Bu sadece translate French
35,429 parallel translation
- Bu sadece...
- C'est juste...
Tabii bu sadece resmi açıklama versiyonu.
Ceci est la version officielle.
Sadece, bu sadece benim apartmanım değil.
Ce n'est pas que l'appartement.
Bu sadece prova. Daha bir sürü prova yapacağız.
C'est juste une répétition, la première d'une longue série.
Bu sadece tesadüf.
Ce n'est qu'une coïncidence.
Dinle, bu sadece bir dönem.
C'est juste une phase.
Sayın Yargıç... 18 U.S.C. 32'e göre bu sadece uçakları ve helikopterleri kapsar.
18 U.S.C. 32 s'applique aux avions et hélicoptères.
Bonnie, bu sadece bir akşam yemeği.
Bonnie, c'est juste un dinner.
Bu sadece ailesine bakabileceği bir işti.
C'était une affaire pour subvenir aux besoins de sa famille.
Bu sadece önem verdiği bir konu.
C'est quelque chose qui compte pour elle.
"Bu sadece yolumuza çıkan bir engel" demeye ne dersin?
"On est bien ici, aussi, Yann. C'est juste un moment difficile"?
Bu sadece enkaz bulma göreviydi.
Fin du temps réglementaire. C'était censé être une mission de sauvetage.
Bu sadece güzel, eski moda Kansas mısır ekmeği.
C'est juste un bon vieux pain de maïs du Kansas.
Söylediğim gibi.. Bu sadece...
Je t'ai dit, c'est juste un...
Bu sadece bir çiçek dansı.
C'est juste une danse de fleurs.
Bu sadece şanstı, Ve ben hala bu kurbanın kimliğini bulabilirim, Çok teşekkür ederim.
C'était un coup de chance, et je peux toujours identifier cette victime, merci beaucoup.
Bu sadece... senin bir dizi üst düzey kurtuluş mücadelene öncülük eden olaylar.
C'est juste une... série de facheux évènements menant à ton salut.
Bak, neden seni istiyorlar bilmiyorum ama seni istiyorlar ve tecrübelerime göre, bu sadece tehlikeli nedenlere odaklaklandıklarında gerçekleşen bir şey.
J'ignore pourquoi ils te veulent. mais crois-en mon expérience, quand ils sont vagues sur leurs buts, c'est que leurs raisons sont louches.
Ama biz elimizden geleni erkekler üzerinde var, Bu yüzden insanlar sadece sakin kalmalı. Ve şüpheli faaliyetleri rapor.
Mais nous avons mis nos meilleurs hommes dessus, donc juste restez calme et rapportez n'importe quelle activité suspecte.
Sadece başka bir seri katil. Bu Bu toprak yürümek için izin verilemez.
Juste un tueur en série qui ne devrait pas avoir le droit d'être sur terre.
I bu sizin için sadece bir kedi şekerleme olmuştur biliyorum bak, Damon, Ama gerçek dünyada üç yıl oldu.
Je sais que pour toi c'était juste une petit sieste, Damon mais il s'est écoulé 3 ans.
Bunun yerine sadece bu işi değil mi?
Tu ne préfères pas l'obtenir une bonne fois pour toutes?
I sadece bu son birkaç yıldır keyifli bir oyalama olmuştur Ya da daha fazla bir şey ı am?
Ai-je été seulement une plaisante distraction ces dernières années, ou plus?
Bu yüzden bana sadece bir reçete daha yazarsan ve ben de işe dönersem bu vücudumun sol yanını esir alan olaya bir son verip huzur bulabilirim.
Pour cette fois, si vous pouviez juste me faire une ordonnance pour que je puisse retourner au travail et mettre cette violente sensation qui me prend tout le côté gauche de mon corps pour me reposer un moment.
Kokain değil bu, sadece biraz Adderall.
Ce n'est pas de la coke. C'est juste de l'Adderall.
Bu bana doğru gelmiyor sadece.
Ce n'est pas juste.
Sadece benden aldığın his mi bu?
- C'est l'impression que je vous donne?
4 puanların yüceleri zoraki dinleyicilerin yırtınışına beş yıldız vermeleri ki bu daha bonus sadece.
Et le public des 4 et plus qui te bombarde de 5 étoiles, c'est juste un bonus?
