Üzgün translate French
7,504 parallel translation
O evlere yumurta atarken bu kadar üzgün değildin.
La ferme!
- Özür dilerim! O evlere yumurta atarken bu kadar üzgün değildin.
T'étais pas si désolé quand tu jetais ces œufs.
Hey, durun bakalım. Çocuklar üzgün ama gerçek şu ki David Kealoha karısının onu öldürmek istediğini bilmiyordu.
Les garçons sont bouleversé, mais le fait est que David Kealoha ne savait rien de l'intention de sa femme de le tuer.
Bu senin için üzgün olduğum anlamına gelir.
ça me rend désolée pour toi.
Sadece üzgün olduğumu söyleyecektim.
Je voulais juste m'excuser.
Vay, gerçekten de üzgün..
Wow, il est vraiment en colère.
Baban da onu tanımıyordu ama tüm olanlardan dolayı çok üzgün.
Baba ne la connaissait pas non plus, mais..... il est très bouleversé par toute cette histoire.
Güçlü olmak istediğini... -... biliyorum ama üzgün olmanın zararı yok.
Je sais que tu veux être forte, mais c'est normal d'être triste.
Çok üzgün ya da korkak olduğumuz için yapamayacağımızı düşündüğümüz her şey. Anı yaşayalım!
Tout ce qu'on pensait qu'on ne pourrait faire, parce qu'on était trop triste ou qu'on avait trop peur, on devrait juste le faire!
Bak, sinirli ve üzgün Dylan'ı bir kutuya koyup sonra da kutuyu kilitleyip kızlardan saklamalısın.
Tu dois remettre le Dylan énervé et triste dans une boîte, bien la fermer et ne dire à aucune fille qu'elle existe.
Beni oturtuyor, benim için üzgün olduğunu söylüyor.
Il m'a faite asseoir, m'a dit qu'il était désolé pour moi.
Yolanda çok üzgün.
Yolanda est très énervée.
- Nisa meselesi hakkında üzgün olduğunu.
Que tu es contrariée par cette histoire avec Nisa.
- Çok üzgün olduğumu söylemek istiyorum.
J'en suis très contrarié.
Evet, çok daha üzgün bakıyor.
Ses yeux sont plus tristes.
Çiftlikten ayrıldığında epey üzgün görünüyormuş.
Il a dit qu'elle semblait bouleversée quand elle a quitté le ranch.
Son gecesinde odaya saat gece 3 gibi üzgün halde geldi.
La dernière nuit, elle est rentrée à 3h du matin, bouleversée.
Bu buradan ayrılırken neden üzgün olduğunu açıklar.
Ça explique pourquoi elle était bouleversée quand elle est partie.
Lisedeyken, sadece üzgün olduğunda limonata içerdin.
Au lycée, tu buvais de la limonade seulement quand tu te sentais mal.
Margaret üzgün görünüyor muydu?
Est-ce que Margaret avait l'air triste?
Olmaz. Dolabım güvenli. Oraya giren tek insan çıplak ya da üzgün olduğumda benim.
Je suis la seule à y aller, quand je suis nue, ou triste.
Ben sadece bütün bunlar için kendimi üzgün hissediyorum.
Je me sens mal pour tout ça.
Estelle üzgün görünüyordu.
Estelle semblait troublée.
Her zaman ezik, üzgün ve acınası insanlar Şükran Günü yemeğini dışarıda yer demez miydik?
Tu sais qu'on dit toujours que seuls les losers, et les gens tristes sortent pour Thanksgiving?
Bana üzgün olduğunu ya da beni kaybetmenin hayatını mahvettiğini ve sonra beni kaçırıp Hydra ve seninle beraber burada kilit altında kaldığımı söyleyemezsin.
Tu ne peux pas dire que tu es désolé ou que me perdre a ruiner ta vie et ensuite me kidnapper et dire que ma destinée est d'être enfermée avec toi et l'équipe Hydra.
