Insanlar translate French
123,979 parallel translation
Masum insanları esir almanızdan önce bile insanlar size pislik gözüyle bakıyordu.
Le monde vous prend pour de la racaille, et ça, c'était avant de retenir des otages.
Ama şu anda insanlar dinliyor.
Mais là, les gens nous écoutent.
Burada masum insanlar var.
Il y a des innocentes dans cette prison.
Hiçbir şey yapmamış insanlar var.
Certaines dans cette prison n'ont rien fait.
Güya biz iyi insanlarız.
On est censées être des filles bien.
- İktidar insanları değiştiriyor.
- Le pouvoir vrille le cerveau.
İçerideki kadınları, dışarıdaki insanları.
Les détenues d'ici et les hommes là-dehors.
Dünyanın en güzel yerinde sihirli bir balığa bakarken bile kıyıya dönerken midesi bulandı diye güzelliği göremeyen başka insanlar için.
Mais pour les autres qui n'arrivent pas à voir la beauté même dans les plus beaux endroits au monde, en regardant un poisson de près parce qu'ils ont le mal de mer.
Artık insanları net gelirimizi etkileyen değişkenler olarak görmenin ne kadar boktan olduğunu anladım.
Mais je réalise à quel point c'est dégueulasse de traiter les gens comme des variables pour augmenter nos revenus nets.
Hz. Musa gibi tehlikeye atılıp bu insanları özgür bıraktım.
J'ai risqué ma peau comme Moïse, je les ai menés à la liberté.
Bu insanları çıkarmak için her şeyi riske attım.
J'ai tout risqué pour les faire sortir.
Bir iki gün sonra insanlar bunu sikleyecek mi sanıyorsun?
Tu crois que les gens en auront quelque chose à foutre dans un jour?
Yani bir tane daha. Bu kez insanların görebileceği bir yere.
Un autre, à un endroit que les gens pourront voir.
Ayrıca bazı insanlar bu şekilde sevilmek için her şeylerini verirler.
Et... certains seraient prêts à tout pour être aimés comme ça.
Biz, savaşmayı bırakmış insanları kabul ediyoruz. Öldürmeyi bırakmış.
Nous accueillons ceux qui en ont assez de se battre, de tuer.
Hasta insanlar var gibi.
On dirait qu'on a des malades.
- Karar senin ama o insanlar -
C'est ton devoir, - Mais ces gens...
LeAnn insanları aratıyor.
LeAnn a des appelants en attente.
Bazı insanlar jestlerin önemini bilir.
Il y a des gens qui comprennent l'importance des symboles.
"Cindy." Bu insanlar gerçek mi?
"Cindy." Ces gens existent?
Bir dakika, bu yüzden orada çalışan insanlar...
Attends, tous les gens qui bossent ici...
Bunlar iyi insanlar Luna.
Ce sont des gens biens, Luna.
İnsanların çılgına döneceğini düşündüğünü biliyorum, ama insanlara gerçeği söylersen,
Je sais que tu penses que les gens vont paniquer, mais si tu dis la vérité à tout le monde,
Dışarıda onun gibi olan insanlar var.
Il y en a d'autres comme elle.
Bu liste çok pragmatikti, ama insanlar kaderlerine... müdahale edebilmek isterler.
La liste était pragmatique, mais les gens ont besoin de sentir qu'ils ont un mot à dire sur leur sort.
En iyi fikrin seninki olduğunu düşünüyorsan, insanları ikna etmelisin, onlara yalan söylememeli... ya da hapsetmemelisin.
Si tu penses avoir une meilleure idée, tu dois convaincre les gens, et non leur mentir ou les enfermer.
Benim değil, kendi insanlarını, korumak için tamir ettiğin, gemiyi almak için buradayız.
Je viens prendre votre vaisseau, un vaisseau que vous avez réparé pour sauver votre peuple, pas le mien.
Senin tanıdığın Blaine insanları öldürmüştü.
Le Blaine que tu connaissais tuait des gens.
Dinleyin, o insanlar zombi miydi değil miydi bilmiyorum ama bildiğim bir şey var.
je ne sais pas si les gens morts étaient ou non des zombies, mais je sais ça...
