Dünyaya translate French
9,138 parallel translation
Charlie az önce 320 milyon Amerikalı'ya ve dünyaya yalan söyledim.
Charlie, je viens juste de mentir à 320 millions d'Américains... Et au monde entier.
Televizyona çıkıp tüm dünyaya yalan söylediniz.
Vous venez juste de faire une déclaration à la télévision et de mentir au monde entier.
Başkanınız televizyona çıktı ve dünyaya Hakam'ın öldüğünü söyledi.
Votre Président est passé à la télévision et a dit au Monde Qu'Hakam était mort.
Büyük Charles, Emekli Charles dünyaya kafa tutuyor.
Le Grand Charles, Charles le retraité de retour.
Dünyaya bebek getirmek için o kadar uzağa gitmek artık yok.
Plus question de voyager aussi loin pour mettre des enfants au monde.
Dünyaya enerji sağlamak sana yeterince ilgi çekici gelmiyor mu?
Alimenter le monde en énergie ne vous intéresse pas?
Bunların senin için ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu biliyorum sensiz devam eden bir dünyaya geri dönmek.
Je réalise à quel point ce doit être perturbant de revenir dans un monde qui a avancé sans nous.
Bu muhteşem ufaklığı dünyaya getirirken seni izlemek muhteşem bir şeydi.
Te regarder amener cette magnifique petite personne au monde, était était génial.
Amber Vitale aslında Melissa Armstrong olarak dünyaya gelmiş meğer.
Il s'avère que notre Amber Vitale est en fait née sous le nom de Melissa Armstrong.
Her şeyin çok zor ve kafa karıştırıcı olduğu gerçek dünyaya sadece bir kez çıkmıştık.
C'est seulement une fois qu'on a rejoint le monde réel que tout a été compliqué, confus.
- Ben dünyaya bunun için geldim.
- C'est ce que je dois faire.
Karanlık dünyaya ışık tuttular.
Ils ont été une lumière dans un monde sombre.
Başkomiser Holt, kızımı dünyaya getirmek için doktor getirdiniz.
Capitaine Holt, vous avez trouvé le médecin qui a amené ma fille dans ce monde.
Bu teknolojiyi dünyaya dağıtacağız ve yeni nesillere umut sağlayacağız.
Nous allons offrir au monde une technologie qui donnera un nouvel espoir aux générations futures.
Cennet dünyaya indiğinde barış hüküm sürecek!
Quand le ciel tombera sur la terre... La paix règnera.
Dinle, askerler, doktorlar, mühendisler kaybettik dış dünyaya pazarlanabilir yetenekteki herkesi.
Écoutez. Nous avons perdu soldats, docteurs, ingénieurs. Tous ceux qui intéressaient le monde extérieur.
Cennet dünyaya indiğinde, barış hüküm sürecek.
Quand le ciel tombera sur la terre, la paix règnera.
Masanın altından... dünyaya başka bir açıdan bakardım.
Alors, d'en dessous de la table, je regardais le monde d'une perspective différente.
Onu bu dünyaya çekmemin sebebi... ilginç bulup hoşlanacağı bir şey bulacağına... ve ortak bir yöne sahip olacağımıza inanmamdı.
Je voulais l'emmener dans ce monde parce que je pensais que il pourrait y avoir quelque chose qu'il trouve intéressant et qu'il aime et quelque chose que l'on pourrait réellement avoir en commun.
Gerçek dünyaya hoş geldiniz, Profesör.
Bienvenue dans le monde réel, professeur.
Dünyaya çocuk getirmek.
Mettre des enfants au monde.
- Joshua artık delikanlılık çağına geldi. Onu gerçek dünyaya alıştırma zamanı.
Maintenant que Joshua est un jeune homme, il est temps de l'acclimater au monde réel.
Hükümet dünyaya çakılan uzaylıları orada tutuyor.
C'est là où le gouvernement garde tous les aliens qui ont atterris sur Terre.
Soyu tükenmiş bir canlıyı tekrar dünyaya getireceksen insanlar tarafından onurlandırılmak istemez miydin?
Ne chercherait-on pas à être félicité pour avoir ressuscité une espèce?
Bu olayda, rahimlerini taşıyıcı olarak kullanıp quagga türünü dünyaya yeniden getimek için.
Dans ce cas précis, pour utiliser leur utérus afin de faire revenir à la vie les quaggas.
Tümör kendini dünyaya gelmeye çalışan tatlı, sevimli, tombul yanaklı bir bebek olarak görüyor. Biz de onu durdurmak, yok etmek istiyoruz. Onu küçük, huzurlu evinden koparmaya çalışan barbarlar gibiyiz.