Her şey için üzgün olduğumu söylemek istiyorum.
Je veux seulement m'excuser pour... tout.
Max üzgün mü?
Est-ce que Max est énervé?
Öyle, üzgün.
Il l'est. Il est énervé.
Sonra da üzgün olduğumu söyledim.
Et j'ai dis que j'était désolée...
"Gördüğünüzde lütfen onu sevdiğimi ve üzgün olduğumu söyleyin."
"Quand tu la verras, dis-lui " que je l'aime et que suis désolée.
- Çok üzgün değilsin sanırım.
Pas trop désolé, j'imagine.
Susan Ross acaip zeki, on yılın annesi, üzgün dul.
Susan Ross - super intelligente, mère d'une enfant de dix ans, veuve triste.
Yani sonuçta üzgün bir dula dönüşmedi.
Et bien, il se trouve qu'elle n'est pas vraiment une veuve éplorée.
! Javi'nin üzgün olduğunu biliyorum, ona açıklamak istiyorum...
Javi doit être fâché, et je veux lui expliquer...
Yarattığın çarpık ve üzgün hayat sahip olduğun tek hayat.
La seule vie que tu as est celle triste et tordue que tu as construit ici.
Üşümüş ve yalnız hissediyorsan üzgün çal, böyle.
Si tu te sens froid et seul, joue-le triste comme ça.
Sanırım bu yüzden hiç çocuk istemedi. O konuda biraz üzgün gibisiniz.
Vous semblez un peu aigrie à propos de ça.
Düğün turunun daha bitmesine çok var ve, sen şimdiden üzgün ve mutsuz görünüyorsun.
Vous n'avez même pas encore fini votre voyage de noces, et je sens que vous êtes contrariée.
Mary ile beraberdim, ve üzgün görünüyordu.
J'étais avec Marie plus tôt, et elle est contrariée.
Bu aralar hep üzgün zaten.
Elle est contrariée assez souvent, pour être honnête.
Neden üzgün olduğunu anlıyorum ama gidip de bastıracak hali yok.
Je comprends, mais ce n'est pas comme si elle l'avait publié. Vous la défendez.
Hayır. Hiç de üzgün değilsin.
Non vous ne l'êtes pas.
Her zaman hangi babanın oğlundan dolayı üzgün olduğunu anlarsın, çünkü yemeklerini montlarıyla yerler.
On peut toujours voir quels pères sont déçus par leur fils parce qu'ils mangent en gardant leur manteau.
Annem üzgün.
Ma mère est triste.
Üçümüz ise bu üzgün hikayemizi Butch Cassidy ve Sundance Kid'in kendilerininkini bitirdiği şekilde sonlandırmaya karar verdik.
Nous trois avons décidé de conclure cette histoire de la même manière que Butch Cassidy l'aurait fait.
Tıpkı üzgün bir şehir kurdu gibi.
On dirait un coyote des villes triste.
Bazıları alabildiğine üzgün kimisi griden bir şey çalma peşinde.
" Ces messagers silencieux, tristes et grisâtres.
O evlere yumurta atarken bu kadar üzgün değildin.
T'étais pas si désolé quand tu jetais ces œufs!
Haklısın. Hiçte üzgün olduğunu düşünmüyorum.
Tu as raison.
Şuna baksanıza. Onu hayal kırıklığına uğrattığı için o kadar üzgün ki yemek yemiyor.
Il est tellement contrarié de le décevoir qu'il ne mangera pas aujourd'hui.
Özellikle şu anda çok üzgün.
Surtout quand elle est triste.
üzgünüm 13200
uzgunum 18
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgünüm tatlım 60
üzgün değilim 42
üzgünüm hayatım 23
uzgunum 18
üzgünsün 53
üzgünüm canım 24
üzgünüz 106
üzgünüm bebeğim 22
üzgünüm dostum 74
üzgünüm tatlım 60
üzgün değilim 42
üzgünüm hayatım 23