English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Aşık çocuk

Aşık çocuk translate Portuguese

408 parallel translation
Akşam yemeğin birazdan hazır, aşık çocuk.
O jantar está quase pronto, Casanova.
Aşık çocuk daha bitirmemiş.
Vai acabar como seu amigo.
Sen de aşık çocuk.
Tu também, amor.
Hey, aşık çocuk.
Pinga-amor!
Sakin ol, aşık çocuk.
Calma, pinga-amor!
Yapabilirsen öldür. Aşık çocuk.
Mata-a se puderes, pinga-amor!
Tamam, aşık çocuk!
Muito bem, pinga-amor!
Geç, aşık çocuk.
Adeus, meu rapaz!
Güle güle, aşık çocuk.
Adeus, amorzinho.
Hadi aşık çocuk.
Vá lá, amoroso.
- Korkak aşık çocuk tekrar ortaya çıkıyor, ha? - Ah, hayır.
As galinhas do amante estão na rua, huh?
- Demek komik olduğunu sanıyorsun aşık çocuk?
- Achas isto é engraçado, huh, Romeu?
Aşık olduğun kadınla bir çocuk yetiştirmek.
Criar um filho com a mulher que amas.
"İki küçük kızın anlattığına göre, her çocuk kendisine çikolata vereceğini söyleyip tenha bir köşeye çeken ve orada boğazından hafifçe ısıran beyazlar içindeki güzel kadını anlattı."
De acordo com o relato de duas meninas... cada criança... descreveu uma linda mulher de branco que lhes prometeu chocolates, atraiu-as a um lugar isolado... onde as mordeu delicadamente no pescoço. "
Bir çocuğun aşık olması aptalca gelebilir. Ama çocuk halimle bile duygularımı benden başka kimse bilemezdi.
Pode ser tolo pensar que uma criança pode apaixonar-se, mas eu sou a criança que era, e ninguém mais sabe como me senti, só eu.
Verilen ifadelerden de anlaşılacağı gibi Çocuk müvekkillerimle birlikte yaşadığı Kongo'da "kayalık" olarak bilinen yerden alınmıştır.
As declarações dizem que Boy foi trazido da selva de um lugar do Congo conhecido como " o maciço''... ... onde vivia com os meus clientes.
İkimizin de çocuk olduğu, ve ona aşık olduğum zamana geri dönmüş gibiydim.
Parece-me regressar ao tempo em que o amei e éramos crianças.
O kızla babası kafasına girmişler... öyle ki çocuk artık ne nedir ayırt edemez oldu.
A rapariga e o pai enfiaram as garras... no rapaz de tal maneira, que ele está muito confuso.
Artık çocuk değilsin, gerçekleri biliyorsun.
Não és um garoto, sabes como as coisas são.
Aşık olduğun o liseli çocuk değilim artık.
Já não sou a miuda que conheceste.
Sonunda o kirli yerliye aşık olduğunu itiraf mı ettin... ve ondan bir çocuk mu yaptınız?
Confessaste-lhe a ela que certa vez te apaixonaste... por uma índia nojenta e tiveste uma filha com ela?
Evinden ilk kez uzak ve yalnız kalan bir çocuk genellikle ilk dokunduğu kıza aşık olur.
Um rapaz está longe de casa, sozinho, apaixona-se pela primeira rapariga em que toca.
Bir bakayım, tifo aşısı oldular, bir de tetanos aşısı difteri aşısı, sarılık aşısı, çocuk felci aşısı.
Deixe-me ver... Têm a vacina contra a febre tifóide, o tétano, difteria, hepatite, poliomielite... - Gooper!
Evet, ama galiba insanlar artık çocuk yapmak istemiyor.
Sim, mas parece que as pessoas já não querem ter filhos.
Gördüğü insanlar sadece zindancı ve ağır başlı ve dilsiz bir çocuk olan küçük kızdı.
As únicas pessoas que ele via eram o carcereiro e a sua filha... uma menina muito séria que não conseguia falar.
İşte bu çocuk bizimle geldi ve içkilerimizi ısmarladık sıra ona geldiğinde dedi ki...
