English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Anlaşılan o ki

Anlaşılan o ki translate Portuguese

306 parallel translation
Anlaşılan o ki, bu varlıklı... terbiyeli ailelerin küçük akıllı oğulları... kendi başlarına iyi yetişmiyorlarmış.
É apenas porque parece que os filhos espertos... dos chamados pais ricos e de boas famílias... não crescem de forma muito saudável.
- Anlaşılan o ki, hayır.
- Aparentemente não.
Anlaşılan o ki mahkumlardan biri kaçmış.
Um dos prisioneiros evadiu-se.
- Anlaşılan o ki kabare şovu biziz.
- Vamos ser o espectáculo. Venha.
Anlaşılan o ki ; bu suçlu paranoyak, kendini tek başına toplumumuzla mücadeleye adamış.
Esta paranóia criminal parece que lhe dedicou a ele... uma luta de um só homem contra a nossa sociedade.
Anlaşılan o ki sende kesin bir modelleme sorunu var.
Aquilo me pareceu o surgimento de um definido padrão.
Anlaşılan o ki, müşteri görünümüne bürünmüş.
Parece que ele está disfarçado de hóspede.
Ama anlaşılan o ki, annenin başının üzerinde bir çatısının olması senin umurunda değil.
Mas não te preocupas em manter um tecto... para uma idosa pobre e abandonada.
Anlaşılan o ki onun Takeda klanı için yapacak birşeyi yok.
Se pensares um pouco, porque deveria ele preocupar-se com o clã Takeda?
Anlaşılan o ki, bu mahallede bir dizi soygun gerçekleşmiş.
É óbvio que há uma série de roubos a serem levados a cabo nesta zona.
Anlaşılan o ki, taşradakiler de şehirdekiler gibi yabancılara karşı pek anlayışlı değiller.
Camponeses não são mais receptivos a estranhos que moradores da cidade.
Anlaşılan o ki, hala görüştükleri insanlar var.
Aparentemente ainda estão a precisar de pessoas.
Anlaşılan o ki klasik polis taktikleri bir sonuç vermedi.
Bem, parece que o trabalho de polícia à moda antiga nos rendeu zero.
Anlaşılan o ki, bu bir iddiaya girmiş.
Ao que parece, este fê-lo por desafio.
Anlaşılan o ki, arkadaşı George'un nişanlanması onda acı ve düşmanlık yaratmış.
Parece que o noivado do George a deixou amargurada e hostil.
Anlaşılan o ki salak bir stajer doktor testimin içine etmiş.
Parece que um idiota de um interno qualquer, confundiu as análises.
Anlaşılan o ki, yürüttüğümüz bu arama işi bütünüyle ters gidiyor, Chief.
Estou a ver que andámos a fazer mal as buscas, chefe.
Sana, bilinmeyen ve anlaşılan o ki performans düşüren bir durumdan rahatsız olan bir hastan olduğumu hatırlatabilir miyim?
Leme, estabeleça curso para a fronteira. Sim, Capitã. O que está a fazer agora?
Anlaşılan o ki hepimiz göründüğümüz kişiyiz.
Parece que somos todos quem aparentamos ser.
O da huzur içinde ölür. Ama anlaşılan o ki, bu olmayacak.
Para que ele pudesse morrer em paz... mas parece que isso não vai acontecer.
Anlaşılan o ki stajyerinim.
Sou a sua interna.
Anlaşılan o ki, Onlar Süper-Sphinx Takımı ya da onun gibi bir şey olmuşlar.
Aparentemente, agora é a Equipa Super Esfinge ou coisa do género.
-... ve anlaşılan o ki bu aşk.
- O que parece amor.
Anlaşılan o ki, ona telefonla ulaşamamamızın nedeni burada olması ve röportajı yüz yüze yapmaya karar vermesi.
Afinal não conseguimos estabelecer contacto telefónico porque ela está cá e vai dar a entrevista pessoalmente.
Anlaşılan o ki annem bana biraz bırakmış, ve o da ben ölüyken yemek ve kıyafet gibi lükslere harcanmış.
A mãe deixou-me alguma coisa. Enquanto eu estava morta, foi gasto com comida e roupas.
Anlaşılan o ki bir tanesi kadın bile değilmiş.
Embora uma delas afinal não era uma mulher.
Kabaca çevirisinden anlaşılan o ki...
Traduzido por alto diz :
Anlaşılan o ki, evcimen birisiyim çünkü burası bana evimmiş gibi gözükmeye başladı.
Aparentemente, faço ninhos... porque este sitio já não me está a parecer tão estranho.
Anlaşılan o ki, her şeyi görmüş. Babasını vuran kişiyi de.
Mas conforme parece o viu tudo, incluído o assassino de seu pai.
Anlaşılan o ki talimatları yanlış anlamışım.
