Yor translate French
475,218 parallel translation
Doug'ın yaptıklarını düşününce içimiz sızlıyor.
Ce qu'a fait Doug nous brise le cœur.
- Romero'ya kim bakıyor? - Ben.
- Qui s'occupe de Romero?
Şimdiden telefon yağıyor.
On reçoit déjà des appels.
- Tom Yates'i tanıyor musun?
- Vous connaissez Tom Yates?
Evet. Bence benim aksesuarlarım sana fazla kaçıyor.
Mes accessoires sont trop extravagants pour vous.
Clara beni mahvetmeye çalışıyor!
Clara veut me détruire.
Old Navy's o işe yarıyor.
Y a les friperies pour ça!
Bu maymun kıyafeti her yerime batıyor.
J'ai l'impression d'être un singe.
Hep üstünlük taslıyor ama herkes gibi kusurları var.
Elle regarde les gens de haut, mais elle a autant de trous que les autres.
Başlıyor
C'est parti C'est parti
Ama şimdi başlıyor
Mais c'est parti
Zavallı, şimdi Grey Gardens'dakiler gibi takılıyor.
Et maintenant, on dirait qu'elle nous la joue Grey Gardens.
Nasıl çalışıyor?
Ça marche bien?
Bu alet her şeyi yakalıyor.
Ce truc fait un malheur.
Köpeklerin hareket kabiliyetlerini, haysiyetlerini ellerinden alıyor. Bu çok da köpekâlâ bir durum değil.
Elle prive le chien de sa mobilité, de sa dignité et de sa chienalité.
Geceye damgasını vurmaya çalışıyor.
Il veut s'approprier la soirée.
Pekâlâ. Hava kilidi başlatılıyor.
Étanchéité à l'air enclenchée.
Bence çok kullanışlı, bir isim olarak epey işime yarıyor.
Je le trouve bien commode. Il m'aide beaucoup.
Yani benim mesleğimle ilgili bir konuşma yapıyor olsaydık bununla başlardı. Kağıdın ortasındaki makaslı ufak bir çizimle.
Si je devais parler de mon travail, je commencerais comme ça, avec un petit dessin représentant une paire de ciseaux.
Bu, küçük de olsa ressamın bir yerlerden gelmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Ça nous rappelle que les artistes viennent tous de quelque part.
80,000 insan var ve güneş batıyor...
Il y a 80 000 personnes et le soleil se couche.
Buna tapmak dememize gerek yok. Ama ortamdaki tüm enerji bir insanın üzerinde toplanıyor ve bu başlı başına olağan dışı bir fizyolojik olay.
Sans parler d'adoration, mais toute l'énergie dans la salle est dirigée vers une seule personne.
80,000 kişi sadece tek bir insana bakıyor.
80 000 êtres humains qui regardent un seul être humain.
Aslında izlemesi bayağı sıra dışıydı çünkü ne zaman yeni bir şey keşfetseler beyinleri dopamin salgılıyor.
C'est incroyable à regarder. Quand un bébé découvre quelque chose, son corps produit de la dopamine.
Burası Rye, Doğu Sussex'te yer alıyor.
On est à Rye, dans l'est du Sussex.
Model, beni büyüleyen hikayeler anlatıyor.
La maquette racontait des histoires qui me passionnaient.
Bu da, seyirciyi tavana alıyor.
C'est comme si le public était au plafond.
Nasıl kullanıldığını hatırlıyor musun?
C'est comme rouler à vélo, non?
Miden de mi bulanmıyor?
Pas de nausées du tout?
Yani NSA devralıyor ve kimse bana söylemeye zahmet etmiyor mu?
La NSA reprend le cas, et personne n'a eu la décence de me le dire?
Bu işi haftalardır planlıyor olmaları gerek.
C'est coordonné. Ils ont dû prévoir tout ça depuis des semaines.
Benim ki umursamıyor.
Je sais que le mien non.
Bir kaç kişi tanıyor olabilirim.
J'imagine que je connais quelques personnes.
- Sanmıyor musun, olmadı mı?
- Je ne pense pas, ou aucune?
Belki de içeriden birinin bizim için çalışıyor olması iyi bir şeydir.
Peut-être que c'est bien d'avoir quelqu'un travaillant avec nous à l'intérieur. Bien?
Bana tatlı mektubu yazan Shawna'yı hatırlıyor musun?
Tu te souviens de Shawna, la fille qui m'a écrit cette douce lettre?
Tupac çarmıha gerildi ve bu albüm broşüründe yazıyor.
Il y a Tupac crucifié, et dans les notes, ça dit, et je cite,
Federallerin bir muhbiri olarak çalışıyor.
Il travaille pour les FED comme informateur.
Babanı kimin öldürdüğünü umursamıyor olabilirsin Tatum, ama ben umursuyorum.
Peut-être que tu t'en fou du tueur de ton père, mais pas moi.
Biraz abartıyor.
C'est une légère exagération.
Bak, bak, kimi arıyor?
Là, qui il appelle?
Hapishanedeki telefon görüşmesini hatırlıyor musun?
Tu te souviens de l'appel de la prison?
Bu gece zaferin keyfini çıkaralım çünkü yarın gerçek iş başlıyor.
Profitons de cette victoire ce soir, parce que demain, le vrai travail commence.
Kaos Katili kendi tişörtünü satıyor, kötü şöhretinden vurgun yapıyor.
Le Tueur du Chaos a vendu des t-shirts à son effigie, profitant de sa notoriété.
Kamyonetinde bulduğumuz cinayet silahı farklı bir hikaye anlatıyor.
L'arme du meurtre trouvée dans votre camion dit le contraire.
Şimdi de "Katil Kaslar" tişörtü m üsatıyor?
Et maintenant il vend des t-shirts "Abdos de tueur"?
Seni uyarmıştım, birçok kadın daha hamileyken başvuru yapıyor.
Je t'avais avertie, beaucoup de gens s'y prennent - durant la grossesse.
Tüm bu hafta, Pasadena Erken dönem Müzik Topluluğu San Gabriel Rönesans Korosu ile ortak bir konser yapıyor.
Toute la semaine, la Société de Musique Ancienne de Pasadena donne des concerts avec la Chorale Renaissance de San Gabriel.
Evde makinist el kitabını çalışıyor.
Il est en train d'étudier le manuel de l'ingénieur.
Bu gerçekten zarif bir çözüm ve en önemlisi de işe yarıyor.
C'est une solution très élégante, et plus important encore, ça marche.
Orası ünlü insanlarla kaynıyor.
Au Dingo Bar.
york 90
yorkshire 22
yorgunum 408
yoruldum 235
yorgun 65
yorgun musun 109
yorgunsun 91
yorum 46
yorgunluk 18
yorgundum 29
yorkshire 22
yorgunum 408
yoruldum 235
yorgun 65
yorgun musun 109
yorgunsun 91
yorum 46
yorgunluk 18
yorgundum 29