Ve onun translate French
25,790 parallel translation
Belki de kutuda bir şey vardır ve onun izini sürebiliriz.
Peut-être qu'il y a quelque chose à l'intérieur qui pourrait nous aider à le traquer.
Ve onun sana ihtiyacı var.
Et il a besoin de vous.
Bilirsin, tatlı minik Ellie ve onun saf kardeşi Matty Junior bizim için yemek ve temizlik yapıp buzdolabını doldurabilirler, böylelikle biz de zamanımızı daha güzel şeylerle harcayabiliriz.
La petite Ellie et son benêt de frère, Matthew Junior... feront la cuisine, le ménage et rempliront le frigo afin qu'on se consacre à des choses plus gratifiantes.
Ve onun gelmeyeceğini anladıklarında biri ateş etmeye başladı. Bu kadarını biliyorum.
Quand ils ont compris ça, quelqu'un a ouvert le feu.
Mark'ın bize söylemediği bir şey bildiğini düşünmüştüm gerçekten ve onun seviyesine indim ama inmemeliydim...
À propos d'hier... je pensais vraiment que Mark savait quelque chose qu'il ne nous disait pas, et je me suis abaissé à son niveau, et je n'aurais pas dû...
Benimle telefonda bunun için tartışmaya başladığında ve ve... ve onun ya da Emile'in beni her an ele verebileceğini söylediğinde, ben...
Elle a commencé à se disputer avec moi au téléphone à ce sujet et... et... elle m'a dit qu'elle ou Emile pouvaient me dénoncer n'importe quand, je...
O, "evlendim" diyemem, ve onun gibi,
Et il lui dit : "Désolé, je suis marié."
Ama Bay Dennis o iki kızı dört gün boyunca izlediğini ve onun isteyeceği türden kişiler olduğunu söyledi.
Mais M. Dennis, il a dit qu'il a suivi deux filles pendant quatre jours et qu'il savait qu'elles étaient parfaites pour elle.
Ama çantayı geri getirirsen o zaman tüm payı alabilirim ve onun payını keserim.
Mais si tu ramènes la mallette, je peux récupérer tout le fric et l'exclure.
Bu uzun yolculuğunuzda Tanrı'nın lütfu yanınızda olsun ve size yol göstersin. Ve onun meyvelerinin tadını çıkartın.
Puisse Dieu dans sa grâce, vous garder et vous consoler durant votre long voyage, et vous, appréciez ces fruits.
Ve bu onun için bile başlı başına bir cezayken.. .. ki emin olabilirsin ona çok daha fazla acı çektireceğim.
Et tandis que la perte est une punition suffisante, rassurez-vous, j'accumulerai plus de souffrance sur sa tête.
Şimdiye kadar, o da bu kadar güçlü olabilir.. .. ve hala onun için hislerin varsa..
A l'heure actuelle, elle pourrait être tout aussi puissant, et si vous nourrissez encore des sentiments pour elle...
Hasat geliyor. Onun hemen ardından kışın soğuğu, sessizliği ve ölümü.
Les récoltes arrivent, suivies bientôt de la froide, blanche, et calme mort de l'hiver.
Onun sözlerini önemsiyorum ve hepinizi affedeceğim.
Je vais donc en tenir compte, et vous pardonner, tous.
Onun yoluna çıkan ve tıpkı martının mahvolduğu gibi başıboşluğuyla kızı mahveden biri.
Et, par désœuvrement, il la fait périr, comme on fait périr cette mouette.
Yani hem onun için hem de diğer çocuklar için kolay değil ve ikisinin çok iyi geçinmeleri harika.
Il a du mal avec les autres garçons. C'est super qu'ils s'entendent bien.
Onun da bir ailesi var ve bu konuda ne yapılacağına birlikte karar vermeliyiz.
Elle a une famille. Et on doit décider ensemble de ce qu'on va faire.
Benim için hayatını feda etti ve ben de onun için aynısını yapmaya hazırım.
Elle a sacrifié sa vie pour moi, et je veux faire pareil pour elle.
Jace'e aşık olman, onun eşcinsel olmaması ve diğer şeyler zor olmalı.
Ca doit être dur d'être amoureux de Jace et lui étant hétéro et tout.
