Dos translate French
18,883 parallel translation
Benim müşterimle arkamdan nasıl iş konuşursun?
Tu as osé parler affaires avec mon client. - Derrière mon dos!
Sen de muhtemelen arkamdan söyledin.
Tu l'as peut-être fait, derrière mon dos.
Fakat asla birinin imzasını taklit etmemeli ya da arkasından iş çevirmemelisin.
Mais tu ne devrais jamais imiter la signature de quelqu'un et surtout pas dans son dos comme ça.
Sol eliyle yazıyordu ve sağ eliylede sırtımı kaşıyordu.
Il pouvait écrire de la main gauche et me gratter le dos en même temps avec la main droite.
Karısı terk ettiği için Howard hep etrafta dolaşıp duruyor.
Howard est sur mon dos depuis qu'il s'est fait larguer.
Biraz önce bazı kıyafetler atmıştım ve Hansel'le Gretel gibi arkası olmayan arabanıza geldim.
J'ai jeté des habits tout à l'heure, et j'ai fait mon Hansel et Gretel jusqu'à votre véhicule à dos nu.
Ayıyla polisi sır sırta bağlamışlar ve nehre atmışlar!
Ils ont attaché dos à dos l'ours et le policier, et les ont jetés dans la rivière!
Polis sırtında olduğu hâlde öylece yüzüp gitmiş!
Il a nagé avec le policier sur son dos!
Hamidlerle yanlış tarafta olmak iztemezsin.
Ne te mets pas les Hamid à dos.
Bir Amerikan Emniyet Teşkilâtı bağlantısı yoluyla ve DİB'nın ardından iş çevirerek izin verdiğiniz hatalı istihbarat konusunda öğrendiklerimize göre 20 yardım tırında tam bir ABD askeri baskını Türkiye-Suriye sınırını geçiyor.
En vous basant sur des informations erronées, vous avez autorisé, via un agent américain et dans le dos du ministère, un raid militaire américain sur 20 camions à la frontière.
Sırtıma güneş kremi sürer misin?
Vous me faites le dos?
Ellerini arkaya!
Main derrière le dos!
Geri kalanları önemsemiyorum ama o iki yüzlülerin sırtlarına kurşun yağdırmak istiyorum.
Je m'en fous, du reste. Je me ferai un plaisir de tirer dans le dos de ces hypocrites.
Sanchez sırt üstü yatıyor.
Sanchez est sur le dos...
Sırtımı sıvazladılar, avukatlığa giriş sınavındı dediler ben de onlarla güldüm ama aslında hiç hoşuma gitmemişti.
Ils m'ont tapé dans le dos, c'était mon baptême du feu. J'ai ri aussi. Mais en réalité, je l'ai mal accepté.
Şimdi bize sırtınızı mı döneceksiniz?
Tu nous tourne le dos maintenant?
Benim olması gereken başarıları elimden kaçırtan, vermek yerine benden alan, şansın o kötü yüzüne o kadar çok denk geldim ki.
La chance m'a souvent tourné le dos. J'ai plus souvent perdu que reçu. J'ai souvent échoué où j'aurais dû réussir.
Orada olsaydın yüzlerindeki ifadeyi görürdün. Silahlarını bırakıp bize sırtlarını dönenleri.
Si tu avais été là, tu aurais vu leur visage, ceux qui ont rendu les armes et nous ont tourné le dos.
Bu cilde adını yazıp yeminine sırt çeviren herkes bir adama ait.
Chaque nom dans ce livre appartient à un homme qui a tourné le dos à ce serment.
Sırtımdan mühürlenmemi mi istiyorsun?
Vous voulez que je me dessine un signe dans le dos?
Keşke muhbirimde senin kadar arkadan bıçaklamaya istekli olsaydı.
Si seulement j'avais un informateur avec votre enthousiasme pour les coups de poignard dans le dos.
Onun için yaptığın onca şeyden sonra sana sırt çevirmiş.
Il t'a tourné le dos après tout ce que tu as fait pour lui.
Seni duvara yasladı ve eğildi.
Elle te pousse sur le dos, et se penche en avant.
Lil'Lisa, sadece arkasından ne konuştuğumuzu öğrenmek için kılık değiştiren pederdi.
Lisa n'était que le révérend habillé en fille pour découvrir ce qu'on disait derrière son dos.
