Bu onun sorunu translate French
144 parallel translation
- Bu onun sorunu.
- Ça le regarde.
- Bu onun sorunu.
- C'est son problème.
Bu onun sorunu değil, bizim sorunumuz.
Ce qui arrive nous intéresse tous!
Bu onun sorunu.
À lui de s'en préoccuper.
- İnatçı bir tip. Ama bu onun sorunu.
- Un homme de lettres...
Bu onun sorunu Bay Higgins, sizin değil.
C'est son affaire, et pas la vôtre, monsieur.
Silah taşımıyorsa bu onun sorunu.
C'est son affaire.
Bu onun sorunu.
C'est son problème.
Bu onun sorunu, değil mi?
Mais çà c'est sûrement son problème, non?
Bu onun sorunu.
c'est son problème à lui.
- Evet, bu onun sorunu.
- C'est son problème.
Topum ona çarparsa, bu onun sorunu!
Si ma Titleist l'assomme, c'est son problème!
- Evet efendim. - Anlayamadıysa bu onun sorunu...
S'il n'aime pas ça, c'est son problème.
Ama öğrenmezse bu onun sorunu, benim değil.
Mais ça, c'est son problème, pas le mien.
Eğer Billy ona anlatmak istiyorsa bu onun sorunu.
C'est l'affaire de Billy de lui dire.
Eğer anlamazsa.. kardeşim, bu onun sorunu.
Et si elle ne le comprend pas... mon frère... c'est son problème.
Havaya uçmak istiyorsa, bu onun sorunu.
S'il veut se faire exploser, c'est son problème.
Aman, bu onun sorunu.
Si elle ne m'a pas cru, tant pis.
Sen onun tipi olmasan bile bu onun sorunu.
Tu n'es pas son genre. Et alors? Ça ne concerne que lui.
- Bu onun sorunu.
- Je comprends.
- Bu onun sorunu.
- C'est son problème, Lynne.
Frank'e gelirsek, bu onun sorunu.
Je ne m'occupe pas des affaires de Frank.
Bazen gereksiz yere çabuk parlıyor bu onun sorunu.
C'est une putain de plante élevée en serre chaude. C'est son problème.
Clayton onu becermiyorsa, bu onun sorunu.
S'il ne la baise pas, ça le regarde.
Ve bu onun sorunu bile değil.
C'est même pas pour lui.
Bir kez yürüyüp küfür etmeye son verdiği zaman. - Bu onun sorunu.
Il arrêtera... de déambuler en jurant.
Bu, onun sorunu.
C'est son problème.
Bitince onu sokağa atacağız. O zaman bu yine onun sorunu haline gelecek.
Eh bien, on la rejette au ruisseau, et cela redevient son affaire, voila.
Onun sorunu şu, beni dinle bu sabah mecbur olduğu için eve gitti.
Son vrai problème... Il est rentré chez lui ce matin parce que ça se fait.
Onun sorunu bu.
C'est ça, son vrai problème.
Johan'ın içeri girip onun yanına, babadan kalma şık kanepeye yerleşmesiyle yüzü aydınlanır ve ansızın "Bu karşılıklı anlayış sorunu" der.
"C'est l'entente qui compte, ajoute-t-elle, " et son regard s'illumine en voyant johan arriver.
Onun sorunu vardı, çok fazla düşünüyordu. Bu tehlikelidir.
Son problème, c'est qu'il réfléchissait trop, et c'est dangereux.
Onun da aynı sorunu vardı ve bu ip sorunu çözdü.
Rocky Marciano... avait le même problème et la fiicelle a tout arrangé.
Bu arada onun ne sorunu var?
C'est quoi son problème?
Bu, onun da sorunu. - Gerçeği bilmesini istiyorum.
C'est aussi son problème!
Bu, onun sorunu, değil mi?
C'est son problème.
Onun evine git ve bu sorunu çöz.
Allez chez elle et réglez çça.
Bu ayarlanabilir, değil mi? Ama onun sorunu nedir?
Que lui arrive-t-il?
Sevgili kuzenim babanızın vefatından sonra bütün mülküne ben varis olacağım için eşimi onun kızları arasından seçerek bu sorunu çözüme kavuşturmadan içim rahat etmezdi.
Ma chère cousine, Etre, comme je le suis, l'héritié de tout cet héritage après la mort de votre père, Je ne pourrais pas être satisfait sans choisir de prendre pour femme une de ses filles.
Bu, onun sorunu.
C'est son probléme.
Düşünüyorum da senin için onun numarasını alabilirim, yani doktorun ve... Sizi bir araya getiririm... Yani bu sorunu halledebilirsiniz.
Je pensais que je pourrais me procurer le numéro de ce docteur... te le faire rencontrer... pour arranger ce truc et le vaincre.
Bunu bu şekilde öğrendiğin için üzgünüm, tamam mı? Bu iğrenç bir durum ama, gerçek şu ki, bu sorunu kendi aramızda çözmeliydik. - Bu benimle onun arasında birşeydi.
Désolé que tu l'aies appris comme ça, mais c'est entre elle et moi.
Evet, bu onun sorunu.
Tant pis pour lui
- Yüz bin dolara. Bu artık onun sorunu.
A lui de se démerder
Bilmediğiniz bu çorabı onun başına örenin... erken boşalma sorunu olan... ve bu gazeteci tarafından iyi tanınan... boktan bir herif olduğudur.
Ce que vous ignorez sûrement, c'est que c'est un membre d'une confrérie... égocentrique, qui lui a tendu un piège. Une personne bien connue par notre journaliste pour avoir un sérieux problème... d'éjaculation précoce.
Bu artık onun sorunu.
C'est devenu son problème.
Bu onun sorunu.
Ca le regarde.
Bu da onun sorunu.
C'est son problème.
Dean ve ben onun bu sorunu üstünde yaz bitene kadar gayretle uğraştık.
Dean et moi avons travaillé à son probléme avec ardeur durant le reste de l'été.
Biliyorum, bu Makaroff'un sorunu onun borcu ama biz ona arka çıkan bir topluluğuz.
Makaroff a un problème personnel à régler, et en tant que communauté, nous le soutenons.
Ama bu onun sorunu.
- Vous ne comprenez pas le monde de Shane dans lequel je vis. - Mais c'est son problème.