English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ P ] / Polıs

Polıs translate French

54 parallel translation
Polısı aramalıyız.
Il faut appeler la police.
Polısı aradınız mı?
Vous l'avez fait?
Puerta de Santos'ta polıs gücü olmadığından soruşturma zor olacak.
Qui ne sera pas simple du fait que Puerta de Santos n'a pas de police.
Meksıka federal polısı gelene dek vıllayı ve sahılı kontrol altına almışlar ve şu an oradalar.
Ils ont sécurisé la villa et la plage jusqu'à l'arrivée de la police fédérale mexicaine - et ils sont sur les lieux là.
- Keşke söyleyebılsem, ama ılk ıfadesınden sonra çocukları esas tanık olarak korumaya alınınca Danıel polısle ış bırlığını bırakmış.
- J'aimerais te le dire, mais à part sa déclaration, Daniel a cessé de coopérer avec la police dès que ses enfants ont été mis sous protection comme principaux témoins.
Görevımız oraya gıdıp polıse yardımcı olmak, bu arada suçlu da masum da olsa Danıel'ın sıvıl haklarını korumak.
Notre mission est de nous y rendre et d'aider la police fédérale tout en protégeant les droits civils de Daniel, qu'il soit coupable ou innocent.
Nezaketı bır yana bırakalım, polısın müvekkılımı şüphelı görüp gerçek katılı bulmaya zaman harcamaması çok canımı sıkıyor.
- Désolé, mais, trêve de plaisanteries, je me soucie que chaque minute que la PFM se concentre sur mon client comme suspect soit une minute gaspillée pour trouver le vrai meurtrier.
Evet, vakaya atanan tek polıs memuru benım, ama bana Las Casıtas güvenlığını yetkılendırme ıznı verıldı.
Oui, je suis le seul officier assigné à cette affaire, mais mes patrons m'ont autorisée à recruter les agents de sécurité de Las Casitas.
Bu lanet yerde polıs olmadığını ve bır saat sonra geleceklerını kımse söylemedı.
J'ignorais qu'il n'y avait pas de police dans cette petite ville et qu'il fallait une heure pour les faire venir.
Ray, çocuklarımı hemen polısın elınden alman gerekıyor.
Ray, reprenez mes gamins aux flics immédiatement.
Puerto del Santos'ta polıs olmadığından hapıs de yok.
Puisque Puerto del Santos n'a pas de police, il n'y a pas non plus de cellule.
Sonra devreye girer, döşemeleri, kumaşla ilgili işleri yaparım, tüm mobilyalar, duvar tasarımları, dekorasyonlar, ve sonra da hepsini bir araya getirmek benim işim.
T'Pol et le capitaine Archer ne s'entendaient pas parce j'étais là comme surveillante ou baby-sitter, quelqu'un qui les supervise constamment.
Spock, siyah bir kutudasın, ışınların etkisi altında, karmaşık bir kontrol paneli içinde. Sabah geç saatlerdi, belki 1 1.30, "The Original Series" in prodüksiyon tasarımcısı Matt Jefferies,
T'Pol était un rôle délicat à jouer parce que c'est une extraterrestre, parce qu'elle a été précédée par Spock et que son personnage est très complexe.
- Fetal pol ve kalp atışı.
- Battements de cœur.
Onunla neredeyse Avrupacın yarısına yemek ve giysi yapabilir.
De quoi nourrir et vêtir tout le continent. - Archer à T'Pol.
T'pol.
Elle s'appelle T'Pol.
Arada sırada size ziyaretlerde bulunacaklar.
Des concitoyens de T'Pol viendront vérifier régulièrement.
O değil. T'Pol taramalarında Nausicaan biyolojik işaretlerini almış.
T'Pol a détecté un biosignal nausicaan.
Ki o mağara kaya insanların yaşadığı yer. T'Pol dışında orada kimsenin olasını istememişlerdi, şimdi ise pek mutlu değiller.
Ils voulaient que personne n'y pénètre à part T'Pol.
T'pol'un söylediğine göre toprak ve bitkiler en az on yıl daha ışın yaymaya devam edecek.
Toute la zone sera radioactive pendant encore 10 ans.
T'Pol'e söylerim bu sefer ne hata yapmışız öğrenebilir.
Je vais voir T'Pol peut-être qu'elle sait ce qu'on a fait.
Yardımcı komutan T'Pol çalışıyor ama zaman alabilir.
T'Pol y travaille, mais ça peut prendre un moment.
Komutan T'Pol'un evrene karşı çok pragmatik bir bakış açısı var.
Le Sucommander T'Pol a une vue... très pragmatique de l'univers.
Kaptanınızın şu anki davranışına itat etmiyceğini düşünürsek... kendisini orda zorla tuttuklarına inanıyorum.
- Non. Mais le sous commandant T'Pol oui.