Çünkü Şeytan... onun ruhunu ve bedenini ele geçirecek, sonra ikiniz de öleceksiniz.
Car Lucifer... Lucifer s'emparera de son âme et de son corps, et vous mourrez tous les deux.
Eliza senin için her zaman daha ön planda ve asla onun yerini alamayacağım, biliyorum.
Je comprends qu'Eliza soit ta priorité n ° 1, mais c'est jamais le bon moment pour moi.
- Sen onun Parabatai'si ve kardeşisin.
Tu es son parabatai, son frère. Je sais.
Bunu onun için yap ve tek başına yapma.
Donc soit sûre de le faire pour lui... et pas pour toi-même.
Ve sen anlayamıyorsun bile onun gibi bir şeyin...
Et tu ne comprends même pas, comment un truc comme ça...
Adalet Bakanı'yla temasa geçtim çünkü kendisi ülkenin en üst düzey emniyet görevlisi ve WITSEC onun yetki sınırlarında.
J'ai contacté la ministre, car elle est la plus haute autorité légale.
Onun, karısının ve çocuklarının atlı karıncada çekilmiş bir fotoğrafı.
De sa femme, ses enfants et lui au manège.
Demem o ki, belki bir zamanlar bu onun masum olup olmadığı ya da bir cins, bilirsin, manyak katil olup olmadığıyla alakalıydı, ama o gemi uzun süre önce kalktı, Nelson ve Murdock'taki kariyerinle beraber.
C'était peut-être au départ pour savoir si c'était un innocent ou un psychopathe meurtrier, mais ça fait un bail que c'est plus ça, comme votre carrière chez Nelson et Murdock.
Şimdi, yaptığı şey yanlıştı... ama hiç kimse, senin gazeten dahil, onun bir baba olduğu gerçeğinden bahsetmedi... ve bir koca, yas tutan, cevaplar arayan, ve sen, herkesten fazla, bunun neden benim için önemli olduğunu anlamalısın.
Ce qu'il a fait est mal, mais personne, ni même votre journal, n'a jamais mentionné que c'était un père, un mari en deuil, en quête de réponses. Et vous, plus que quiconque, devriez comprendre pourquoi ça me touche.
Şimdi senin kıçını kurtardım... ve sen hala onun ne düşündüğünü mü umursuyorsun?
Je viens de te sauver la peau, et tu te soucies de ce qu'il pense?
Sadece jürinin onun buna inandığına ve her gün tekrar yaşadığına ikna olması gerek.
Il faut juste convaincre le jury qu'il y croit et qu'il la revit chaque jour.
Onun adı Ali Thornton'du ve onu sen öldürdün.
Étais-ce une mise en scène afin d'obtenir une confession de Josh?
Onun adı Ali şornton'du ve onu sen öldürdün.
Son nom était Ali Thornton, et vous l'avez tuée.
Onun için iş benden ve Trixie'den önce geliyordu.
Le travail était plus important pour lui que Trixie et moi.
Ablan ve ben onun kabullenmeyi arzuladığından çok daha uzun süre yakın arkadaştık.
Ta sœur et moi avons été amies bien plus longtemps qu'elle ne veut l'admettre.
- Bombalı oyuncağı ateşlediği ve yarım düzine insanı öldürdüğü gün onun oğlu olmayı kestim ben.
Le jour où mon père a déclenché un jouet piégé et a tué six personnes a été le jour où j'ai cessé d'être son fils.
Bir keresinde partide Paul McCartney bana onun ve Yoko'nun yakın arkadaş olduğuna dair yemin etmişti.
Un jour à une fête, Paul McCartney m'a juré que lui et Yoko étaient de très bons amis.
Ve bu genç bir kızdı. Ama aynı zamanda bir dev yani çift onun oyun dünyasında sıkışıp kalmıştı. Kız da onlara istediğini yapabiliyordu.
C'est une petite fille... mais elle est géante... et le couple est coincé dans sa maison de poupées, elle peut leur faire faire ce qu'elle veut.
- Silahı, Tamika ve bebeğini öldürmek için kullandın... - Hayır! -... ve suçu Peder Price'a atmak için onun kilisesine bıraktın.
