English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Y ] / Yapaçak

Yapaçak translate French

22,725 parallel translation
Çok saygın çiçekçimiz % 40 geri ödeme yapacak.
Un remboursement de 40 % du fleuriste.
İnternet üzerinden Joey'e sahte doğum belgesi ve yeni bir kimlik yapacak insanlarla çalışıyor.
Elle travaille avec un réseau de personnes afin d'obtenir un faux certificat de naissance à Joey, une nouvelle identité.
Onun her yaptığını yapacak mısın?
Tu dois faire tout ce qu'elle fait?
Ne yapacak?
Qu'est-ce... qu'est-ce qu'il fait?
- Bunu yapacak mıyız peki?
Va-t-on le faire?
Bu düğünü ya Andy'le Charlie yapacak ya da bu düğün olmayacak. Öyle mi?
On fait ce mariage avec Andy et Charlie ou on ne le fait pas.
- Bunu yapacak mıyız?
On va le faire?
Pazarlık yapacak mevkide biri değilim.
Vous devez savoir que je ne suis pas en position de négocier.
- Böylece fiyatlar tavan yapacak.
- Tout comme l'album de Kelsey.
Yapacak param yok!
Je ne peux pas payer le remblai.
Hâlâ kendine gelmeye çalışıyorsun, benim de yapacak çok işim var.
Tu es en convalescence et j'ai tellement de choses à faire.
Sanırım dolapta hindili tart yapacak kadar malzeme vardı.
Je dois avoir de la farce pour une tourte à la dinde.
Şimdi Spencer ne yapacak? Sevgili nefret edilesi öğrencisi papa oldu.
Que va faire Spencer maintenant que son bien aimé détesté protégé est devenu Pape?
Onun aksine benim yapacak çok işim var.
Contrairement à lui, j'ai des tas de choses à faire.
Pius, Aziz Peter Bazilikası'nın balkonundan ilk resmi konuşmasını yapacak.
le pape Pie XIII apparaîtra au balcon de la basilique Saint-Pierre. Et prononcera son premier discours officiel.
Yapacak başka bir şey kalmadı.
C'est la seule chose à faire.
Sende bunu yapacak cesaret yok.
Tu n'as pas eu le cran.
Merakımdan soruyorum, takımı onlara teslim ettikten sonra yeni efendilerin sana ne yapacak dersin?
Par curiosité, que penses-tu que tes nouveaux maitres vont faire de toi une fois que tu leur auras livré l'équipe?
Eğer ben birşey söylesem tam tersini yapacak...
Quoique je fasse, ça n'y changera rien.
- Yapacak mısın?
Tu veux bien?
Gerçekten yapacak mıyız bunu?
On est sérieux, là?
Başka yapacak ne var?
On peut faire quoi?
Bunu yapacak yolu bulacağıma dair yemin etmiştim sana.
Je t'ai juré que je trouverais un moyen de le faire.
Doğru olanı yapacak mısın?
Vas-tu faire ce qui est juste?
Tabii yapacak başka işim yok.
Bien-sûr je n'ai rien de mieux à faire.
Çünkü sevgi seni daha güçlü yapacak.
Parce que l'amour te rendra fort.
Senin olmanı istediğim.. .. bir adam yapacak.
Cela fera de toi l'homme que je sais que tu veux être.
Hepimizin yapacak işleri var.
Alors que nous avons tous nos rôles à jouer,
Birincisi, bu işi yapacak makineleri olmadan bir bok yiyemezler.
D'abord, ils peuvent rien faire sans qu'une machine le fasse pour eux.
Efendi'nin planının tamamlanması için önemli olduğunu biliyorum bu yüzden, geri almak için elinden geleni yapacak.
- Je sais que c'est essentiel pour accomplir le plan du Maître, et donc, il fera tout pour la récupérer.
Anneni çok güzel yapacak.
Elle rendra ta maman jolie.
Peder Thomas haç ayinini ikinci kez yapacak ama başarılı olamayacak.
Le Père Thomas va accomplir le rituel de la croix pour la seconde fois, mais il échouera.
Burada olmamın tek nedeni, eğer çıkarsam Snart'a paçayı kurtaramayacağı bir ödeşme yapacak olmam.
La seule raison pour laquelle je suis là, c'est que si je sors, je me vengerais sur Snart et il n'y échappera pas.
Süt bunu nasıl yapacak ki?
En quoi le lait nous aiderait?
Burada maskotlar performans yapacak.
C'est là que toutes les mascottes vont faire leur numéro.
Buradaki işleri sen halledebilir misin? Benim yapacak başka işlerim var da.
Je te laisserais bien seul pour résoudre 2 ou 3 choses.
Keşke gerekeni yapacak kadar cesur olsaydım.
Si seulement j'avais eu les tripes de faire ce qu'il fallait faire.
Sizce güveç yapacak mıyız, merak ediyordum.
Vous pensez qu'on fera un ragoût?
Bunu yapacak mısın yoksa hala ötecek misin?
Tu vas agir ou tu n'es qu'une grande gueule?
... FBI Terörle Mücadele Başkanı size tam bir bilgilendirme yapacak. Ama bu toplantıdan hemen önce yayınlanan, Bay Goodwin'in evinde bulunmuş dokümanlardan şahsen bahsetmeyi önemli buluyorum.
... le directeur de l'antiterrorisme va faire un résumé complet, mais il est important que je commente le document retrouvé chez M. Goodwin qui vient d'être rendu public avant la conférence.
Düzenleme gücü... Alıcı listesinde değişiklik yapacak gücünüz var.
- Vous pouvez modifier la liste des receveurs.
Tüm şehri süründüren felaketi alıp güzel bir limonata yapacak.
Elle a l'intention de nettoyer cette ville et d'en faire un exemple.
Sanık nasıl savunma yapacak?
Que plaide l'accusé?
- Yapacak mısın yani?
- Tu acceptes?
Benim yapacak işlerim var.
J'ai du travail.
Yapacak.
Il veut bien.
- Bakın, yapacak bir şey yok artık.
Il n'y a rien que nous puissions faire pour le moment.
- FBI mekana baskın yapacak.
Le FBI arrive.
Burada yapacak çok işin var.
Vous avez plus à faire ici.
Böyle bir vücut modifikasyonu yapacak çok fazla yer yok.
Peu de lieux font ce genre d'implantations.
Tim eşcinselliğini açığa vurmak istemiyordu yani. Ona şantaj yapacak ya da basına gitmekle tehdit edecek birinden haberin var mıydı?
Si Tim ne voulait pas faire son coming out, connaissiez-vous quelqu'un qui aurait pu le faire chanter?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]