Dün geceye kadar T'Pol oraya giderken biz burada boş boş oturucaz diye... sizde benim kadar keyifsizdiniz.
La nuit dernière, vous étiez frustré car vous devez rester ici alors qu'elle s'en allait pour... quelque que soit la raison elle allait le faire.
20 metre içinde. T'Pol'ü görürse gemisiyle kaçmaya çalışabilir.
S'il voit T'Pol, il pourrait essayer de retourner à son vaisseau.
T'Pol sinir düğümlerimi nasıl uyaracağımı... göstererek yardımcı olmaya çalışıyor.
Tu ne peux toujours pas dormir? T'Pol a essayé de m'aider, en me mettrant comment stimuler mes noeuds neuraux.
Eh biz sadece bir kez yaptık.
T'Pol m'a dit que votre premier traitement s'était bien passé.
Gitmem gerekiyor. T'Pol's Xindi veritabanının bir bölümünü çevirmemi istedi.
Je dois y aller, T'Pol m'a demandé la traduction d'une partie de la base de données Xindi.
Görünüşte girdiği vücudun DNA'sını tekrardan yazarak insanımsı bir türe çevirmek için dizayn edilmiş. Neden T'pol'da az etkili oldu? Vulkan Katil Hücreleri.
Il a été conçu pour réécrire l'ADN de l'hôte, pour transformer tout humanoïde infecté en une autre espèce.
T'pol'un genetik profilini kullanarak bir antivirüs sentezlemeye çalışıyorum.
Les défenses immunitaires vulcaines semblent neutraliser le pathogène.
Ama bitirebilmem için T'pol'un DNA'sından aktif bir numune almam lazım. En kıza zamanda gemiye geri getirmemiz gerekiyor. - Elimden gelenin en iyisini yaparım.
Je peux synthétiser un antivirus en utilisant le profil génétique de T'Pol, mais je vais avoir besoin d'un échantillon actif de son ADN pour réussir.
T'Pol'den Kaptan Archer'a... Mühimmat başlığını devre dışı bırakmışlar.
T'Pol à Capitaine Archer, ils ont neutralisé la tête.
Hiç karışmama saçmalığı ile T'pol her zaman ümüğümüzü sıkıyor. - Belki de ayrılması bizim için iyi birşey.
Dites-moi que nous ne ferons pas demi tour... et que nous allons les prendre à la gorge!
Ve sen de T'Pol olmalısın.
Et vous êtes T'Pol.
Uyduların çoğu kapsamlı bir silah bombardımanına uğramış.
T'POL : La plupart des lunes présentent des traces de bombardements massifs.
Çıkış gücü dünyaya saldıran sondadan çok daha büyük... ama hala cihazın en yüksek verimine ulaştığını sanmıyorum.
T'POL : Le rendement était bien supérieur à celui de la sonde qui a attaqué la Terre. Malgré tout, je ne pense pas que l'appareil aie atteint sa capacité maximale.
- T'Pol şimdi de dedikodumu mu yapıyor?
- T'Pol cancane à mon propos? - Elle s'inquiète pour vous.
Travis'in bağlantısının yardımıyla... Trip ve T'Pol, Orpheus Maden Tesisinin içine sızdılar.
Avec l'aide du contact de Travis, Trip et T'Pol ont été téléportés dans l'installation minière Orphée.
Bebek ve T'Pol'ü ışınlayıcıya kilitle.
Faites téléporter le bébé et T'Pol.
Shran'a sırt çeviremem, T'Pol.
Je ne peux pas lui tourner le dos.
T'Pol bana içini döktü.
T'Pol s'est confiée.
Kapsamlı bir soruşturmaya rağmen yerel yetkililer suçluyu adaletin önüne çıkaramadılar.
Malgré une enquête approfond / e... la pol / ce locale n'a jama / s réuss / à / nculper l'auteur du cr / me.
- Hayır. - Babam doktorları tanır, Rus doktorları da. Kimse çağırmama karış- -
Non... papa connait des docteurs, des docteurs russes, qui ne parle pas a la pol...
Pol Madis'i kasabanın dışına atarız böylece herkes kazanır.
On sort Pol Madis de la ville, et tout le monde y gagne.
Haklısın, Poll.
Pol.
Haklısın Pol. Freddie burada olmalı.
Tu as raison, Pol, Freddie devrait être là.
Bir oğlan.
[LA PORTE S'OUVRE] C'est un garçon. Pol?
~ Pol iyi bir yarış atı güzel bir yatırımdır, mülk gibi.
~ Pol... une bonne course de chevaux est un investissement, comme une propriété.
Sadece oynuyorlar Pol.
Ils sont juste en train de s'amuser, Pol.
Marquez, Jonas Folger'in önünde. Şimdi de Pol Espargaro'nun.
Il a dépassé Jonas Folger et il s'approche de Pol Espargaró.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]