Öğreneceksin translate French
1,412 parallel translation
En kötü tarafını öğreneceksin, ama iğrenç olan başka bir tarafı birlikte çalıştığın, çok dayanıklı olduğunu sandığın insanlara ölümüne işkence edilmesi.
Je vais vous raconter le pire. Ce qui craint, c'est de voir des types avec qui on travaillait, des types qu'on prenait pour des durs, torturés à mort.
Zamanla "Adam'ı" öğreneceksin.
Vous entendrez parler de lui.
Ama eminim benim diğer kurallarımı da çabucak öğreneceksin.
Je suis sûre que tu retiendras vite mes autres règles.
Bir gün gerçekleri öğreneceksin. Ve kendinden nefret edeceksin.
Un jour, tu apprendras la vérité, et tu t'en voudras.
O zaman tecavüze uğramanın nasıI bir şey olduğunu öğreneceksin.
- Vous verrez ce qu'est le viol. - Arrêtez-la.
Zavallı bir pislik olduğunu öğreneceksin. Hâlâ bilmiyorsan.
Tu comprendras que tu n'es qu'un abruti, si toutefois tu ne le sais pas déjà.
İçgüdülerime güvenmeyi öğreneceksin.
Tu apprendras à suivre ton instinct.
Oh, öğreneceksin.
Oh, tu verras.
Beni bunun için sevmeyi öğreneceksin.
Tu vas apprendre à m'aimer.
Sanırım er ya da geç öğreneceksin.
Tu l'aurais appris tôt ou tard.
Arkadaşlarını geçirmediğini öğrendiğinde, bunun anlamını öğreneceksin!
Il devient méchant quand ses amis font la queue.
Hâlâ tıp fakültesi öğrencisisin. Küçümseyici ve saygısız olmayı öğreneceksin.
- Tu es encore étudiant, tu apprendras comment être condescendant.
Gönderme yapmak yeter. Bunu sen de bir gün öğreneceksin.
La référence est suffisante, tu l'apprendras un jour.
Jargonu öğreneceksin.
Vous apprendrez le jargon.
Her bir kasının, tek bir teline... kadar öğreneceksin.
Vous devez maîtriser chaque muscle... comme si c'était une corde de balisette.
ve onları tek tek çalmayı öğrendiğinde... nasıl bir arada çalabileceğini de öğreneceksin.
Quand vous saurez en jouer une par une... vous saurez jouer avec l'ensemble.
Helo, ne zaman öğreneceksin?
Vous n'avez rien compris, alors?
Ama sen bunu tek başına nasıl öğreneceksin?
Mais comment apprendras-tu tout seul?
Bu güven ve sevgiyi kullanıp kimin için çalıştığını öğreneceksin.
Et tu vas prendre cette confiance et cet amour et tu vas les utiliser pour trouver pour qui elle travaille.
Yakında öğreneceksin.
Tu verras bien. Tire-toi de là.
Şimdi bildiğimi öğrenecekSin.
Tu vas enfin savoir ce que je sais, Alex.
Belki bir şeyler bile öğreneceksin.
Il se peut que tu en ressortes plus instruit.
Yakında öğreneceksin.
Tu vas vite le savoir. Tom, elle va bien?
İtilip kakılmamayı ne zaman öğreneceksin?
Quand cesseras-tu de te faire marcher dessus?
Ne zaman kendi hakkına sahip çıkmayı öğreneceksin?
Quand commenceras-tu à réfléchir par toi-même?
Bununla yaşamayı öğreneceksin.
Tu finiras bien par te pardonner.
Pancho'yla yaşamayı da öğreneceksin.
Et pardonner à Pancho.
Şimdi her şeyi öğreneceksin.
Maintenant, tu sais tout.
Ama değiştirdiğinde her şeyi öğreneceksin.
Tu verras quand tu te convertiras.
- Öğreneceksin, beni izle.
- T'apprendras, suis-moi.
'Birazdan öğreneceksin'!
"Vous allez bientôt le découvrir"!
Birkaç gün içinde öğreneceksin.
Lequel? Je vous le dirai dans quelques jours.
- Öğreneceksin.
Vous verrez.
Yakında öğreneceksin.
- Tu en sais assez!
O noktaya gelebilirsen, orada kal. Çünkü sonunda, ondan sonra ne olduğunu öğreneceksin.
Si vous y parvenez, restez-y, car vous finirez par apprendre ce qui s'est passé ensuite.
Meksiko'ya giderken ayrıntıları öğreneceksin.
On vous briefera dans l'avion pour Mexico.
Bir ipucu bulur bulmaz öğreneceksin.
Quand on l'aura localisé, je te le ferai savoir.
- Saygı duymayı öğreneceksin, ahbap.
- Je vais t'apprendre le respect.
Bu işte her şeyin sahte olduğunu ne zaman öğreneceksin?
Quand vas-tu comprendre que tout, dans ce métier, est vague?
Ne zaman öğreneceksin?
Quand vas-tu enfin apprendre?
Ne zaman öğreneceksin?
Quand comprendras-tu enfin?
Onunla konuşacağız, ve söylediklerini sende öğreneceksin.
On lui parlera, et on vous fera savoir ce qu'il nous aura dit.
Öğreneceksin sadece formülü uygula.
Pourquoi est-ce que j'embrasserais mon père? Tu sais quoi?
- Aslına bakarsan Jo, neden biraz daha kalmıyorsun, çünkü er ya da geç öğreneceksin.
En fait, Jo, pourquoi ne restes-tu pas, parce que tu devras entendre ça tôt ou tard de toute façon.
Hepimizden önce öğreneceksin.
Tu le sauras avant nous tous.
Bana söz verdin... Onu öldüreceğime dair. Ne biliyorsa zaten sen de öğreneceksin.
Tu m'as promis que je le briserai, pas qu'il saurait quelque chose, mais si c'est le cas, tu le sauras.
- Tuhaf, sinir bozucu huylarımı öğreneceksin.
Et tu t'apercevras de mes mauvais côtés.
Gerçekler orada bir yerde... ve bir gün benim sende gördüğüm gibi sen de bir mucize göreceksin... kalbine bakmadan gerçeğin bilimde ya da... görülmeyen bir düzlemde bulunmadığını öğreneceksin... ve işte o anda... kutsanacak ve... yaralanacaksın... bizi beraber tutan veya bize acı veren... birbirinden ölesiye ayrı en doğru gerçekler için.
La vérité est ailleurs. Et si un jour un miracle s'offre à toi, comme celui de ta naissance, tu découvriras que la vérité n'est ni dans la science, ni dans un dessein invisible, mais au fond de ton coeur.
- Şimdi yalnızlık ne öğreneceksin.
Maintenant, tu vas savoir ce qu'est la solitude.
Ama inan bana, öğreneceksin.
- II faut l'emmener à l'hôpital.
Birazdan öğreneceksin.
- Vous comprendrez vite.
öğreneceksiniz 19
öğrenci 51
öğrendim 28
öğrenecek 20
öğreneceğiz 28
öğren 61
öğrenciler 57
öğreneceğim 42
öğrenebilirim 18
öğrenmelisin 17
öğrenci 51
öğrendim 28
öğrenecek 20
öğreneceğiz 28
öğren 61
öğrenciler 57
öğreneceğim 42
öğrenebilirim 18
öğrenmelisin 17