Aynı değil translate Portuguese
4,922 parallel translation
Tahtakurdu, karasinek, hepsi aynı değil mi?
O bicho da madeira, a mosca, é tudo o mesmo, não é?
Temizlik düşüncelerimiz aynı değil.
A minha ideia de limpar e a tua não é a mesma coisa.
Bu Dybek'in sürücüsü ile aynı değil mi? Dış görünüşte.
Essa é idêntica à do cofre do Dybek?
Evet, hep aynı değil mi?
É sempre assim, não é?
O artık aynı değil.
Já não é a mesma pessoa.
Alexander Grayson sadece kurnaz bir iş adamı değil aynı zamanda tam bir suç dehası, yoluna çıkan kişileri kandırmaya şantaj yapmaya ve öldürmeye hazır biri.
O Alexander Grayson não é só um astuto empresário, é também uma brilhante mente criminosa, preparada para enganar, chantagear, ou assassinar alguém que se atravesse no seu caminho. Mas, porquê?
- Hayır, bu aynı şey değil, tamam mı?
- Não, isso não é o mesmo, está bem?
- Sanki yapamazmışım gibi baktın. Aynısını yapabildiğim için baktın. Muhteşem bir başarı değil!
Olhaste-me como se não conseguisse, tipo : "Isso também eu, grande truque...!"
aynı şey değil.
Não é a mesma coisa. Porquê?
Aynı şey değil.
Não é a mesma coisa.
Hey, bu ABD artistik kayak finallerinin... olduğu günle aynı gün değil mi?
Não é a mesma noite das finais de patinagem artística?
Bu otel aynı zamanda anneni yerleştirmeyi düşündüğümüz otel. Son sözü söylemek zorundasın değil mi.
Aquele hotel é também onde pensamos colocar a tua mãe.
Aynı şey yazarlar için de geçerli, değil mi?
Aplica-se o mesmo a escritores, certo?
Pasternak ile aynı sınıfta değil miydin sen?
Pasternak não era da sua turma?
Şovalyeler, güçsüzlüğün koruyucularıydı sadece savaşmak için değil aynı zamanda koruyucu olmak adına savaşçılardı.
Os cavaleiros eram protectores dos fracos. Eles eram guerreiros. Não apenas para a batalha.
Bugün burada olmak harika sadece bu fantastik hizmetleri ilk kez görmek değil aynı zamanda sizleri görmek.
É maravilhoso estar aqui hoje não só para ver estas instalações fantásticas pela primeira vez,
Gene aynı hikaye değil mi?
É a mesma velha história?
Eğer aynı fikirde değilsen, sorun değil.
Se não concordares, não faz mal.
Burası sensiz aynı yer değil.
Isto aqui não é a mesma coisa sem si.
- Bu da aynı şey değil mi?
- Não é a mesma coisa?
İnsanlar sadece seyretmeye değil aynı zamanda yaşamaya gelirler.
As pessoas vêm para interagir, não só para assistir.
Evet ama bize vermemek, Cumhuriyetçilere vermek ile aynı şey değil.
Sim, mas não nos doar não é o mesmo que doar aos republicanos.
Burası aynı değil.
Não é uma merda?
Ve doğurduğu o şey de aynı şey değil.
E assim nasceu... O que quer que fosse. Não vai acontecer isso!
- Aynı değil demedim.
Não disse que não é.
Bence Robin Lord Taylor'ın Penguen betimlemesi insanlara ilham verecektir, çünkü Penguen sadece kötü adam veya suç dehası değil, aynı zamanda biraz sempatik de.
Acho que a interpretação do Robin Lord Taylor de Penguin vai ser uma verdadeira revelação para as pessoas, porque o que está a fazer não é apenas interpretar uma espécie de génio do mal vil e mau, mas é algo simpático, é fácil de se gostar dele,
Zarif ve dünyaca sevilen Madam LaLaurie yalnızca yüksek sosyete için verilen hârika yemeklerin ev sahibi değil aynı zamanda inanılmaz at binme yetenekleriyle ve dur durak bilmeden yaptığı hayır işleriyle de tanınır.
