Yürüyeceğiz translate French
403 parallel translation
- Seninle biraz yürüyeceğiz.
- On va faire un tour.
Muharebe meydanında yürüyeceğiz, zira Tanrı'nın çocuklarının silahları var.
Nous entrons en guerre car tout le monde a des armes.
Azıcık yürüyeceğiz.
On va marcher un peu.
- Sadece yürüyeceğiz.
- On marche.
Tamam Johnson, yürüyeceğiz.
Johnson, on y va.
Birlikte yürüyeceğiz.
Nous allons marcher.
Karşıya geçmeden önce aşağı yürüyeceğiz.
On va marcher le long en aval avant de traverser.
O oturacak, biz yürüyeceğiz. Ve şu tanrının cezası yüzbaşı onun uzun zaman önce kaybolmuş çocuğu olacak.
Il va y aller en voiture, nous à pied, et ce maudit capitaine va se révéler être son fils disparu.
Pekâlâ, bugün piknik günü bu yüzden yürüyeceğiz.
Alors, on marche. Quand on va en pique-nique, on doit marcher.
Çok basit olacak... yarım saat yürüyeceğiz, bir saat dinleneceğiz.
De nuit. C'est très simple... On s'arrêtera une demi heure, toutes les demi heures.
Şimdi, bana katılanlarla birlikte Tatarlar'ın üzerlerine yürüyeceğiz.
et ceux qui s " unissent librement à moi... profiteront richement, car je marche contre les Tartares.
Sanırım yürüyeceğiz.
Se mettre à marcher.
Parlak, soğuk kuzey ışıklarının altında yürüyeceğiz.
Nous baignerons dans l'éclatante et froide lumière polaire.
Seçtikten sonra oraya yürüyeceğiz.
Après, nous partirons à la guerre.
"İleri yürüyeceğiz." "İleri" çok önemli bir paroladır.
"Aller de l'avant!" "Aller de l'avant", voilà la solution!
Elden ayaktan kesilene kadar yürüyeceğiz.
On marchera jusqu'au bout de nos forces.
Bir gün gelecek yine vatan topraklarında yürüyeceğiz.
Les Japonais entendent garder une certaine modération.
Sonra da bütün gece yürüyeceğiz. Güneş doğmadan Thermopylae'de olmalıyız.
Nous marcherons de nuit, pour arriver aux Thermopyles au lever du jour.
Yarın sabaha karşı, geçidi tutacağız ve yürüyeceğiz.
Demain à l'aube, nous prendrons le défilé et avancerons.
Sabaha karşı yürüyeceğiz. Her şeyin hazır olmasını sağla.
Nous nous mettrons en marche à l'aube, veille aux préparatifs.
Kendini bilmez gibi davranma. Muhtemelen, yolculuğun sonuna kadar Lord Folkestone gibi yürüyeceğiz.
Nous marcherons tous comme Lord Folkestone d'ici la fin de ce voyage.
Gel Linda... Yürüyeceğiz.
Venez, Linda, nous allons marcher.
Şimdi biraz yürüyeceğiz.
Allons par lø-bas.
- Yürüyeceğiz.
- Nous irons à pied.
Sonrasını yürüyeceğiz.
Après ça, on fera du stop.
Yürüyeceğiz.
On va se promener.
Gayet sağlıklı ve iyisin. Senin durumun psikolojik, biz de onun üzerinden yürüyeceğiz.
Elles sont fortes et saines, c'est le coté psychologique le problème.
Bideford'a kadar yürüyeceğiz.
- Oui? - Oui. Ça relève du meurtre.
Yürüyeceğiz.
On va marcher.
Bideford'a kadar yürüyeceğiz.
Nous allons faire une petite promenade à Bideford.
Yavaşça yürüyeceğiz, dere yatağını gereğinden daha fazla bulandırmamak için.
On va marcher doucement pour ne pas agiter le lit de la rivière plus qu'il ne le faut.
- Limerick'e yürüyeceğiz.
- On va marcher jusqu'à Limerick.
Gördüğünüz gibi, açık alanda yürüyeceğiz... ve orada aniden kızılderililer gelecek bizi kuş gibi avlayacaklar ve haça gerecekler...
On va marcher à découvert et ils nous sauterons dessus. Ils nous pendront par les pieds et les corbeaux nous crèveront les yeux.
Blucher'ı kenara itip Wellington'ın üstüne yürüyeceğiz.
Nous bousculerons Blücher et marcherons droit sur Wellington.
- Nedir? - Yürüyeceğiz.
- Laquelle?
Eh, sanırım biraz yürüyeceğiz. Drake ve Allen galiba hatırlayamamışlar.
Drake et Allen ont oublié.
Saat tam üçte, belediye binasının dışında toplanacağız... sonra kasabadan kırsal alanın sonuna kadar... ayinimiz için kutsal olan güzergahtan geçerek, aşağıya, kayalıkların altındaki kumsala yürüyeceğiz.
Nous nous rassemblerons devant la mairie à trois heures. Puis, nous traverserons le village, jusqu'aux rochers sur la plage, le long du chemin devenu sacré.
Trampet sesleri duyulup bandolar çaldığında... bayraklarımız yeniden dalgalandığında... ve bütün ulusumuz yeniden birleştiğinde... dünyanın öbür ucuna kadar hep birlikte yürüyeceğiz!
Quand retentiront nos hymnes, et que nos étendards reflotteront au vent, quand notre pays sera réunifié, nous marcherons, au pas cadencé, jusqu ´ aux confins du monde.
Yok, banyoda yürüyeceğiz.
Non, dans la salle de bains.
Size karşı yürüyeceğiz, mümkün olduğunda barışla, kaçınılmaz olduğunda silahla.
Nous allons vous attaquer, en temps de paix, tant que ce sera possible, avec des fusils quand ça deviendra inévitable.
Birlikte, Moskova üzerine yürüyeceğiz.
Vont marcher sur Moscou.
Görünmez ipte mi yürüyeceğiz?
Il faut passer sur ce fil?
Bundan sonrasını yürüyeceğiz anlaşılan.
Je crois qu'on ne peut pas aller plus loin.
- Yürüyeceğiz.
- À pied.
Biraz yürüyeceğiz.
On va faire un tour.
Yolun kalanını yürüyeceğiz.
Nous finirons à pied.
Yürüyeceğiz.
Nous irons à travers le pays.
Onlar tam körleşince, düşmanın üstüne yürüyeceğiz.
Une fois son système obstrué, on se retournera contre l'adversaire.
Geri kalan yolu yürüyeceğiz.
On va continuer à pied.
- Yürüyeceğiz.
- Très bien.
Arabayı almayalım, yürüyeceğiz.
On prend pas la voiture, on marche.
yürüyorum 69
yürüyüşe 21
yürüyelim 51
yürüyor 36
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyordum 18
yürüyelim mi 17
yürüyüşe 21
yürüyelim 51
yürüyor 36
yürüyerek 26
yürüyemiyorum 22
yürüyün 829
yürüyeceğim 44
yürüyordum 18
yürüyelim mi 17