Dans ederken insanları duyuyorum. Çünkü çok zor.
Écoutez la foule quand je...
- Rob, kim bu insanlar?
- Rob, qui sont ces gens?
Bu tören, insanlar, Ve seni beklemeni Içine sokun kendinizi.
Les gens, c'est une cérémonie, et j'attends de vous que vous vous étaliez dedans.
Bu insanlar başkanlarını seviyor.
Ces gens aiment leur président.
Alışkın olduğumdan daha yaşlı bir kalabalık var ama... evet, konuşkan insanlar fakat kayda değer bir şey söylemiyorlar.
Ils sont plus vieux que d'habitude, mais ils sont bavards. Rien de concluant.
Yoksa insanlar...
Les gens diront...
Etiğin, hukukun gri alanlarında gezinip duruyorsunuz ve sizi rahatsız etmiyor. Çünkü bundan zarar gören insanların nadiren farkına varıyorsunuz.
Vous autres affrontez les zone grises de la morale et de la légalité en permanence, mais vous vivez avec car vous êtes rarement conscients que quelqu'un en souffrira.
O insanlar için savaşmak kendin için savaşmakla aynı kapıya çıkıyor.
Vous battre pour ces gens et vous battre pour vous, c'est pareil.
Bu tarz reklamlar, özellikle Sandicot'a özel olanlar Sandicot iflas ederse zarar görecek olanların orta batıdan öğretmenler gibi çalışkan, özverili insanlar olacağı fikrini yatırımcılarımıza aşılayacaktır.
Des pubs comme ça, mais spécifiques à Sandicot, vendent l'idée que nos investisseurs, des profs du Midwest, des travailleurs, des gens responsables de partout, sont ceux qui vont souffrir si Sandicot peut faire défaut.
Yoksa seni geren insanların acısını izleyip bunun bir parçası olmak mı?
Ou ça te gêne de voir les autres souffrir et d'être impliquée?
Yine de, hala bir karara varmış değilim. Çünkü aslında oradaki insanların potansiyel getirilerini umursuyorum.
J'ai pas encore décidé du plan d'action car je me préoccupe des conséquences sur les gens là-bas.
İnsanlar umursuyor.
Ils s'intéressent à nous.
İnsanlarımızın anladığı bir şey varsa o da kıt kanaat geçinmektir.
S'il y a bien une chose que notre peuple comprend, c'est le rationnement.
İnsanlar Ateş uğruna söz dinlediler.
Les gens s'alignait devant la Flamme.
İnsanlar oy vermiyor. Conway, Pensilvanya'yı alırsa Ohio'yu da alır.
Si Conway a la Pennsylvanie, il a l'Ohio.
İnsanlar sokaklarda açıkça kralın kellesini istiyor.
Les gens dans la rue demandent ouvertement la tête du roi.
İnsanların bir hiç uğruna... çalıştıklarını bilmeye hakları var.
Les gens ont le droit de savoir qu'ils travaillent pour rien.
Savaşın bitti Gök İnsanları'ndan Octavia.
Ton combat est terminé... Octavia du Peuple du Ciel.
İnsanlar onun yüzünden, onun zayıflığı ve saflığı yüzünden acı çekti.
Les gens ont souffert à cause de lui, de sa naïveté.
İnsanlar sinirli.
Les gens sont en pétard.
- Birazdan insanlar gelir.
Il y aura du monde bientôt.
Orada yoksulluk içinde yaşamak zorundaki insanlar düşünüldüğünde.
offensant, en fait... de parler de ça, alors que ces gens doivent vivre dans la quasi pauvreté.
insanları 60
insanların 77
insanlar var 17
insanlara 46
insanlar bekliyor 18
insanlar değişir 33
insanlar ölüyor 21
insanlar mı 19
insanlar ölür 20
insan 293
insanların 77
insanlar var 17
insanlara 46
insanlar bekliyor 18
insanlar değişir 33
insanlar ölüyor 21
insanlar mı 19
insanlar ölür 20
insan 293