A elegante e admirada Madame Delphine LaLaurie não só era uma anfitriã perfeita de soirées da alta sociedade, mas também era conhecida pela sua habilidade equestre e pela sua caridade. Aqui diz que ela era uma assassina em série.
Sadece gaddar değilsin ; aynı zamanda hilekarsın değil mi?
Não só és brutal, também és corrupto?
Benim için değil. Ama belki o da seninle aynı fikirdedir.
Mas, cada um sabe de si.
Durumu aynı, iyi değil.
- Está na mesma.
Aynı katil değil.
Não é o mesmo assassino.
Aynı şey, değil mi?
É a mesma coisa, não é?
Parmak izi kadar iyi hiçbir iki su kaynağı aynı diyatom sayısına sahip değil.
Bom para impressões digitais. Dois rios não tem os mesmos grupos de diatomáceas.
Hayatına devam etmek sadece bir dikkat dağıtıcı değil bir derstir aynı zamanda.
Seguir em frente não é apenas uma distracção... é uma reprimenda.
- Aynı hikâyeyi anlatacağız değil mi?
Contamos a mesma história. Contar a mesma história?
Senin tanıdığın Faruk'la benimkisi aynı kişi değil.
O Faruk que conhece não é o que eu conheço.
Hiç kimse bizim tanıdığımızla aynı kişi değil.
Nunca ninguém é a pessoa que conhecemos.
Aynı yerde olmamız doğru değil.
Nem devíamos estar juntos.
Bu, bir öykü değil ama onlar aynı sayfada.
Não é a história toda, mas tem a ver.
Yerime vekil olarak geçebilecek pek çok erkek bulabileceğim doğrudur fakat sen hariç hiçbiri hatta abin bile benimle aynı düşünce yapısına sahip değil.
Sim, é certo que podia apontar uma série de homens para serem meus procuradores, mas nenhum, nem mesmo o teu irmão, se assemelha à nossa maneira de pensar.
Ancak alet olmadan, Krallığın gemileri sadece efsanevi tanrıların ve canavarların değil, aynı zamanda çok daha amansız ve çok daha gerçek bir canavarın karşısında da kolay bir av olacaktı.
Iria aumentar o seu domínio sobre o mundo. Mas sem ele, Os navios da coroa continuaria a ser uma presa fácil,
Ayrıca sen de benim için aynını yapardın, değil mi?
Além disso... farias o mesmo por mim, certo?
Ve kanınıza ihtiyacı olanlar Gezginler ise sizce de mantıklı değil mi? Sadece birbirinize değil aynı zamanda da onlara doğru da çekiliyoruz.
E se os viajantes precisam do vosso sangue, não faz sentido que sejam os únicos a serem atraídos um para o outro mas também...
Şehrimizi ele geçirmek isteyen bilinçsiz gezginlerle aynı mağaradayız ama daha kötüsü de olabilirdi, değil mi?
Estamos juntos... numa caverna cheia de Viajantes inconscientes que querem dominar a cidade mas podia ser pior, certo?
Ayrıca, aynı kişinin açtığı iki farklı davada sanık konumundayım. Müvekkilinin simit dilimleyicisini öğlen üçte almış olmama ve parmaklarımı neredeyse kesmiş olmasına rağmen şikayetçi lehine karar vermem mümkün değil.
Mais ainda, eu sou presentemente réu em dois processos legais, sendo acusações da mesma pessoa, por isso, mesmo pensando que comprei um cortador de "bagels" ao seu cliente às 3 da manhã e que ele de imediato me cortou os dedos,
- Sus. Aynı şey değil o.
- Isso não é sequer parecido.
Tüm bildiğim düzenli olduğu ama asla aynı zaman dilimde değil.
Eu só sei que aparece regularmente... mas nunca ao mesmo tempo.
Aynı sen, değil mi?
Assim como tu?
Aşk birbirine bakmak değil birlikte aynı yöne bakmaktır, diyenden bahsediyorum ben.
Estou a pensar naquele que diz, "Amor não é acerca de se olharem um ao outro, mas olharem na mesma direcção."
Burnum aynı görüşte değil, ayrıca dört şikayet bildirildi.
O meu nariz discorda. E houve quatro queixas.
Senin için aynı şey değil.
Não é o mesmo para ti.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66