Aparentemente, eu li mal as instruções.
Anlaşılan o ki, bir sürü son arzusu varmış... çünkü bana da sordu... ve Sam'e de... ve Nessa'ya da onunla yatmak için teklifte bulundu.
Aparentemente, ele tem montes de últimos desejos... porque ele também me perguntou... e à Sam... e à Nessa, para dormir com ele também.
Anlaşılan o ki, nafakalarınızın bazı taksitlerini de ödemeyi unutmuşsunuz.
Também compreendo que falhou o pagamento de algumas pensões de alimentos.
Şey, anlaşılan o ki, iki şekilde de sıçtın.
Bem, aparentemente estás tramado de qualquer das maneiras.
Ama anlaşılan o ki bulunmak istemiyor.
Mas aparentemente ele não queria ser encontrado.
Anlaşılan o ki, babandan daha fazlasını almışsın.
Aparentemente herdaste mais do que o sentido de humor do teu pai.
Ama anlaşılan o ki, armut dibine düşermiş.
Mas aparentemente a maçã não parece ter caído muito longe da árvore.
Ve anlaşılan o ki, Ml5 ile çalışmış.
E aparentemente ela fez um trabalho com o MI5
Evet, sen ve Kent son çağrıldığınızda... sanırım işler kötü gitti, ve... anlaşılan o ki askeriye de gerekli yardımı yapmamış... ve banka da evi ellerinden almış.
Sim, quando tu e o Kent foram chamados da última vez... Parece que o negócio correu mal, e... obviamente o subsidio militar não cobre os custos... e o banco tomou conta da casa.
Anlaşılan o ki Lancer, mola aldı.
E parece que os Lancers pediram um desconto.
Anlaşılan o ki 16 milyon Dolarım varmış.
Parece que afinal eu tenho 16 milhões de dólares.
Anlaşılan o ki, pencereden her baktığında... bir çift göğüs ona bakıyormuş.
Aparentemente, cada vez que ele olha pela janela... começa a ter visões.
Bir keresinde bir psikiyatrla görüşmüştüm... ve birden sanırım bana çok soru sormaya başladığını düşünmüştüm... ve anlaşılan o ki birden koptum.
Tive uma outra sessão com um psicólogo e... Acho que comecei a sentir que estava a fazer-me demasiadas perguntas e aparentemente descontrolei-me.
Teknik olarak bir nevi nişanlı olduğumuza göre... bir nevi yani, ve aslında hiç çıkmadığımıza göre... ve anlaşılan o ki, ipuçlarından da anlamıyorsun...
Desde que estamos tecnicamente, tipo noivos... parecido, e nós nunca tivemos realmente um encontro... e tu, definitivamente não consegues perceber uma dica.
Ve anlaşılan o ki Boston'da ölür.
E aparentemente morre em Boston.
Anlaşılan o ki, birileri aceleyle çıkmış.
Parece que alguém saiu a pressa.
Korkarım ki şarabını paylaşacak olursam eğer... sende olduğu anlaşılan iğrenç hastalığı kaparım.
Tenho medo de beber o teu vinho e apanhar essas doenças horríveis que tu tens.
En yaşlı rakun, anlaşılan bunamış ki, dönüşemeyen rakunları topladı ve yeni bir dinin dans edip, şarkı söyleyen kurucusu oldu.
O velho mago, visivelmente perturbado, agrupava os Guaxinins que não se podiam transformar, tornando-se no fundador, dançante e cantante, duma nove religião.
Anlaşılan çalıştığım iş o kadar önemli olmuş ki bu iş için uygun olduğunu düşündükleri birini yolluyorlar.
Parece que o trabalho está a ficar muito importante. Estão a enviar alguém que eles prepararam para o lugar.
Pisliklerin o kadar acelesi varmış ki cesedi kontrol bile etmemişler anlaşılan.
Os idiotas estavam com tanta pressa de se porem a andar... que nem revistaram os corpos à procura de escutas.
Anlaşılan, Central Park'da diğer Jön Türkler'le yarışırken inanılmaz bir sürate çıkmış,... dikiz aynasında kendi yansımasını görmüş... ve bu, onu o kadar heyecanlandırmış ki, Speedo şortuna boşalmış... ve sonra vites koluna takılan sıvılar yüzüne sıçramış - bum!
Andava a conduzir a alta velocidade sobre o efeito de speed no Central Park - às voltas com os amigos republicanos dele - e sentiu-se tão fascinado com a sua própria imagem no espelho que ficou com tal tesão que rebentou com os calções da Speedo, que ficaram presos na alavanca das mudanças e ele foi parar ao chão.
Anlaşılan unutmuşsun ki, Alex Trusk, genetik olarak geliştirilmiş süperinsanların ilkidir..
E você esquecer que Alex é o primeiro a engenharia genética sobre-humana Trusk...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]