Hiç sevmem translate French
503 parallel translation
Florida'yı hiç sevmem. Siz ne dersiniz?
Je n'aime guère la Floride.
- Hiç sevmem. - Bir ısırık bile almaz mısın?
- J'en mange jamais.
Ben birayı hiç sevmem. Siyah bira, sert bira, hafif bira, hiç birini.
Vous voyez, je n'aime pas la bière.
Gürültüyü de hiç sevmem.
Je n'aime pas le bruit.
"İtiraf" kelimesini hiç sevmem.
Je n'aime pas ce mot.
- Morina balığını hiç sevmem.
- Je déteste ça. - Moi aussi.
Doğru Ole. Burada oyalanmanın gereği yok. Sabahlamayı hiç sevmem.
Moi, j'aime pas les veillées funèbres.
Yağmurda yapılan soygunları hiç sevmem.
J'aime pas travailler sous la pluie.
Gök gürültüsünü hiç sevmem.
J'ai peur du tonnerre.
Doktorları hiç sevmem. İşiniz gücünüz abartı yapıp fazladan para koparmak.
Vous, les toubibs, vous exagérez toujours.
Polisleri hiç sevmem.
Je n'aime pas les policiers.
Ben de yumuşak el sıkışanları hiç sevmem.
J'ai toujours détesté les poignées de mains molles.
Dolandırıcıları hiç sevmem, Onların yüzünden kasabadaki salon bile kapandı
Ils sont si corrompus qu'il faut fermer les saloons pour les virer.
# Katilleri hiç sevmem.
Je hais les assassins.
Gardenya da hiç sevmem. Her türlüsüne karşı bir alerjim vardır. Rengi ne olursa olsun.
J'ai les gardénias en horreur.
Hiç sevmezsin dalkavukları, değil mi Sezar derim hiç sevmem der ve işte o zaman tavlanır asıl.
Si je lui dis qu'il hait les flatteurs, il approuve, en cela très flatté.
İnsanlara vurmayı hiç sevmem, ama beni buna mecbur ettin dostum.
Je n'aime pas cogner les gens, mais vous, vous l'avez mérité.
Ölmenin birçok yolu vardır. Açlıktan ölmeyi de hiç sevmem.
Il y a plusieurs façons de mourir, mais je n'ai pas envie de mourir de faim.
Kendi hemcinslerime karşı konuşmayı hiç sevmem ama hiç, siz kadınların ne kadar çalıştığını taktir eden bir erkek görmedim.
Je déteste rabaisser les miens, mais je n'ai jamais vu un mari apprécier le dur travail de sa femme.
Hiç sevmem.
Je n'aime pas ça.
Şemsiyeleri hiç sevmem.
Je n'aime pas non plus les parapluies.
Düşünün bir kere : Hiç sevmem şampanyayı, ama ansızın canım isteyiverdi.
Même moi qui n'aime pas ça, l'envie m'en est venue.
Adım Charlie ve dediğim gibi Bay Rahip, şapelleri hiç sevmem.
Mon nom, c'est Charlie. Comme je vous le disais, monsieur le prêtre, j'aime pas les chapelles.
Geçenkinden daha etli butludur umarım. Sıskaları hiç sevmem!
J'espère qu'elle est plus rembourrée que l'autre, je ne supporte pas les maigres.
Gürültüyü hiç sevmem.
Ça me déplaît.
Dişçileri hiç sevmem.
Je hais les dentistes.
Hayır. Müziği de senin o çirkin suratını da hiç sevmem.
Je n'aime pas la musique et je n'aime pas ta sale tête.
- Hiç, ama hiç sevmem.
- Papa n'aime pas conduire.
Binbaşı ben tehditleri hiç sevmem.
Commandant je n'ai jamais aimé les menaces.
Ve hiç sevmem.
Je ne les aime pas.
Bağlanmayı hiç sevmem. Çünkü sonunda insana hep acı verir.
Or, s'attacher, c'est contre-indiqué au maximum, vu qu'on finit toujours par souffrir.
Nankörlüğü hiç sevmem.
Je n'aime pas les ingrats.
Beni kurtardığın için sana borçluyum, fakat nankörlüğü hiç sevmem.
Frère Kenji, je n'oublie pas ce que je te dois mais je déteste les ingrats.
İş saatleri içinde saçmalıkları hiç sevmem.
Je ne tolère pas le désordre au travail!
... nasihat vermeyi hiç sevmem ama sana bir tane vereceğim.
Je n'aime pas donner des conseils mais je vais le faire quand même.
Açıkçası onları kullanmayı hiç sevmem.
- Je n, aime pas les utiliser.
Evet, delikanlı. Dinleyin, Mösyö Legrain, eğer isterseniz, o ev... Oh hayır hayır bunu hiç sevmem...
alors écoutez, M. Legrain, si vous le désirez, cette maison oh non, j'ai horreur de ça!
Şakayı hiç sevmem.
Laisse tomber tes blagues.
Bu duygu gösterilerini hiç sevmem.
Je déteste ses manifestations éhontées d'émotion.
Subayları hiç sevmem.
Je n'aime pas les officiers.
- Ayrıca atları da hiç sevmem.
- Je n'aime pas les chevaux.
Hayır, Batı Riverside'i hiç sevmem.
Non. Je n'aime rien à l'ouest de Riverside Drive.
Hile yapan insanları hiç sevmem.
Je déteste les tricheurs!
Sloss hakkında mı? O herifi hiç de sevmem.
Tu sais ce que je pense de ce type.
Evet. İdamları haber yapmayı sevmem ama söylemem gerekir ki bu hiç umurumda bile değil.
Je n'aime pas les exécutions, mais celui-là ne l'a pas volé.
Hiç kimsenin sözünden dönmesini sevmem.
Je n'aime pas qu'on se dégonfle!
Hiç sevmem.
- Pas du tout.
Senin sevmediğin. Hiç birini sevmem.
Je n'en aime aucune.
- O işi bana bırak. Onları hiç sevmem.
Ces gars du Port me portent sur les nerfs.
Subayları sevmem, hiçbirini, hiç sevmedim onları.
J'ai jamais aimé les officiers. Jamais!
Resim gibi surat mı, hiç sevmem.
Les mignonnes, ce sont les pires de toutes.