Yolda translate French
11,335 parallel translation
Gelirken yolda milkshake almıştık.
Il y a des milkshakes qui arrivent.
Tamam yolda Kelly'nin eve uğrayıp kitabına bir baktıralım mı?
Et si en chemin pour ton livre on s'arrêtait chez Kelly?
Yolda bir kapının açıldığını duymuştum.
J'ai entendu une porte s'ouvrir.
Polisler yolda.
Les flics sont en chemin.
Jack yolda. Beş dakika içinde bilgi verecek.
Debriefing dans 5 minutes.
Aile de yolda bahaneyi fark etmeyecek kadar yorulmuştur.
La famille est trop fatiguée par le long voyage pour voir la ruse.
Adam ukala ama bu kadar uzun süre de yolda kalmaz. - Bence de.
Il est insolent, mais pas pour les garder sur la route si longtemps.
Ona taşındığımı ya da öldüğümü söyleyin. Ya da yolda öldüğümü.
Dites lui que j'ai déménagé, ou... ou que je suis mort, ou que je suis mort en déménageant.
Ben de genelde yolda oluyorum.
Et je suis toujours sur la route.
Lâkin şu anda yolda olmamın sebebi de bu.
Mais c'est ce qui m'a conduit sur cette voie.
Bence bir süredir de bu yolda ilerliyordun zaten.
Tu en prends le chemin depuis un moment.
Yolda kal!
Sors de la route!
Şu anda yolda değiliz. Burası yol değil.
On n'est plus sur la route, ce n'est pas la route.
Yolda kalmaya çalış.
Et essaie de rester sur la route.
- Olanları yolda anlatırsın.
Tenez-le informé sur le chemin.
Denizaltı yolda.
Sous-marin en route.
İçerideki adamımız, Maya'nın Scorpions denen birileriyle yolda olduğunu söylüyor.
Notre homme à l'intérieur a Maya sur la route avec quelque chose nommé Scorpions.
Pekala çocuklar, tuvaletiniz varsa şimdi tam vakti çünkü yolda bir daha durmayacağız.
C'est bon les enfants. Si vous avez besoin de vidanger, c'est le moment parce qu'on ne s'arrêtera plus ensuite.
- Bu aleti zar zor yolda tutabiliyorum.
Je peux à peine garder ce truc sur la route.
Peki yolda kralın kardeşini soracağıma dair size söz versem?
Et si je promets de chercher le frère de votre roi en route? Cela vous plairait-il?
Sanırım bu onurlu olmalı. Tabii bu yolda vahşice öldürülmezsem.
A moins d'être, bien évidemment, sauvagement assassinée dans ces bois.
Yolda, geliyor.
Elle arrive.
- Sam'e yolda olduğumuzu söyle.
Dis à Sam qu'on est en route.
Kara büyünün her zaman bir bedeli olur. Bunu biliyoruz. Bu yolda daha önce geçtik.
La magie noire fonctionne à un prix, on le sait.
Martinez doğru yolda gidiyordu diyebilirim.
Disons simplement que Martinez était sur la bonne voie.
Yolda geçen hayatını kolaylaştırır.
Ça facilite la vie sur la route.
Bu da beni yanlış yolda mıyım diye düşündürüyor.
Ce qui me fais penser que je suis parti de la mauvaise direction.
Ve yolda, uzun zamandır ziyaret etmek istediğim yoldan çıkmış bir vekile uğrayacağım.
Et sur la route, je vais me rendre chez un député corrompu à qui je dois une visite depuis longtemps.
Buraya gelirken yolda ölmüş.
Il est mort pendant le transport.
Bunu karşılığında hiçbir şey beklemeden yapıyorum. Ama doğru yolda ilerlediğimi bana gösterirsen çok mutlu olurum.
Je l'ai fait bénévolement, mais cela serait bien si vous me disiez que je vais dans la bonne direction.
Yolda yanıma bir araba yanaştı ve içindeki adamlar çantayı aldı.
Des hommes m'ont suivie en voiture et l'ont pris.
Destek yolda.
les renforts arrivent.
- Yolda teşekkür edersin.
Remercie-moi en chemin.
Yolda gelirken tramvayımız o çukura girdiğinden beri işemedim.
J'ai envie de pisser depuis que notre tram a heurté ce nid-de-poule.
Kamuoyunda, kayıp eşini bulmak için kendi Haçlı Seferini başlattı ve bu yolda savaşmak için yola çıktı diyecekler. Siyasi hayattan kaybolup gideceksin.
Et ensuite vous direz que vous allez en faire une croisade personnelle pour retrouver votre femme disparue, et qu'ensuite vous allez disparaitre de la vie publique.
O zaman ayağa kalk, The Hill'e git ve vermen gereken yolda oyunu ver.
Alors allez au Congrès et votez comme vous êtes supposé le faire.
Kimsenin seni karısını 20 yıldan sonra yarı yolda bırakan biri olduğunu düşünmesini istemedim.
Tu ne voulais pas que tout le monde sache que tu es le genre de mec qui se sépare de sa femme après 20 belles années.
Bunları yolda gömeriz.
- En haut. On boira cela sur le chemin.
Yolda uykun gelirse bir iki tane atarsın ağzına.
T'as sommeil sur la route, t'en avales deux.
Dağcılar onu Mulholland Çıkmazı'nın altındaki yolda bulmuş.
Elle a été trouvée par des randonneurs. sur un sentier sous Mulholland Drive.
Diğer gerçeklikte bana bahşedilen yolda ilerliyorum.
Je suis le chemin qu'on m'a tracé dans la réalité alternative.
Bakım paketi yolda.
Les provisions sont en chemin.
Bence, eğer ona Junior'ı kaybetmenin, bütün bu gelinen yolda bir son olmadığını açıklarsan, seni dinleyecektir.
Je pense qu'il t'écoutera, si tu lui expliques que... perdre Junior n'implique pas la fin de son travail.
Pizza yolda.
La pizza arrive.
- Ambulans yolda.
Une ambulance arrive.
- Diğer ekipler de yolda mı?
Espérons que non. On a d'autres unités en route?
Yapamıyorum. Ara yolda önünü keseceğim!
Je vais l'attraper dans l'allée!
Beni aramış olabilir ve ben de ona bazı bilgileri vermiş olabilirim. Ve sonrasında o da helikoptere evet demiş olabilir çünkü şu an yolda geliyor.
J'ai dû l'appeler et la mettre au courant et elle a dû dire oui pour le Chopper car il est en route en ce moment!
Evet, şu an yolda.
Oui, il arrive.
Danimarka polisi de yolda.
La police Danoise est en route.
Destek yolda.
Les renforts sont en route.
yoldayım 53
yoldaş 232
yoldaşlar 278
yoldayız 37
yoldalar 39
yoldan çekil 147
yoldaş stalin 26
yoldaş general 60
yoldan çekilin 174
yoldaşlarım 16
yoldaş 232
yoldaşlar 278
yoldayız 37
yoldalar 39
yoldan çekil 147
yoldaş stalin 26
yoldaş general 60
yoldan çekilin 174
yoldaşlarım 16