Kaçmayın translate French
503 parallel translation
Lütfen kaçmayın.
Ne vous sauvez pas.
Sansasyona kaçmayın.
- N'en rajoutez pas.
Korkup da kaçmayın diye.
Qui me suit?
Kaçmayın, durun olduğunuz yerde!
Ne fuyez pas! Ne bougez pas!
Sakın kaçmayın Bay Peterson.
Ne fuyez pas.
Benim arabamla kaçmayın da!
Ça m'est égal, mais sans ma voiture.
Bayan Catherine, bir daha sakın kaçmayın.
Il ne faut plus jamais vous sauver.
- Bir daha kaçmayın. - Kurtardığın için sağ ol.
- Ne vous sauvez plus!
Fakat hepinize şimdi şunu söylüyorum, gecenin bir yarısı yılan gibi sinsice kaçmayın.
Mais je vous demande une chose : ne partez pas sans prévenir, en pleine nuit.
Lütfen kaçmayın.
Ne vous enfuyez pas.
Bayan Lautmann, kaçmayın, durun.
Madame Lautmann, attendez.
Kaçmayın!
Descendez!
Kaçmayın, kaçmayın diyorum!
Vous venez tous ici!
Kaçmayın Bay Moon.
Ne fuyez pas!
Eğlenin, güzel zaman geçirin, fakat aşırıya kaçmayın.
Amusez-vous, passez un bon moment, mais n'en faites pas trop.
Zenginsiniz diye kendinizi bağışlatmaktan kaçmayın.
Votre richesse et votre célébrité ne vous permettent pas d'agir ainsi.
Ambar kapağını açarak kaçmayı denediler.
Ils essaient de passer par l'écoutille.
Tamam, tamam, kaçmayın.
- Fichez-moi la paix!
Ben kaçmayı düşünüyorum sen de o gelene kadar çocuklara bakasın.
Je file, je vous laisse vous occuper des filles
Benden kaçmayı bırakmayacak mısın?
N'allez-vous pas cesser de me fuir?
Kaçmayı aklından bile geçirme.
N'essaye pas de t'échapper.
Abartıya kaçmayın.
Non!
Eğer kaçmayı denemek istiyorsan tek başına yapacaksın.
Si vous comptez bouger d'ici, ce sera tout seul.
O kaçmayı becerdi, sen yakalandın.
Il s'est enfui. Pas vous.
Ama insanının kaçmayı bırakıp, gerçeklerle yüzleşmesi gerektiği vakit er ya da geç gelir. Ya da canın için hep kaçıp durursun.
Mais un jour, faut voir les choses en face ou sinon, se barrer vraiment.
Zaten bana benimle kaçmayı teklif etmiştin değil mi?
Tu voulais déjà partir avec moi, n'est-ce pas?
- Mohei, kaçmayı başardın demek.
Tu t'es donc enfui?
Andy'nin kaçmayı planladığını duydum.
J'ai appris qu'Andy veut déserter.
Evet, o ormandan kaçmayı başarabildiğiniz için bir kahramansınız.
En un sens, vous êtes un héros... pour avoir réussi à vous évader.
Sanki bizi düşünerek oradan kaçmayı planlamışsın gibi.
C'est comme si vous aviez planifié votre évasion en pensant à nous.
Estrovia'nın devrik Kralı Shahdov hazine fonlarıyla birlikte kaçmayı başarıp, Amerika'ya geldi. Amerika'ya sonsuz servetini ve planlarını getirdi. Modern hayatı tüm değiştirip ütopya yaratacağını umuyor.
Le roi Shahdov d'Estrovie, enfui de son pays, arrive en Amérique avec une vaste fortune et ses plans nucléaires grâce auxquels il espère révolutionner la vie moderne.
Sweet dövüşmeden kaçmayı öğrenemedi.
Sweet n'a pas appris à tirer en fuyant les bagarres!
Gıcık adam! Belki senin kaçmayı planladığını düşünüyordur.
Soupçonne-t-il que tu pourrais déserter?
Caraolos'tan beri 10-15 kişiden fazla kaçmayı başaramadı.
On n'a jamais pu en faire sortir de Karaolos plus de 10 ou 15 à la fois.
Avrupa'nın dört bir yanında kaçmayı başaramayan yüzbinlerce Yahudi adına yaptık bunu.
Mais pour les centaines de milliers de Juifs, dans toute l'Europe, qui n'ont pas pu le faire.
Kaçmayı başaramadım ama bu gece için iyi haberlerim var.
Je n'ai pas pu me libérer... cependant, j'ai de bonnes nouvelles ce soir.
İtirazıma karşın, kaçmayı özendirdiniz.
Vous avez, contre mon avis, encouragé Ia désertion.
Sen kaçmayı nasıl başardın?
Comment as-tu réussi â t'enfuir?
Kaçmayı bırak. Atlas Okyanusu'na dayandın.
Arrête de courir, tu es au bord de l'Atlantique.
Kaçmayın, millet.
Ne partez pas.
Arkadaşlarımın hepsini öldürdüler. Sen kaçmayı başardın, öyle mi?
Mon groupe a été éliminé...
- Kaçmayı sakın düşünme.
- N'essayez pas de vous sauver.
Henüz kaçmayı başaran olmadı.
Il n'y a jamais eu d'évasion.
Alcatraz'a yaklaşırken hemen hemen kaçmayı imkansız kılan adanın etrafındaki tehlikeli akıntılara dikkat edin.
En approchant d'Alcatraz, remarquez les courants perfides qui encerclent l'île et rendent toute évasion impossible.
12 Haziran 1962'de üç adam çay kaşıklarını kullanarak hücrelerinden kendilerine tünel kazdılar. Hücrelerinde hazırladıkları mankenleri kendi yerlerinde bırakıp adadan kaçmayı becerdiler.
Le 12 juin 1962, trois hommes creusèrent un tunnel avec des petites cuillères, s'évadèrent de leurs cellules et quittèrent l'île.
Kaçmayı başaran adam korumanın kesinlikle Izo'ya benzediğini söylüyor.
Il paraît que le garde du corps de Kaishu ressemblait fort à Izo Okada de Tosa.
Kaçmayı dene, senin ve onların peşinde olacağım. Sana söz verdim.
Vous avez ma parole.
Stratos'tan madenlere kaçmayı başaramadıysa yüksek danışman yüzünden hayatı tehlikede.
A moins qu'il n'ait réussi à rejoindre les mines, il risque l'exécution par ordre du haut conseiller.
Kaçmayın!
Vous sauvez pas. Qu'il est timide!
" Kurbanın bedenini tenis kortunun ortasına koyup kırmızı toprakta hiç bir iz bırakmadan kaçmayı nasıl başardı acaba?
"Comment expliquer que le meurtrier ait pu laisser le corps de sa victime " allongé au milieu du court de tennis et réussir à s'enfuir... " sans laisser de traces derrière lui sur la terre rouge?
Ona durması için bağırdım ama beni önemsemedi kapıya doğru koştu kaçmayı umuyordu.
Je lui ai crié d'arrêter, mais il n'a pas écouté, et a couru vers cette porte, en espérant s'enfuir.