Şana translate French
402,834 parallel translation
Sana bahsettiğim şu Keşiş mahluklar var ya insanlık tarihinde yaşanan tüm olayları tasarladıysalar yaradılıştan günümüze kadar gerçekleşen tüm olayları simüle ettiyseler neler bildiklerini bir düşünsene.
Ces Moines dont je t'ai parlé... s'ils ont modelé chaque moment de l'histoire de l'humanité, s'ils ont simulé tous les évènements du premier jour jusqu'à maintenant, pense à ce qu'ils savent.
Rittenhouse aileni öldürdü, sana inanıyorum.
Que Rittenhouse ait tué ta famille, je te crois.
Sorun yok! Sana zarar vermeye çalışmıyorum!
Je ne veux pas vous faire mal!
Edison sana ne yaptı ki?
Qu'est ce qu'Edison vous a fait?
Bu yüzden sana geldim, bana yardım edebilirsin diye.
C'est pourquoi je suis venue à vous... pour que vous m'aidiez.
Sana yardım edebilirim.
Je peux vous aider.
Hepsi için sana yardım edebilirim.
Je peux vous aider à tout avoir.
Bir anlaşma yapmıştık... Benedict Arnold'ı bulmama yardım edersen, sana karını öldürenin ismini söyleyecektim.
Nous avons fait un marché... si tu m'aidais à avoir Benedict Arnold, je te donnerai le nom du tueur de ta femme.
Rachel, senden alınan her şeyi sana sunuyor.
Rachel propose de te rendre tout ce que tu as perdu.
Hepsi sana kalmış, Sarah.
Tu as les cartes en main, Sarah.
Sana dediğim gibi Donnie henüz aramadı. - Hatta nerede olduğunu dahi bilmiyorum.
Encore une fois, j'ignore où est Donnie.
Ve sana Cosima'dan başka yardım edebilecek kimse yok.
Personne ne pourra t'aider mieux que Cosima.
Sana vurmayacağım, Ferdinand.
Je ne te frapperai pas, Ferdinand.
Sana söyleyeceğim.
- Où tu vas aller?
Sana söyledim ; artık yoruldum, Sarah.
Je t'ai dit que j'étais trop fatiguée.
Bunca yıldan sonra sana yatırım yaptım.
Je t'ai consacré tant d'années, tant d'argent...
Sana çok ciddi bir danışman lazım çünkü bu iş tuzaklarla dolu.
Il vous faut une aide sérieuse, car les écueils ne manquent pas.
Kullanacağım her şeyi sana mı yollayayım?
J'envoie tout ce que je vais prendre?
Sana bir sıkıntı...
Ça va vous causer...
Soçi'nin testlerini yapan sana gösterdiğim Moskovalı bilim insanı Grigory, şu anda büyük bir Rus doping skandalının merkezinde.
Grigory, le scientifique dont je te parlais, responsable des tests de Sotchi, est au cœur de cet énorme scandale de dopage russe.
Burada, Amerika'da test etmenin bir yolu var mı yoksa donmuş idrarın test için sana mı gelmesi lazım?
Peut-on le tester ici aux États-Unis ou doit-on vous envoyer ses échantillons d'urine congelés?
Aynen. Sana ponpon verebiliriz belki.
On leur donnerait des pompons.
WADA sana rahat vermiyor mu?
L'Agence antidopage t'embête?
Sana votka getirdim.
J'ai de la vodka pour toi.
- Sana votka getirdim.
- J'en ai pour toi.
Sonra sana "Los Angeles'ta hava nasıl?" ya da havayla ilgili bir şey dersem anla ki 15, 20 dakika sonra konuşacağız.
Et quand je dirai... "Quel temps fait-il à Los Angeles?" Ou que je parlerai du temps... ça voudra dire qu'on se parlera dans 15, 20 minutes.
Sana gönderirim...
Je t'enverrai...
Sana hemen bir uçuş ayarlayacağım.
Je te prends un billet d'avion illico.
Sana "evet" ya da "hayır" olarak cevaplayacağın sorular sorarak başlamayı düşünüyorum.
Je pensais commencer par te poser des questions auxquelles tu répondras par "oui" ou par "non".
Sana göstereyim.
Je te montre.
Sana üzücü bir haberim var.
J'ai de mauvaises nouvelles à t'annoncer.
Grigory, bütün gün seni merak ettim, sana ulaşmaya da çalıştım.
J'étais inquiète toute la journée et je n'ai pas réussi à te joindre.
- Sana ihtiyacım vardı!
J'avais besoin de toi!
Sana emrediyorum!
Je... Je te l'ordonne!
Sana hükmettiği zaman, korktuğun şeyleri itiraf bile etmekten aciz hale geliyorsun.
Une fois qu'elle t'a, tu es même effrayé d'admettre ce qui te fait peur.
- İlk olarak sana gerçeği söyleyeceğim.
Pour commencer, je vais te dire la vérité.
Keşişler sana yardım edebilir.
Les Moines t'aideront.
Bu gezegenin sana ihtiyacı var.
Cette planète a besoin de toi.
- Sana sahip olduğum için çok şanslıyım.
- J'ai de la chance de t'avoir.
Biliyorsun birbirini cepte görmek kolay ve sana bunu yapmayı asla istemem, çünkü senin aşkın bir nehir gibi.
C'est facile de se prendre pour acquis. Je veux jamais te faire ça, car ton amour est comme une rivière.
Leonard, sana bir şey sormak istiyordum :
Je voulais te demander.
- Hey, ne oluyor sana?
- Rien. Qu'y a-t-il?
Canın sıkkın, o yüzden sana çay yaptım.
Tu es triste, alors je t'ai fait du thé.
Onu bırak, sana her şeyi anlatacağım.
Laisse-le partir, et je te dirait tout à propos de lui.
Artık sana zarar veremezler.
Ils ne peuvent plus te blesser.
Nardole olup biteni sana izah edecek şimdi.
Nardole va t'expliquer la situation.
-... sana asıl sebebini söyleyeyim mi?
- Je vous donne la vraie raison?
- Bill sana neler oluyor?
- Que t'arrive-t-il?
Sana canavar gibi gelebilir- -
Il peut ressembler à un monstre...
Aynı soruyu ben de sana sorabilirim ve soracağım.
Je pourrai poser la même question. Et je le ferai!
Sana bir emir verdim.
Je vous ai donné un ordre...
sana 1211
sana aşığım 57
sana ne 162
sana ihtiyacım var 442
sanatçı 27
sana bir şey sorabilir miyim 124
sana söz veriyorum 235
sana birşey sorabilir miyim 28
sana da 296
sana da merhaba 35
sana aşığım 57
sana ne 162
sana ihtiyacım var 442
sanatçı 27
sana bir şey sorabilir miyim 124
sana söz veriyorum 235
sana birşey sorabilir miyim 28
sana da 296
sana da merhaba 35
sana bir şey göstereceğim 128
sana güveniyorum 285
sana inanmıyorum 372
sana ne oldu böyle 91
sana inanıyorum 323
sana söylüyorum 711
sanat 96
sana diyorum 139
sana da iyi şanslar 18
sana bir şey söylemek istiyorum 85
sana güveniyorum 285
sana inanmıyorum 372
sana ne oldu böyle 91
sana inanıyorum 323
sana söylüyorum 711
sanat 96
sana diyorum 139
sana da iyi şanslar 18
sana bir şey söylemek istiyorum 85