La tumeur se voit elle-même comme un mignon petit bébé tentant de faire sa place dans le monde et on veut l'arrêter, la détruire, l'arracher de son heureux petit foyer comme des barbares.
Çünkü bana birşey olursa, tüm dünyaya bizden bahsederim... Yaptığımız her pisliği anlatırım.
Parce que si ils en ont après moi, je dirai au monde à propos de nous... toutes les choses immondes qu'on a fait.
Eğer yapmazsak, tüm dünyaya bacaklarımı onun için açacak kadar aptal olduğumu söyleyecek.
Si nous ne le faisons pas, il le dira au monde entier
Bunu bitirmenin tek yolu, dünyaya Daniel'a gerçekte ne olduğunu söylemen.
La seule façon d'y mettre fin est que tu dises au monde la vérité sur ce qui est arrivé à Daniel.
Sonra onu dünyaya salıveririz ve sen de elinde silahla vampir kovalayıp aptallık etmeye devam edebilirsin.
Et ensuite on pourra le ou la laisser parcourir le monde, et tu pourras courir partout avec des flingues, des vampires et faire l'idiot.
Gençtim, dünyaya kızmıştım.
J'étais jeune, en colère contre le monde
Çünkü biri davamızı batırır, öteki de seni boktan bir dünyaya sokar.
Parce que l'un pourrait nous pourrir l'affaire et l'autre te mettrait dans un gros tas de merde.
Sizin acınız dünyaya ışığı çekiyor.
Votre douleur... déverse de la lumière sur le monde.
Rus K12 uydusu bir kaç saat önce uzay çöplüğüne çarparak yörünge dışına çıktı ve şimdi ise hızla dünyaya doğru savruluyor.
Le satellite russe K12 quelques heures plutôt a été frappé par des débris spatiaux, est sorti de son orbite et maintenant se précipite vers la Terre.
- Uydu o kütlesiyle güvenli şekilde yok etmek için dünyaya çok yakın.
Avec cette masse, le satellite est trop proche de la Terre pour être détruit sans danger.
Artık özel hayatımı dünyaya anlatmalıyım, demek?
Je vois, je dois parler de mes affaires privées au monde entier maintenant.
Edith balayına çıkar çıkmaz bütün dünyaya söyleyebiliriz.
Dès qu'Edith sera partie, nous pourrons le dire au monde entier.
Ama sen Jeffrey, sen dünyaya bu amaçla geldin.
Mais vous, Jeffrey, avez été mis sur terre pour ça,
Başka bir dünyaya giriyor.
Il entre dans un autre monde.
Dünyaya karşı gösterdiğimiz bir maskedir.
Le masque que l'on montre au monde.
Bir kadından dünyaya getirdiğim kızımı.
Tu sais, celui que j'ai fais avec une femme.
Dünyaya fazladan iki top dondurma değil, cesur bir ikinci dönem vaadetmiştiniz.
Tu a promis au monde un audacieux second mandat, pas deux boules vanilles en plus.
Dünyaya gerçekte kim olduğumu göstermek için bu benim şansım. Ama yapmak istemiyorsan, sorun değil.
C'est ma chance de montrer au monde entier qui je suis vraiment, mais si tu ne veux pas le faire, très bien.
Ve annem tüm yapabileceği ile ıkındı ve ben dünyaya geldim.
"Et ma mère a poussé de toutes ses forces, et je suis venu au monde".
Tüm dünyaya yayılıyor lan.
Le monde entier s'effrite.
Dünyaya gerçek Ricky Jarret'ın kim olduğunu göster.
Montre au monde qui est Ricky Jarret.
Öyleyse bu yaz dünyaya kendimizi reforma adadığımızı göstermek zorundayız.
Cet été, montrons au monde que nous allons faire des réformes.
Dünyaya geldiğimizde seni serbest bırakacağım bu direk cennete gitmeni sağlayacak.
Quand je te relâcherai sur Terre Tu partiras directement
Dünyaya açılan geçidi bulup açmalısın.
Tu dois trouver la porte qui mène à la Terre et l'ouvrir.
Beni bu dünyaya getirmiş olabilirsin ama asla beni annem olmadın.
Tu m'as peut-être mis au monde, mais tu n'as jamais été ma mère.
Yetişkin bir adam aramızdan öbür dünyaya ayrılan bir adam. - Çekil kenara, Peralta!
Bouge de là, Peralta!
dünya 1278
dünyanın 28
dünyayı 22
dünyada 53
dünyalı 32
dünya birliği 17
dünya savaşı 157
dünya küçük 47
dünya değişiyor 17
dünyanın sonu 17
dünyanın 28
dünyayı 22
dünyada 53
dünyalı 32
dünya birliği 17
dünya savaşı 157
dünya küçük 47
dünya değişiyor 17
dünyanın sonu 17