Sadece şunu söylemek istedim ; bu dünyada kendi bokumuza o kadar batmışız ki neyin önemli olduğunu unutmayalım. - Sorun yok. Sorun yok.
N'oublions pas l'essentiel.
Sadece... bu... hepsi.
C'est juste... c'est... c'est tout.
Sadece bu durumu garip ve tuhaf bir duruma sokmak istememistim.
Je ne voulais juste pas rendre ça bizarre et gênant, mais...
Şu anda kapılardan sadece bu kartlara sahip olanlar geçebilir.
La seule façon de passer ces portes c'est avec un de ces badges.
Hope ve ben, biz sadece bütün bu anne / kız şeyini nasıl yaparız, bilmiyorum.
Hope et moi, nous... nous ne savons pas comment faire tout ce truc entre mère et fille.
Sadece futboldan bahsedeceğiz. Finansı bu işin dışında tutarız. We'll leave finance out of it.
Juste pour parler de football, pas d'argent.
Bu organların sadece birini değiştirirsek diğerleri bozulmaya devam edecek.
Si on remplace un de ces organes, les autres vont lâcher.
Sadece birkaç tane bira içtim.
J'ai seulement bu quelques bières.
Sadece bu konuda bana yardım edemezsin.
Tu n'es juste pas avec moi dans ça.
Sadece geliştiriyoruz. Bu teknikle asistan tek bir ameliyatta gör, yap, öğret metodunu kullanıyor.
On aime tous, et on a tous envie de sexe, et on se fait tous du mal, et on s'en sort tous.
Sadece bu da değil.
Mais ce n'est pas que ça.
Sadece bir teklif bu.
C'est une possibilité.
Bu senaryoda sadece boynuz sizde olursa işe yarar.
Ce scénario ne fonctionne que si vous avez la corne, ce qui est pas le cas.
Bu kadar büyük bir parti olacağını bilmiyordum, ben de sadece...
Je m'attendais pas � une soir � e avec autant de monde.
Bu adamlara güven sadece.
Mais aie confiance en ces gars.
Sadece bir serap bu.
C'est une illusion.
Şehirde gerçekleşen suçları sadece bildirmek yerine bu konuda bir şeyler yapmaya karar verdim.
- Uh-huh. Au lieu de juste informer sur les crimes qui se passent dans cette ville, j'ai décidé de faire quelque chose contre ça.
Ayrıca bu işi en az benim kadar bildiğinize göre, gizli bir tüneli sadece bir tünelden ibaret olduğunu çok nadir görürsünüz.
Et quand tu fais ça depuis aussi longtemps, tu apprends qu'un tunnel secret est rarement juste un tunnel.
Bu bir YOLO, yani açılımı, "Sadece bir kere yaşarsın."
C'est une Yolo, comme dans, "Tu ne vis qu'une fois".
Söyeyin bana, size itiraf etti mi Bu filmi kendisinin yöneteceğini ve başrolde oynayacağını, Ya da size sadece işi kaybettiğinizi mi söyledi?
Dites-moi, vous a-t-il avoué qu'il réaliserait le film lui-même, ou vous a-t-il juste dit que vous aviez perdu le poste?
" Bu materyaller sadece Filmin ilk iki perdesini kapsıyor.
" Ces documents couvrent seulement les deux premiers actes de notre film.
Evet. Ve senin arkadaşın Bryce'a karşı kullanılan koz sonucunda sadece bu işi yapması için anlaşıldı Sana ulaşmak için.
Et ton pote Bryce a été forcé de faire ce travail pour t'atteindre.
Sadece tek bir şekilde bu iş bitebilir.
Ça ne peut se finir que d'une seule façon.
bu sadece bir oyun 48
bu sadece başlangıç 61
bu sadece bir rüya 16
bu sadece bir başlangıç 18
bu sadece bir formalite 16
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
bu sadece başlangıç 61
bu sadece bir rüya 16
bu sadece bir başlangıç 18
bu sadece bir formalite 16
sadece sen 117
sadece sen ve ben 157
sadece 2704
sadece bu mu 17
sadece sordum 78
sadece merak ettim 133
sadece bir adam 18
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece seni 36
sadece bir adam 18
sadece benim 48
sadece sen varsın 16
sadece merak ediyorum 23
sadece senin 16
sadece beni 16
sadece bir gece 27
sadece ben 126
sadece seni 36