O değil translate French
51,077 parallel translation
Ona vuran kişi o değil, değil mi?
Mark n'a pas abattu Bennett, non?
Bak, korktuğum o değil, Jane.
C'est pas ça qui m'inquiète.
Hayır, şüpheli o değil. Nasıl anladın?
Non, ce n'est pas lui.
Geçmek istememin sebebi o değil.
Ce n'est pas pour ça que je veux réussir.
Bir Dava casusunun infazına tanık olan o değil miydi?
N'est-ce pas elle qui a assisté à l'exécution d'un infiltré de la Cause?
Hayır, o değil.
Non, ce n'est pas elle.
İkinize de saygım sonsuz ama bugün konu o değil. O olmasın da.
Sauf votre respect, ça n'a rien à voir avec lui, donc n'en parlons pas.
Koç Ted için görev gücü kurmak istiyorsan kendin bilirsin ama sana temin ederim ki annemi kaçırmaya gelecek adam o değil.
Tu veux créer une unité spéciale contre le Coach Ted, fais toi plaisir, mais je te promet, que ce n'est pas lui qui en a après maman.
Hayır, tek o değil.
Non, ce n'était pas que lui.
O zaman kesin doğrudur. Değil mi?
Ça doit être vrai alors.
Galiba Danny amcan da o manyaklardan biriydi, değil mi?
Je suppose que ton oncle Danny était l'un des sept maniaques?
Yazdıklarımızı o olmadan gönderemeyiz değil mi?
On ne peut pas envoyer un SMS, non?
Eğer onun gibi biri, sizin gibiler için ölmeye kalkıyorsa, o zaman kesinlikle buralardan değilsiniz, değil mi?
Si quelqu'un comme lui est prêt à mourir pour quelqu'un comme vous, alors vous n'êtes certainement pas des environs.
O zaman bu daha da kötü, değil mi?
C'est encore pire, non?
- Çünkü o işte. - Hayır, değil.
- Elle est au boulot.
Seni o yolladı, değil mi?
Il vous a demandé de le faire, N'est-ce pas?
O kraliçe değil artık.
Elle n'est plus la Reine!
O gerçek değil.
Il n'est pas réel.
O gerçek değil.
Il n'est pas réel!
O kadar kolay değil.
Ce n'est pas aussi simple.
Tek ihtiyacı olan o da değil.
Et il n'est pas le seul.
Adayların o alanda pek iyi değil.
Vos candidats sont médiocres dans ces domaines.
O zaman niye kendi kocasına değil, diğer kadınınkine bakıyor?
Alors pourquoi regarde-t-elle la mari de l'autre femme?
- Bence o bir Álvares değil.
- Ce n'est pas un Alvares.
O kadar kolay değil.
Ce n'est pas simple.
- O Dava'nın adamı değil.
- Il n'est pas avec la Cause!
Çünkü o, onlardan biri, bizden değil.
Parce que c'est l'un d'eux, pas l'un de nous.
O sizin düşündüğünüz kişi değil!
Il n'est pas celui que vous croyez!
Maalesef, o kadar da olağan dışı değil.
Ce n'est malheureusement pas rare.
Özür dilerim ama bu o kadar basit değil.
Je suis désolé. Ce n'est pas si simple que ça.
Ölmek o kadar da kötü bir şey değil.
Mourir n'est pas si terrible.
Antimon ve aktinyum vardır ve o dediğiniz de platonik değil atomik numaradır.
Il y a l'antimoine et l'actinium, et ce ne sont pas les numéros platoniques, mais atomiques.
Pekâlâ, o zaman hepimiz Davy Jones'le bir kadeh içeceğiz sanırım değil mi?
Nous allons tous prendre un verre avec Davy Jones, n'est-ce pas?
- Güzel. O zaman görüşeceğiz değil mi?
On se voit après.
Nasıl yaptığımız o kadar önemli değil.
Comment nous l'avons fait est moins important.
O değil.
Pas elle.
Bir daha düşününce yapay ağaçlar o kadar da kötü değil.
À la réflexion, les sapins artificiels c'est pas si mal.
O metresi değil.
Pas sa maîtresse.
Yine de, dedektiflik benim için bir iş değil, o ruhumda var.
Les enquêtes, ce n'est pas qu'un hobby, c'est qui je suis.
O çöp kovası değil.
Ce n'est pas une poubelle.
O tabloların gerçek olması mümkün değil.
" Ces peintures sont fausses.
O kadar da zor değilmiş, değil mi Sullivan?
Tu vois, c'était pas si difficile, Sullivan.
O önemli değil, güvenlik çok üst düzey.
Ce n'est pas important, le fait est, que c'est hautement sécurisé.
Sanskritçe değil, Arapça o.
C'est de l'arabe, pas du sanscrit.
Eşya çantası değildi o, değil mi?
Ce n'était pas un sac de voyage que vous portiez.
- Todd, gerçek değil o.
Todd, il n'est pas réel.
Ve o fırlamalayı fırlattık diye hatırlıyorum, değil mi? Tamam.
Et d'après mes souvenirs, on s'est débarrassés de cet ordure.
- O kadar da garip değil. - Hadi ama.
Pas vraiment.
Ben Bert'le tanıştım. O başka gezegenlerde yaşam bulunduğuna işaret değil mi zaten? Öyle şakaları bana yapardın.
Avec tous ces emballages de bonbons et de plats préparés que j'ai trouvés dans la poubelle, je pensais que celui qui travaillait ici avait dix ans.
O Wesley Snipes değil, inan bana.
Ce n'est pas Wesley Snipes, croyez-moi.
O sıradan bir adam değil! Kendi ırkının ayaklı tarihi.
Il est plus que cela, il porte l'histoire de sa race.
o değildi 47
o değil mi 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
o değil mi 26
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25