English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bunlar onlar

Bunlar onlar translate French

1,036 parallel translation
Bunlar onlar!
C'est lui!
- Rosie, bunlar onlar.
Mais ce sont eux, Rose! - Ah oui, qui ça?
Bunlar onlar olmalı.
Tiens, ça doit être eux!
Bunlar onlar!
Ce sont eux, attrapez-les!
Bunlar onlar. Buradalar, Yoldaş Kaptan!
Les voilà. lls sont là!
Ve bunlar onların soyundan.
Et ces gens sont leurs descendants.
- Evet komutanım, işte bu! Bunlar onlar!
- Ce sont eux!
Evet, bunlar onlar, eminim.
Oui, ce sont eux, j'en suis sûre.
- Bunlar onlar. Onlar.
- C'est eux.
Bunlar onlar, evet iyiler.
C'est bien eux, ça va.
Hey bunlar onlar!
C'est eux!
Bunlar onlar olmalı.
- Ça doit être eux. - Et ils sont armés!
İnsanlar bunları okuyor. Bu, onları gerçek hayatlarında mutsuz yapıyor. Hayatlarını başka şekilde yaşamak istiyorlar.
Ceux qui les lisent deviennent malheureux et se mettent à rêver des vies impossibles.
İktidara gelmeden önce bunları düşünmeliydiniz. Çünkü iktidaradakiler, onları korurlar.
Il fallait reflechir avant de prendre le pouvoir.
Sana da uyarsa bunları şerifin bürosuna bırakacağız, böylece onları kasabadan çıkarken alabilirler.
On va les porter au shérif, si ça ne te dérange pas. Il les leur rendra à leur départ.
Gonzo'yla yasak resim levhaları tasarlamak için birlik oldular... daha sonra bunları yasak altın ve gümüş ile süslediler. Sonra onları gizlice zengin Lordlara sattılar... ve hatta bazılarını bir Edo tüccarı yardımıyla yurtdışına kaçırdılar.
Associé au yakuza Gonzo, vous avez fabriqué ces objets, aux motifs immoraux, pour les vendre à de riches seigneurs par le biais de marchands peu scrupuleux.
Ve onlar tüm bunları söyledikten sonra sen onlara vurdun.
Et c'est là que vous les avez frappés.
Herhalde tüm bunlar, onların bir evliliği durdurmak istemesiyle ilgili değil.
Ce n'est quand même pas le mariage qu'ils veulent empêcher.
Bütün bunların sorumlusu onlar.
Ils sont responsables de tout ça.
Birileri bunları bilmeli ve hatırlamalı. Başkalarına da anlatmalı, çünkü onlar da bilmeli... ve hatırlamalı.
Que quelqu'un se souvienne et le dise aux autres pour que tous sachent et se souviennent.
Bunlar çivili çizmeler. Biz onları giymeyiz.
On ne porte pas de bottes ferrées.
Şimdi, bunlar yoksul insanlar insanlık dışı yaşam standartlarında ve onların da kaybedecek şeyi yok.
Ces gens sont sans ressources, avec des niveaux de vie inhumains, ils n'ont rien à perdre non plus.
Bunlar onlar!
C'est eux.
Bunlar onlar.
C'est eux.
Bunlar onlar, değil mi?
Tu en es sûr?
Yine de, şimdi ayarladığımız bu küçük gezinin... tüm bunları değiştireceğini düşünüyorum çünkü diğer şeylerin yanında... bu bizim onların ana üssüne nüfuz etmemizi gerektirecek.
Mais je suis sûr que la petite balade qu'on a organisée va changer tout ça, car nous devrons, entre autres, pénétrer dans leur base principale.
Bunlar olurken gökyüzü seyretti, ve onları korumadı demek?
Et le ciel regardait, sans intervenir?
- Bunlar kimin? - Beyaz hanımın onlar, adamım.
Et ça?
Bunlar Komançiler olmalı. Umarım onlar da peşimize düşmez.
Rien depuis.
