien, M. Leckie.
- Bir şeyi yok.
- elle va bien!
Bir şeyi yok.
Ce n'est rien.
Loredana dedi ki, "Bir şeyi yok, mızıldanıyor yine."
Et Loredana : "C'est rien, elle fait un caprice."
Evet, bir şeyi yok.
Oui, elle va bien. Elle va bien.
Bir şeyi yok, gayet iyi durumda.
- Elle va bien, c'est promis.
- Durumu iyi mi? - Bir şeyi yok.
Il va bien?
Hayır, bir şeyi yok ama bütün saha takımını karantina altına alacağım. Halüsinasyonlar geçene kadar onları ayrı tutmak gerek. Ya geçmezse?
Il va bien, mais je mets l'équipe en quarantaine pour les isoler en attendant la fin des visions.
Pek gülünecek bir şeyi yok.
Y a pas de quoi sourire. Passez une bonne journée!
Ve Whitechapel'ın da verecek bir şeyi yok.
Et Whitechapel n'a rien pour moi.
Çatının bir şeyi yok, beni aramadın, hiçbir şey olmadı. Bitir ve teslim et.
Le toit est bon, tu m'as pas appelé, tu termines et je le livre.
Tamamdır, bir şeyi yok.
C'est rien, il va bien.
Evet, bir şeyi yok.
- Oui, elle va bien.
Seninkilerin sana öğretecek bir şeyi yok.
Fais ce que tes parents t'ont appris.
Tuzak evi. İki kapıdan başka bir şeyi yok.
C'est un vrai piège.
Onun bir şeyi yok. Bahse girerim ki şu anda kafasını dağıtmak için parkta yürüyordur.
Je serais prêt à parier qu'elle fait juste se calmer... en prenant une belle, grande marche dans le parc.
Ne yani Hava kuvvetlerinin hem kendini hem de öğretmenin işini kurtaracak bir şeyi yok mu?
Et s'il y avait un moyen pour l'armée de l'air de se protéger... tout en sauvant le boulot d'un prof?
Yine de... mazeretli sayılabilecek bir şeyi yok.
Pourtant, pas d'alibi.
Bir şeyi yok.
Il n'a rien.
Tamamdır. Bir şeyi yok. Lütfen!
- Il va bien.
Bir şeyi yok ama bıçağı bulamamışlar. Artık onun yadigarı.
Pas un bobo, mais on n'a pas encore le couteau.
- Kaybedecek bir şeyi yok.
Il n'a rien à perdre.
Bir şeyi yok.
Il va bien.
Bir şeyi yok ve bilerek yaptığını düşünmüyorum.
Il va bien. Je ne crois pas qu'elle l'ait fait exprès.
Bir şeyi yok.
Tout va bien. Vous savez, je suis juste entré...
Don'un kaybedecek bir şeyi yok,... sense her şeye sahipsin.
Don n'a rien à perdre, et toi tu as tout.
Yarın çocuğumun bir şeyi yok.
Mon gosse a rien de prévu demain.
Bir şeyi yok, değil mi?
Il n'est pas blessé? - Il va bien, mais pas grâce à toi.
Hey, çocuklar. Bir şeyi açıklamam gerek. Fazla zamanımız yok.
Laissez-moi vous expliquer la situation, nous n'avons plus beaucoup de temps!
Her şeyi olan bir adam için eğlenilecek pek bir şey yok.
C'est peu d'agréments pour un homme qui possède tout.
Yok bir şeyi. Olmadı bir şey.
C'est bon!
Buna ihtimal yok işte, bana her şeyi anlatır. Garip bir durum. Senden hiç bahsetmemesi.
C'est juste bizarre qu'elle n'est pas du tout parlé de vous.
Bir şeyi yok.
C'est rien.
Onun yok öyle bir şeyi.
Il en a pas.
Biliyorsun, öyle bir şeyi ayarlama yetkim yok.
Je serais bien capable d'arranger ça.
Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, Bay Kanin fakat şimdilik size verebileceğim bir cevap yok.
On fait tout ce qui faut, M. Kanin, mais à l'instant je n'ai pas de réponse.
İş denen şeyi patronlar icat etmişler, ve iyi yaptıkları bir şey yok.
Le travail n'est que l'invention des patrons.
Bir şeyi yok, rahibe.
ma sœur.
Madem ki her şeyi biliyoruz her şeyi tedavi etmemek için bir neden yok.
Puisqu'on sait tout, autant la traiter pour tout.
Ardından daha büyük bir savaş patlak verdi. Boşluk'taki her şeyi yok edecek kadar büyük bir savaştı.
Mais un jour, une plus grande guerre a fait rage, si grande que tout ce qui peuplait le Vide a péri.
- Bir şeyi yok.
- Tout ira bien.
- Yok. Bir şeyi kaçırdığını umuyoruz.
On espère que vous aurez raté quelque chose.
Bence bir sürü şeyi mahvediyorsun ama evrenin bununla bir ilgisi yok.
Je pense que tu as foiré pas mal de choses, mais l'univers n'y est pour rien.
Bir meleğin yapmayacağı şeyi Leprechaun'nın yapmasına imkan yok.
Pas le mien. Comment un lutin peut-il faire ce que les anges ne peuvent pas faire?
bir şeyim yok 220
bir şeyi unuttun 16
bir şeyin yok 95
bir şeyin var mı 19
bir şeyin yok ya 29
bir şeyi bilmeni istiyorum 21
bir şeyi unutuyorsun 20
bir şeyi unutmuyor musun 16
bir şeyi açıklığa kavuşturalım 45
yoko 23
bir şeyi unuttun 16
bir şeyin yok 95
bir şeyin var mı 19
bir şeyin yok ya 29
bir şeyi bilmeni istiyorum 21
bir şeyi unutuyorsun 20
bir şeyi unutmuyor musun 16
bir şeyi açıklığa kavuşturalım 45
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30