- Vous l'avez utilisée pour tuer Tamika et son bébé, puis l'avez placée dans l'église pour piéger le révérend Price.
Onu seviyordu. - Ve işin o kısmı cidden ilgimi çekiyor, Mike, çünkü Hickman'ın yalancı şahitlik olayını soruştururken seni ve seni, onun mesleki tutumu hususunda sorgulamıştım ama Bölge Savcı Yardımcısı Gray'le gönül ilişkisinin bahsi hiç geçmemişti.
Et cette partie m'intéresse beaucoup, Mike, car lorsque j'ai enquêté sur la parjure d'Hickman, je vous ai interrogés à vous et à vous au sujet de son comportement professionnel, et cette liaison avec la procureur Gray n'a jamais été abordée.
Ve Eric öldükten sonra, ben... İnsanlar, onun Bölge Savcı Yardımcısı Gray'in arkasından konuştuğunu bilsin istemedim.
Et après la mort d'Eric... je ne voulais pas que les gens sachent qu'il parlait de la procureur Gray dans son dos.
Ama Bölge Savcı Yardımcısı Gray'le gönül ilişkisi, bu onun özel hayatıydı ve karısının öğrenmesini istemedim.
Mais cette liaison avec Gray, c'était sa vie privée. et je ne voulais pas que sa femme le découvre.
Zaten en başta tekrar onun yanına taşınmamalıydım hiç ama temiz olduğuna yemin etti ve...
Je n'aurais jamais dû retourner avec lui, pour commencer, mais il m'a juré qu'il était clean, et...
Ve, uh, onun, ah... Yeni arkadaşları Orada onun için cenaze töreni yapıyorlar.
Ses nouveaux amis lui font des funérailles là-bas.
Ve biz onun hepsini hamburger yapmada kullanırız.
Et on s'en sert pour faire des Hamburgers et tout ça.
Yani, onun mutsuzluğu için sorumlu olmak istemiyorsanız, davranışlarınızı kontrol etmenizi öneririm ve sidik torbanız kapıda.
Donc, sauf si vous voulez être responsable de son malheur, laissez votre attitude et votre vessie à la porte.
Sevgili kutup ayıların seni bir fıstık veya her neyse onun için öldürebilir ve yiyebilirler.
Vos ours blancs chéris tueraient pour une cacahuète, ou quoi qu'ils mangent.
Yada seni sıkıştıracağına karar verdin ve onu, onun için kolaylaştırdın.
Ou tu as décidé qu'il allait te faire du mal et tu lui as rendu la tâche facile.
Onun yüksek beklentilerini karşılayamadım ve o bunu yüzüme vurmak için hiçbir fırsatı kaçırmadı.
Je ne comblais pas ses attentes, et... il n'a jamais raté une occasion de me le dire.
Onun sesi beni terk ettiğinde ve bağı gevşediği zaman... Hâlâ üzüntü hissediyorum. Boşluk gibi.
Quand Sa voix me quitte, quand Il relâche sa laisse, je ressens toujours de la tristesse... comme un vide.
Pekâlâ üstüme çıkmaya başlıyor ve ellerim onun vücudunda geziyor.
OK. Donc, elle me chevauche, et mes mains sont partout sur son corps. Quand soudain, on s'arrête et on te regarde.
Eğer oğlumu getirmezsen onun öldüğünü ya da dönüştürüldüğü anlarım ve kitabını asla alamazsın.
Si vous ne l'emmenez pas... Je saurais qu'il est mort ou transformé et vous n'aurez jamais le livre.
önünde 25
onun 448
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onunla 141
onun neyi var 30
onun için 179
önüne bak 138
onun yerine 89
onun da 23
onun 448
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onunla 141
onun neyi var 30
onun için 179
önüne bak 138
onun yerine 89
onun da 23
onun adı 76
onun babası 21
onun gibi bir şey 154
onun mu 44
onunla konuşmak istemiyorum 23
onunla git 84
onun yüzünden 27
onun nesi var 154
onun için endişeleniyorum 35
onun gibi 58
onun babası 21
onun gibi bir şey 154
onun mu 44
onunla konuşmak istemiyorum 23
onunla git 84
onun yüzünden 27
onun nesi var 154
onun için endişeleniyorum 35
onun gibi 58