Çalış translate French
177,477 parallel translation
Walter'ın gerçek bir insan olmasına yardım etmeye çalışıyorum.
Non. J'essaie d'aider Walter à devenir pleinement un être humain.
- Pekâlâ, eğer sen ve adamların bir zahmet çalışırken bizden uzak durursanız durumu çok kısa bir süre içinde gidermiş oluruz.
Vous l'avez amené. bon, si vous et vos hommes S'il vous plaît restez en dehors de notre chemin pendant que l'on travaille la situation devrait être rétablie rapidement.
Hemen tüm çalışmayı durdurun yoksa buraya yeni bir ustabaşı gelir.
Il s'agit d'un contrôle de sécurité. Arrêtez tout ou ce chantier aura un nouveau contremaître.
- Evet, ama dışa çalışır, içe değil.
Et votre camion? Oui, mais ça coule vers l'extérieur, pas l'inverse.
Scorpioncular büyümesini yavaşlatmaya çalışıyorlar ama ara yarısı kadar bile kapanırsa orayı hemen ter ediyorsun.
Ces gars de Scorpion essayent de le ralentir, mais une fois qu'ils réduisent de moitié le trou, tu sors tout de suite.
- Çalışıyor!
Et dans le camion citerne! Ça marche!
Bu eski kuyu pompası elektrik için sonradan uyarlanmış fakat aslen insan gücüyle çalışıyor.
Cette vieille pompe a été rajoutée pour utiliser l'électricité, mais à la base, elle utilisait l'énergie humaine.
Motoru çalışır tut.
Laisse le moteur en marche.
- Adamını kurtarmaya çalışıyorum ama yapacağın en iyi şey beni rahat bırakıp düşünmeme müsaade etmen.
J'essaie de sauver votre gars, mais sa meilleure chance est de me laisser tranquille et me laisser réfléchir.
Bir çözüm bulmaya çalışıyorum.
J'essaie de trouver une solution.
- Hayır, sizinle çalışıyorum.
Non, je travaille avec vous.
- Onlarla mı çalışıyorsun?
Êtes-vous de mèche avec eux?
- Onlarla mı çalışıyorum?
De mèche avec eux? Qui ça, "eux"?
Ya onlarla birlikte çalışıyorsun ya da kızın dinleme cihazı taktığını biliyordu ve seni yanlış yönlendirdi.
Soit vous êtes de mèche avec eux, soit votre fille savait que vous portiez un micro et elle vous a induit en erreur.
- Sizi iflas ettirmeye çalışıyor.
Il veut vous ruiner.
Müvekkillerimizi korkutmaya çalışıyor.
Il essaye d'effrayer nos clients.
Soruşturma kuruluna girmelerine izinleri yok o yüzden dava açarak, soruşturma kurulu odasında neler yaşandığını öğrenmeye çalışıyorlar.
Il n'a pas accès à la salle du grand jury, et il utilise donc ce tribunal comme moyen de trouver... ce qui se trame dans la salle du grand jury.
Müvekkillerini çalabilmek için soruşturma kurulunu olumsuz beyanda bulunan tanığı belirlemeye çalışıyorlar.
Ils essayent de démontrer que le témoin fournit des informations négatives au grand jury, afin de voler leurs clients.
Hart aklını çelmeye çalışıyor.
Hart essaye de le débaucher.
Gerçekten anladığınız kadarıyla mı yoksa bir yere mi varmaya çalışıyorsunuz?
Vous l'imaginez vraiment, ou vous voulez démontrer quelque chose en disant l'imaginer?
Gerçekleri öğrenmeye çalışıyorum sadece.
J'essaye simplement de découvrir la vérité.
Yalanını yakalamaya çalışıyor.
Elle tente de trouver tes mensonges.
Annenin babana tuzak kurmak için Jax amcanla çalışıyor olma ihtimali var mı?
Est-il possible... que votre mère et Jax soient de mèche pour piéger votre père?
Senin için değil, PTK için çalışıyorum bunu biliyorsun değil mi?
Tu sais que je travaille pour le BCRP, pas pour toi?
Memur bey, Savoy'un Spor Salonu'nda çalışıyor musunuz?