Babam için bowling salonu kurdurmuşsun... ve sırtına tüm ailenin resmini dövme yaptırmışsın.
Installer une allée de quilles pour mon père, te faire tatouer nos visages dans le dos.
Belini inciteceksin.
Tu vas te blesser au dos.
Omurgam, omurgam.
Mon dos!
Kuru temizlemeci adama sırtımı döndüm ve küçülen pantolonlarımın hepsini bana borçlu.
Je l'ai piquée quand le teinturier avait le dos tourné, il avait rétréci tous mes pantalons.
Fakat arkasından buraya geldiğimi bilse beni öldürür.
Elle me tuerait si elle savait que je fais ça dans son dos.
Neden arkamdan iş çevirdin ve önümde yalan söyledin?
Tu as dit ça dans mon dos et tu m'as menti?
Beni sırtımdan bıçaklamanın yeni yolunu mı düşünüyorsun belki bir bumeranga yapıştırıImış bir çatalla?
Tu veux encore me poignarder dans le dos? Avec une fourchette collée à un boomerang?
Sen kendini arkadan bıçakladın, Cyndee bir kılıç dünyanın çevresinde yolun sonuna kadar gider mi bilmiyorum!
C'est toi qui te poignardes dans le dos. Avec, je ne sais pas, une épée qui fait le tour du monde!
Sokak ağzı, ünlü dedikodusu ve golf yardımcısının ihaneti.
On parle du milieu, on place des noms, on poignarde dans le dos...
Bu yüzden kardeşi adama sırtını döndü ve düşmana katıldı.
c'est pourquoi le frère tourna le dos à l'homme et rejoignit l'ennemi.
Nereye gidiyorsun...
Ne me tournez pas le dos.
Ellerini arkanda birleştir! Kolunu uzat!
Mains dans le dos, donne-moi ton bras.
Sanığın sırtının fotoğrafı. Polis merkezinde çekildi. Tutuklandıktan yaklaşık bir saat kadar sonra.
Une photo du dos de l'accusé prise au poste, environ une heure après son arrestation.
Yakıt tankı delinmiş, o yüzden yürüyerek devam edeceğiz.
Une balle a touché le réservoir, de retour à dos de mulet.
Rebecca'dan uzak durduğunuzda onun üzerinizdeki tüm hakkınızdan oldunuz!
Tu as perdu tes droits sur elle quand tu lui as tourné le dos!
- Çok şüpheli bir durum. - Evet.
Vous tournez le dos à ces personnes, vous prenez votre chance.
Bu insanlara arkanı döndüğün anda risk alıyorsun demektir.
Non, nous ne voulons pas tourner notre dos.
Fakat o aşka gitmeden önce dur diyebiliriz.
Mais on peut choisir quand tourner le dos.
Evet, kaç.
C'est ça, tourne le dos.
- Bira.
- Dos Equis.
Amos peygamber... kudretli ve zengin Samiriye'yi cezalandırdı. lüks içinde yaşadıkları için... fakirleri görmezden geldikleri için... biçarelere sırtlarını döndükleri için.
Le prophète Amos a châtié les riches et les puissants de Samarie parce qu'ils vivaient dans le luxe en ignorant les pauvres et tournaient le dos aux déshérités.
Iste bu yüzdendir ki arkanda sakladigin havai fiseklere el koymayacagim.
Voici exactement pourquoi je ne vais pas confisquer les feux d'artifice derrière ton dos.
Belimi incitiyorum.
J'ai mal au dos.
Sırtım acıyor. Hayalarım acıyor.
J'ai mal au genou, au dos, aux couilles.
... büyük bavullarda ya da sırt çantasında.
- Carol, appelle-moi si tu entends ça. Dans des grands sacs et / ou des sacs à dos.
Sırt çantası takıp, telefonla konuşan siyah ceket giyen beyaz şapkalı kişi o.
Il portait un sac à dos une veste noire, une capuche grise... et une casquette blanche.
Her şey için beni suçluyorsun!
- Tu mets tout sur mon dos!
dostum 6912
dost 72
dostlarım 502
dostum benim 16
dostlar 320
dostumuz 17
dostun 21
dostluk 27
dostuz 35
dostlarımız 19
dost 72
dostlarım 502
dostum benim 16
dostlar 320
dostumuz 17
dostun 21
dostluk 27
dostuz 35
dostlarımız 19