Yukarı bak translate French
931 parallel translation
Yerde değil. Yukarı bakın.
Ce n'est pas en bas mais en haut.
Her neredeysen, yukarı bak Hannah. Bulutlar dağılıyor.
Où que tu sois, lève les yeux!
Gökkuşağına, umut ışığına, geleceğe doğru uçuyor. Sana, bana, hepimize ait olan görkemli bir geleceğe doğru. Yukarı bak, Hannah.
Il vole vers l'arc-en-ciel, vers l'espoir, vers l'avenir, l'avenir glorieux qui appartient à toi, à moi, à nous tous!
Yukarı bak! Galerideler!
Regardez-les là-haut, au paradis.
Şimdi yukarı bak.
Bon, ouvrez les yeux.
Gilly yukarı bak.
Gilly...
Tamam. Yukarı bakın.
Relevez la tête.
Ve umuyordum ki- - - Yukarı bak.
Oui, et j'espérais...
Yukarı bakıyorsun ve yeşil şapkasıyla Forney'i görüyorsun.
Vous regardez et voilà Forney avec son chapeau vert.
Yukarı bakıyordum.
Je regardais en l'air.
Kaptan, periskobundan yukarı bakıp bir hedef gördüğünde... hemen kafasından matematiksel hesaplamaları yapar ve.. "Torpidoları ateşleyin!" derdi.
Le capitaine regardait dans le périscope, faisait des calculs de tête puis disait : "Torpedo los."
Çantada keklik. Aşağı ve yukarı bakıyorum.
C'est facile Je regarde en haut, puis en bas
Üçünün ağzı da yukarı bakıyor.
Les trois dans le bons sens.
Ann, bu seferkinde aşağıya bakıyorsun. Çevirmeye başladığımda, yavaşça yukarıya bak.
Regardez par terre et puis, levez les yeux.
Yavaşça yukarıya bak, Ann.
Regardez plus haut.
# Yıldızlar yukarıdan bakıyorlar
Et les étoiles penchées sur nous
Şimdi oltanı dibe sal. Sonra on beş santim filan yukarı çek. Böylece balık şöyle bir bakar ve, " Şuraya bak.
Descends au plus profond, puis tire sur 15 cm pour qu'il voie bien le menu :
Sen yukarı çıkıp bir bak!
Montez là-haut et regardez bien.
Yukarı bak, Hannah!
Lève les yeux!
Yukarı bak!
Lève les yeux, Hannah!
Bak, Ross, baş parmağını yukarı, dümdüz tutuyorsun.
Ton pouce était dressé en l'air. Comme ça.
Gözlerini balçıktan çıkar ve biraz yukarıdaki yıldızlara bak.
Arrête de voir le mal partout et regarde les étoiles.
Etrafta gezen Gestapo var mı bak. Eğer Marsha gelirse yukarı çıkartma.
À l'hôpital St Pancraz, vite!
Bak, yukarıya, ileriye, the Capitol, bu demokrasinin tam kalbi.
Regardez, devant nous. Le Capitole. Le cœur de cette démocratie.
Yukarıdaki bayanı ve onun bana bakışını düşünüyordum...
Je pensais à la femme d'en haut, à son regard.
Tam, yatakları hazırlamak için yukarı çıkmıştım ki orada, atölye kapısının yanında durmuş bana bakıyordu.
Je montais ouvrir les lits... Elle était devant l'atelier, qui me regardait.
Şimdi yukarı bakın.
Regardez vers le haut.
Hey, kafanızı çevirip yukarıya bakın!
Hé, attention en bas!
Görünüşe bakılırsa Nolan'lar yukarılara tırmanmış.
Les Nolan sont montés d'un échelon.
Ağcı yukarı taşırken merdivenlerdeki insanların yüzlerindeki bakışlar hep dost canlısı ve hoştu.
Lorsqu'on a apporté l'arbre... les gens étaient aimables, ils étaient bons.
Yukarı çıkıp Zuzu'nun bir şey isteyip istemediğine bak.
Tu es excusé. Monte voir si Zuzu a besoin de quelque chose.
Yukarıda baktığın gibi bak.
Comme du haut de l'escalier.
Yine de yukarıya her bakışında manzara hep aynıdır.
Ce sont toujours les mêmes...
- Jimmy. Bak, tatlım. Şu an yukarı çıkıp çocuğu kırbaçlayamam.
Je ne peux pas le corriger comme ça.
Yukarı bakın.
Relevez la tête.
- Yukarı gelin de yeni gece elbiseme bakın.
" Ensemble de campagne, accessoires.
Bana bak, yukarı gel.
Allez, revenez!
Sen nehrin karşı tarafına bak, ben de ırmağın yukarısına.
Regarde sur l'autre rive, je vais voir en amont.
Hey şu kayalara bak Yukarıda
- Attention, des rochers! - Fichons le camp!
Bakın. Yukarıya bakın.
Regardez ça.
"Sen, gelip geçmekte olan yolcu kimse, Bak yukarı ve selam ver Meryem'e."
"Promeneur qui passe par ici, " lève les yeux et salue Marie... "
Bak, yukarı çıkıp şu üzerindeki hemşire formasını değiştirdikten sonra, dışarı çıkar güzel bir yerde birşeyler içeriz.
Vous montez, vous vous débarrassez de cet uniforme et on va boire un verre quelque part.
Bak, sadece seni görmek için 20 araba 70 erzak fıçısı ve 94 insanı bir dağdan yukarı çıkarıp yollarını iki gün uzattım.
J'ai fait monter 20 chariots, 70 têtes de bétail et 94 personnes sur une montagne : deux jours de route en plus, juste pour te voir.
Steve, hazır yukarıdayken, antene ne olduğuna da bir bak.
Pendant que vous êtes là-haut, examinez l'antenne.
Bana inanmıyorsan yukarı çıkıp bak.
Monte voir si tu ne me crois pas.
Önce yukarı, sonra aşağı bakıyorum.
Je regarde en haut, puis en bas
Sen aşağıya bak ben de yukarı.
Voyez en bas, je regarde par ici.
Anne, karnına bak, bir yukarı bir aşağı, çok komikti.
- Maman, regarde son estomac. Il bougeait de haut en bas. C'était très drôle.
Yukarı! - Neydi o? - Şuraya bak!
monte quoi?
Frank, nehir yukarıya git, bak, ve eğer bizim önümüze geçmişlerse izimizi bulmamaları için, kayalık alanda gitmeliyiz.
Frank, remonte le long de la rivière. Regarde s'ils ont traversé en amont. S'ils ont coupé notre piste, on va être dans de beaux draps.
Siz ikiniz bu kata ve yukarı kata bakın. Tamam.
Vous deux, fouillez cet étage et celui au-dessus.
yukarı bakın 19
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bakar mısın 103
bak ne diyeceğim 537
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bakar mısın 103
bak ne diyeceğim 537
bakmadım 27
bakalım neler olacak 16
bakın kim gelmiş 88
bak ne buldum 97
bakalım ne olacak 31
bakayım 533
bak baba 73
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40
bakalım neler olacak 16
bakın kim gelmiş 88
bak ne buldum 97
bakalım ne olacak 31
bakayım 533
bak baba 73
bakmak yok 20
bakire meryem 30
bakın şimdi 40