English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ N ] / Ne yazık

Ne yazık translate French

8,869 parallel translation
Ne yazık ki sana katılmıyorum.
Je vous supplie de changer d'avis.
Ne yazık ki edemeyiz.
Non, j'imagine que l'on ne peut pas.
Ne yazık ki hemşehrim olan Grimm refakatçim Jonas bu gazapla birebir karşılaştı.
"Malheureusement, mon ami Grimm et compatriote Jonas," "a fait directement l'expérience de cette colère."
Ah, ne yazık.
Oh, quel dommage.
Ne yazık ki kendisi yanlış bir vizyona ve korkunç bir deneyime sahip.
Mais il a une mauvaise vision et une terrible expérience.
- Ne yazık ki değil.
J'ai peur que non.
Ne yazık ki, bazen kaçınılmaz olabiliyordu.
Hélas, c'était parfois inévitable.
Ne yazık ki, Jane hayır dedi.
Malheureusement, elle a dit non...
Ne yazık ki, o anda, hayaller gerçeklerle bölündü.
Malheureusement, à ce moment, le fantasme se fit écraser par la réalité.
Ama ne yazık ki...
Mais hélas...
Ama ne yazık ki, Jane burada değil.
Mais hélas, Jane n'était pas là.
Kendisinin Petra ile ilişkisi vardı, Rafael'in eski karısıyla, ne yazık ki, Roman öldürüldü ve şimdi de ikiz kardeşi Aaron geri döndü ve Petra ile samimiyeti ilerletiyorlar.
Il avait une affaire avec Petra, l'ex-femme de Rafael, mais hélas, Roman a été empalé et maintenant son frère jumeau Aaron est de retour en ville et se rapproche de plus en plus de Petra.
Ne yazık ki kendisi dizisinden kovuldu.
Malheureusement, il fut viré de sa telenovela.
Ne yazık ki, Jane, Katolik okuluna gittiği için ders biraz kısaydı.
Hélas, comme Jane est allé dans une école catholique, la leçon a été plutôt brève.
Ne yazık ki süremiz doldu.
Malheureusement, on manque de temps.
Ne yazık ki, artık size güvenemem.
Et bien, malheureusement, je ne peux pas vraiment vous faire confiance.
Ne yazık ki Andy ile beraber olmak demek sana katlanmalıyım demek ama burada öylece durup sanki yeni arkadaşız gibi davranmayacağım.
C'est dommage que le fait d'être avec Andy veut dire que je vais occasionnellement te croiser, mais je ne vais pas rester là à prétendre que nous sommes amies.
Ne yazık ki bu gizli bilgi.
Malheureusement, c'est classifié.
Ne yazık.
Quelle flotte.
Ne yazık ki bunca zamandır gözümüzün tam önünde duran bir şüpheli.
Et malheureusement, c'est un suspect qui était juste en face de vous deux tout ce temps.
Ne yazık ki evet.
Malheureusement, oui.
Ne yazık ki Gandi ve lanet greviyle oldukça meşgulüm.
Je suis un peu coincé avec Gandhi et son maudit jeûne.
Ancak ne yazık ki ortadan kayboldu.
Malheureusement, il avait disparu.
Ne yazık ki vaktimiz yok.
Hélas, on n'a pas le temps...
Ne yazık ki öldü.
Il est mort, malheureusement.
Dinle, biliyorum bu 11. saat, ama, uh, ne yazık ki Zara bırakmak zorunda.
Je sais que c'est à la dernière minute, mais... malheureusement, Zara doit se retirer.
Ne yazık ki, bugün değil.
Malheureusement, je ne reste pas.
Ne yazık ki ısrarcı olmak zorundayım.
J'ai peur de devoir insister.
Ne yazık ki, ona ilgilenmediğimi söyleyeceğim.
Heureusement, je peux honnêtement lui dire que ça ne m'intéresse pas.
Ne yazık ki tutuklama emri çıkmadan önce şehirden tüymüşsün.
Dommage que tu es quittée la ville avant que le mandat d'arrêt soit signifié.
Ne yazık ki, Ohio'nun kayıp ilânı çıkarmasıyla ona karşı olan kozumuz da bitti gitti.
Malheureusement, quand le mandat de l'Ohio a disparu, notre atout contre elle s'est volatilisé aussi.
Serbest muhabirler de ne yazık ki hep ilk kurbanlardır.
Et les free-lance sont hélas, hélas, hélas les premières victimes.
Ne yazık ki, kimse benim fikrimi merak etmiyor.
Malheureusement, mon opinion n'intéresse personne.
Ne yazık ki Drewe gitmiyor.
Drewe ne partira pas.
- Ne yazık ki lordum.
- Rien, Monsieur.
Ne yazık ki hançerim kayboldu ama varken teorimi kanıtlayacak cesaretim yoktu.
Malheureusement, ma dague est perdue, mais quand je l'avais, je n'ai jamais eu le courage de tester ma théorie.
Evet, ne yazık ki Tarrytown şerifine iade etmek zorundayım.
Ouais, mais malheureusement j'ai du la rendre au chérif de Tarrytown.
Ne yazık ki başarısız oldum.
Hélas, j'ai échoué.
Ne yazık ki, artık benim için gitme zamanı.
Alors, c'est triste, mais c'est le moment de... Allez-y!
Ajan Keen, "kısasa kısas" yapmaktan nefret ederim ama ne yazık ki, mevcut koşullar altında Mesnet konusunda ısrar etmeliyim.
Agent Keen, je déteste jouer à "un prêté pour un rendu", mais malheureusement, au vu des circonstances actuelles, je dois insister pour le Fulcrum.
- Ne yazık ki.
C'est bien triste.
Ne yazık ama güzel bir haberim var.
C'est malheureux. Mais j'ai de bonnes nouvelles.
Ne yazık ki, sen de yakında gitmiş olacaksın.
Malheureusement, tu seras bientôt parti.
Ne yazık ki o zevki tadamadık.
On n'a pas eu ce plaisir.
Dört sayfalık ödevden "B" alınca neden "A" alması gerektiğini açıklayan, altı sayfalık bir yazı yazan o Jane'e ne oldu acaba?
Qu'est-il arrivé à la Jane qui a obtenu un B à un devoir de quatre pages, et qui a écrit 6 pages pour expliquer pourquoi elle méritait un A?
Amerika sırlarını cam bir kavanozda tutuyor ve üzerinde, "kırmayın" yazıyor.
L'Amérique garde ses secrets dans une boite en verre avec un signe disant "Ne pas casser".
Artık hiçbir şeyin kaderde yazılı olduğuna inanmıyorum.
Maintenant je ne pense pas que quoi que ce soit soit prédestiné.
- Bunu asla öğrenemeyecek olmamız çok yazık.
Quel dommage, nous ne le saurons jamais.
Yakın zamanda aforoz edilip, ülkeden soyutlanıp, güvenlik garantisi olmamasına rağmen bir şehrin bu denli dar görüşlü olması ne kadar da yazık.
Il est dommage de voir à quel point une cité peut être aveugle après avoir récemment souffert de l'excommunication... exclue du reste du pays... sans assurance de sécurité.
- İşe yaramazsa çok yazık olur.
Dommage que ça ne marche pas vraiment.
Hepimizin senin aksine dahi olamaması çok yazık.
Bien, c'est dommage, on ne peut tous être des génie comme toi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]