English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ H ] / Hoşuma gitmiyor

Hoşuma gitmiyor translate French

2,080 parallel translation
Cazibe merkezi olmak hoşuma gitmiyor galiba.
Je n'aime pas être le centre d'attention.
Ben... Ağaç olduğunu varsaymak hoşuma gitmiyor.
C'est juste que... j'aime pas la façon dont ça se prend pour du bois.
Bu hiç hoşuma gitmiyor, Matt.
Je n'aime pas ça.
Benim de hoşuma gitmiyor ama bu şekilde aradığımız cevapları bulacağız.
Je n'aime pas ça non plus, mais on aura les réponses.
Bu hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas ça.
Bana kuş beyinli demeniz hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas que vous me traitiez de tête de cochon.
Haklısın, bu iş ırk profiliyle ilgili. Bu iş senin kadar benim de hoşuma gitmiyor. Hodges bu işi üzerlerine yıkmak için radikal dinci müslümanları kullanacaklarından özellikle bahsetmişti.
C'est du profilage racial et ça ne me plaît pas plus que vous, mais Hodges m'a dit explicitement qu'il allait utiliser des extrémistes musulmans pour leur faire porter le chapeau lors de l'attaque.
Sadece bu dördüncü seviye kısıtlamasının etrafında dans etmek hoşuma gitmiyor.
Ça m'énerve juste d'être bloqué sous le niveau 4.
İşyerimde, herkesin görebileceği bir yerde, sanki senin kız arkadaşınmışım gibi dolabıma böyle bir şey bırakman hoşuma gitmiyor.
Je n'ai pas envie que tu accroches des trucs à mon casier comme si j'étais ta nana.
İki dakika önce tanıştığım birisi ile geçmişimden bahsetmek hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas déballer mes souvenirs face à des quasi-inconnus.
Bu şirketin sana yaptıkları hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas ce que cette société te fait.
Ciltte yün hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas la laine.
Yıllardır seni izledim Patty. Tarzın hoşuma gitmiyor, ama anlıyorum ki anlıyorum ki bu gerekliymiş.
J'ai suivi votre carrière durant des années, Patty, et je n'aime pas votre façon de faire, mais je la comprends.
Bana çocuk gibi davranılması, bu hiç hoşuma gitmiyor.
Être traité comme un gosse.
- Bakın, bu benim de hoşuma gitmiyor.
Ça me chagrine aussi.
Onu bu kadınla görmek de hiç hoşuma gitmiyor.
Et j'aime vraiment pas la voir avec lui.
O kadar aşağıya inmek hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas descendre autant.
Bu hoşuma gitmiyor.
J'aime pas ça.
- Hoşuma gitmiyor, anne.
J'aime pas, je te dis!
Pek hoşuma gitmiyor.
C'est pas ma préférée.
Zedd'in tek başına gitmesi hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas le voir partir seul.
Gülüşü hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas ça... -... quand il sourit.
- Benim de hoşuma gitmiyor ama böyle olması gerekiyor.
- J'aime pas ça, moi aussi, mais ça va se faire.
Ama senden emir almak hoşuma gitmiyor.
Mais je n'aime pas recevoir tes ordres.
Ama bana Les denmesi pek hoşuma gitmiyor.
J'aime pas trop qu'on m'appelle "Les".
Yemeklerim benim de hoşuma gitmiyor ama insanlar seviyor.
Je n'aime pas non plus ces plats, mais les clients apprécient.
Önermek hiç hoşuma gitmiyor ama Mark'a ne dersiniz?
Je vais le regretter, mais pourquoi pas Mark?
Onlarla iş yapman hoşuma gitmiyor.
- Ça me plaît pas que tu sois avec eux.
Benim de hoşuma gitmiyor!
- Ça me plaît pas non plus.
Senin gibi, benim de hoşuma gitmiyor. Ama ben senin oğlunum.
Je n'aime pas ça plus que vous, mais je suis votre fils.
- Hayır, artık hoşuma gitmiyor!
- Non. Plus maintenant!
O artık hoşuma gitmiyor.
Il me plaît plus.
Bu benim için çok utanç verici, ama gitmeden önce... Bundan böyle burada olmayacak olman hiç hoşuma gitmiyor.
C'est très gênant pour moi, mais avant que je parte...
Bizi izlediğini düşünmek hoşuma gitmiyor.
Mais ça ne me plait pas qu'il nous ait suivis.
Mayomda idrar olması hoşuma gitmiyor.
J'aime pas avoir de l'urine sur mon maillot de bain.
Senden bir şey saklamak hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas te cacher des trucs.
- Seni burada yalnız bırakmak hoşuma gitmiyor.
- Je n'aime pas te laisser seule.
Şey... bundan bahsetmek hoşuma gitmiyor karanlıktan korkuyorum da.
Je n'aime pas en parler. J'ai peur du noir.
Hoşuma gitmiyor
Ça me plaît pas, putain!
Bir kadın olarak bu kelimeyi duymak hoşuma gitmiyor ama söylemeliyim ki sen bir dallamasın.
Même si la métaphore n'est pas très élégante, tu es un trou du cul.
New York polisini beladan çekip çıkaranın Robert Dunbrook olması senin kadar benim de hoşuma gitmiyor.
Ça n'en vaut pas la peine. Je n'aime pas plus que vous l'idée que Robert Dunbrook sauve la mise de la police de New York.
İki şekilde de bu hoşuma gitmiyor, fakat bu göze almamız gereken bir risk.
Je n'aime pas ça non plus, mais c'est un risque à courir.
Bana böyle davranman hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas la manière dont vous me traitez.
Her daim grubun bi parçası olmak hoşuma gitmiyor.
Je n'aime pas être en permanence avec le groupe.
Hükümette yeni bir rüzgar esiyor ve bu benim hoşuma gitmiyor.
Il y a du nouveau dans le gouvernement, et j'aime pas ça.
Aslında türünü tanımlamak pek hoşuma gitmiyor ama sanki bilemiyorum, "Matchbox 20" ile "The Fray" karışımı gibi.
J'aime pas trop les définitions, mais c'est genre... Disons, entre Matchbox 20 et The Fray.
- Tekrar ediyorum tanımlamak hoşuma gitmiyor.
- J'aime pas les définitions.
Berbat bir ruh hali içindeyim ve yaşananlar hoşuma gitmiyor.
Je suis de sale humeur et j'aime pas ce qui se passe.
Seni böyle rahatsız etmek hiç hoşuma gitmiyor ama konuşabilir miyiz? Üzgünüm, Michael.
- Madame Trager.
Onun yanında olman benim de hoşuma gitmiyor.
- Ca ne me plait pas non plus...
Artık hoşuma gitmiyor.
Je ne l'aime plus.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]