Bunlar, onlar.
C'est eux.
Boyunun kısalığından bacaklarını kesip onların yerine bunları takacak kadar nefret ediyordu.
Il méprisait sa petite taille, au point de se faire couper les deux jambes... et de se grandir grâce à ça.
Yani bunların polis olduğunu biliyorsak... onları haklamak pis iş... herkes için pis iş. Çocuk haksız değil, Max.
Le gamin n'a pas tort Max.
Gösterdiğim kısmi bir liste. Diğer araştırma projelerinin kısmi listesi. Ayrıca bunları kendi paramızla değil, onlarınkiyle finanse ediyoruz.
Voilà une liste incomplète de quelques-uns de nos projets de recherches que nous soutenons, avec leur argent.
Yerin altında adamlar onlar eğlensin diye ölmeye hazırlanırken bunlar pastayla tıka basa midelerini şişiriyorlar.
Regarde-les. Ils se gavent de gâteaux, alors que d'autres se préparent à mourir pour les amuser.
Kim onlar? Deli mi ne bunlar?
Ils sont fous, ces gens-là!
Bunlar nal izi. Onların.
Ce sont les traces de leurs chevaux.
- Bunların bazılarını siz de yapmalısınız, Mr. Hollingworth, biliyorsunuz. - Ben onları yaptım.
- Vous pouvez aussi, M. Hollingworth.
Bunların nedeni seni bir takım kurslara gitmen için cesaretlendirmem mi? Bence onlar harika şeyler.
Parce que je t'encourage à prendre des cours du soir?
Bunları da onların yanına koy.
- Arrêtez! - Silence!
Onlar taş ve bunlar da...
Ce sont des coqs. Et ça, ce sont des...
Bunları her kim yaptıysa, artık onlar bizim!
Peu importe qui les a fabriquées. Elles sont à nous à présent!
Bu değersiz elçilere hakettikleri gibi davranıldığı ve onları cezalandırma zahmetinden kendisini kurtardığınız için şanlı padişah memnuniyetlerini bildirir. Buraya bunları iletmek ve kendilerinin mesajına cevabınızı almak için geldim.
Le glorifié Padichah est heureux car vous lui avez épargné de punir ses envoyés incapables qui n'ont pas su comment se conduire.
Bunlar, onlar.
Ce sont eux!
Ama bunlar, onlar.
C'est eux.
Her neyse, sahip olduğunuz bütün bu teknoloji, hepsi bütün o maden ocakları, değirmenler ve onlar, ve bunlar, ve şunlar... sadece daha az çalışıp daha çok yemek için tasarlanmış.
Quoi qu'il en soit, toutes vos technologies... Vos hauts-fourneaux, vos engrenages... et tout le saint-frusquin, c'est pour travailler moins et bâfrer davantage.
bunların biraz boyu var, ama onları saymayalım.
Ces découpages ont une hauteur, mais tant pis.
- Aa, biz bir sürü amfi satıyoruz. - Bunlar gibi değil. Onlar nefisti.
Des amplis, j'en vends des tas.
Bunları bilmek de bana yetiyor. Onlar hiçbir şeyi başaramadılar. Bu da bana yetiyor.
Pour moi, la preuve c'est qu'ils ont échoué, et elle me suffit.
Evet, çünkü onlarınki gibi bir durum güç cesaret ve yaşam ister ve bunların hiçbiri bir vahşet ilişkisi yaratmaz.
Dans leur contestation, ils devaient faire preuve de virilité, de courage, et en vivant ainsi, ils ne pouvaient aboutir qu'à la violence.
Şu anda o çocuk bütün bunları temsil ediyor... ve nihayet onları almaya gelen... gerçek ışıktan... uzaklaşmalarına neden oluyor.
Elle est maintenant ce qui s'en rapproche le plus... et cela les distrait terriblement... de la lumière réelle qui est finalement venue les chercher.
Onların zamanında herkes bunları konuşuyordu.
C'est ce dont tout le monde parlait à l'époque.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]