Monsieur l'agent, vous vous entraînez à la salle Savoy's Gym?
Tutuklanan bir uyuşturucu satıcısı onu sınır dışı ettirmeye çalışıyor olabilir.
Je suppose qu'une arrestation pour détention de drogues pourrait provoquer son expulsion.
- Evet. Naftali ve ben varsayalım ki, bu partiye doğru gidiyorduk ve varsayalım ki sentetik uyuşturucu tedarik etmeye çalışıyorduk.
Naftali et moi étions hypothétiquement en chemin pour cette fête, où nous allions... hypothétiquement fournir la cathinone de synthèse.
Saadet zinciri ile ilgili bir şeyler bildiğini göstermeye çalışıyor. Bu yüzden Amy'nin ailesinden vaz geçtin.
Elle tente de suggérer que tu savais pour la chaîne, et que tu as accepté les parents d'Amy pour ça.
Umarım hâlâ çalışıyordur.
J'espère que ça marche encore.
Annesi çalışıyormuş, düşünsene.
Sa mère travaillait.
Dick "Hep kaçmaya çalışırdı." dedi.
Richard m'a dit qu'elle était fuyante.
Sadece işleri eski yoluna sokmaya çalışıyorum Dan.
J'essaie de remettre les choses comme elles étaient.
Yardım etmeye çalışıyor gibi duruyor.
On dirait qu'il essaie d'aider.
Chloe'yi görmezden gelmiyorsun, onu korumaya çalışıyorsun çünkü başka yolu yok.
Tu n'ignores pas Chloe, tu la protèges parce qu'elle n'a pas eu le choix.
Ama senin için en iyisi ne olacaksa onu yapmaya çalışıyordu.
Elle a fait ce qu'elle croyait être le mieux pour toi.
Luciferla birlikte çalışıyoruz. İyi iyi.
Bien, bien.
Sadece yardım etmeye çalışıyordu.
Il essayait juste d'aider.
İlk randevusunu yeniden yaratmaya çalışıyorum.
J'essaie de recréer leur premier rendez-vous.
DSM'nin altına bakmaya çalışıyorum.
J'essaye de voir sous le Diagnostic du Désordre Mental.
Her birinin bir insan olduğunu hatırlamaya çalışııyorum.
J'essaie de me souvenir que chacun d'entre eux est une personne.
New Mexico'da çalışıyordum,
J'étais au Nouveau-Mexique pour le travail.
Çünkü Bianca Ruiz için çalışıyordu.
Il travaillait pour Bianca Ruiz. Quoi?
Muhtemelen kendini korumaya çalışıyordu.
Il a probablement essayé de se défendre.
Beni kıskandırmaya mı çalışıyorsun?
Tu essayes de me rendre jalouse?
Bianca onu mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyor.
Bianca tente de l'en éloigner le plus possible.
Aslında biz şeyin formülünü almaya çalışıyorduk...
En fait, on a essayé d'avoir la formule pour...
Listelerde sıraya girmiştik, radyolarda şarkımız çalıyordu ve büyük bir tura çıkacaktık.
On est monté dans les classements et on a commencé à passer à la radio, on allait avoir des réservations pour notre grande tournée.
Westside'da Starford isminde cok prestijli bir ilkokulun yönetim baskanı olarak calısıyormus.
Elle travaillait en tant que directrice administrative au sein d'une très prestigieuse école primaire à Westside nommée Starford.
Peki ya calısanların dısında?
Et en dehors de la faculté?
cünkü bekarım, ve tüm gün boyunca calısıyorum, ve Debbie'nin beni kötü bir anne gibi hissettirmek icin kullandıgı bircok yol vardı.
Parce que je suis célibataire et je travaille à plein temps, et Debbie avait un million de moyens de me faire sentir comme une mauvaise mère pour ça.
O kaderi yasamama yardım etmeye calısırken, otoparkta öldürüyordu beni.
Elle m'a presque tué dans le garage tout à l'heure, en essayant de m'aider à atteindre ce destin.
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyor musun 55
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyor musun 55
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyor musunuz 18
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyor musunuz 18