Uma vez, este rapaz foi connosco, nós pedimos as nossas bebidas e, quando chegou a vez dele, ele disse :
daha aşağı olmaz... satılık iyi bir çocuk... alın sizin olsun... sadece 1.000 peni, hiçbir şey değil... dört gineden az dedim yedi gineden bu fiyata indirdim...
ou à volta disso um belo rapaz tenho para venda podem ficar com ele por apenas 1000 moedas podem fazer as contas quatro guinéus, pouco menos já baixei, porque eram sete
Yaptığın anlaşmalar hakkında anlattığın hikayelerden bıkmıştım eski kız arkadaşların, golf galibiyetlerin, lanet savaş hikayelerin zırva görev, eş, çocuk vazifelerin. Sıkıntıdan geberiyordum.
Aborrecias-me à exaustão com as tretas dos velhos negócios e as amantes e as pontuações no golfe e a maldita guerra e o teu maldito dever para com a mulher e filhas!
Eğer çocuk yavaşlamazsa, kızlar daha kısa mesai için greve gidecek.
Se não abranda, as moças farão greve para trabalharem menos horas.
Vahşi Çocuk'un başkentin harikalarına hayret ettiği çok açık.
"O menino selvagem irá maravilhar-se com as belezas de Paris."
En iyisi o. "Vahşi Çocuk'un, başkentin harikalarına hayret ettiği çok açık."
"O rapaz selvagem irá maravilhar-se com as belezas de Paris."
Diyelim ki Andromeda bir gazete veya onu kapımıza atan bir çocuk mesaj gayet net ve açık ;
Se o "Andrómeda" é o jornal, ou é o rapaz que está a fazer as entregas, a mensagem é em alto e bom som.
Caesonia, çocuk, iki kız kardeşi sevgili ihtiyar Claudius amca ve yeni karısı.
Cesónia, a criança, as duas irmãs e o querido velho tio Cláudio e a sua nova esposa.
Bu çocuk aşık olmuş.
O rapaz está apaixonado!
Aşağıda, beynin alt kısmında atalarımızı hayatta tutan bilgiler var : Saldırganlık, çocuk yetiştirme, seks ve liderleri takip etme içgüdüsü.
Em baixo, na cave do cérebro, encontram-se as funções de que os nossos antecessores, fundamentalmente dependiam para sobreviver, agressividade, cuidados com as crianças, sexo, prontidão para seguir cegamente o chefe.
Aşık çocuk nerede?
Onde está o namoradinho?
Kaç çocuğa sattığını bilmiyorum Stegman ama onları bulacağım. Mahkemede karşına çıkıp seni ispiyonlayacak cesareti gösterecek bir çocuk buldum mu işini bitirdim demektir.
Eu sei que vendeste as drogas... só preciso de um estudante como testemunha... e prendem-te.
Evet, Başpiskopos hayli ahlaksız bir çocuk, havuzda kendini rahatlattığı için kıçına tokadı basmıştım.
Sim, e o Arcebispo de Cantuária também é aquele rapaz traquinas, a quem tive de dar uma palmadas no rabo por fazer as necessidades no lago.
Bir Şubat'ta altı ayda bir yapılan Lincoln'un doğumgünü indiriminde cok sıkıstılar. Çocuk bölümünde yardımcı olmamı istediler.
uma vez, em Fevereiro, estavam cheios de trabalho... durante as vendas semi-anuais do aniversario de Lincoln... e me pediram para ajudar na Maternidade Infantil.
Cédulası olmadığı için kafasına kurşun sıkılıp tanka asılan bir çocuk.
Ah sim, o que foi que viram? Um miúdo levou com um tiro na cabeça e enforcado por não ter sua cédula.
Hiç oynamadın mı? - Nihayet beni de oyuna soktu. Bacağı alçılı olan çocuk ve iki şişman kız gittikten sonra.
Puseram-me a jogar depois que o miúdo com a perna engessada e as duas miúdas gordas foram embora.
Bu giriş kartları ve kiralık güvenlik varken içeri girmek çocuk oyuncağı.
Com as chaves magnéticas e os guardas ridículos, é canja.
İddiaya varım, Marketteki sebzeci çocuk sana gerçekten aşık değildir.
Aposto que o miúdo que vende legumes não te ama realmente.
Çocuk bir insana aşık oldu.
A pequena está apaixonada por um humano.
Çoluk çocuk sürünürken bu i. malı götürmesinden sıkıldım.
Estou farto de ver cretinos a safarem-se, enquanto tipos decentes suam as estopinhas!
İyi güreşçinin aşık olduğu birisi ya da koruduğu küçük bir çocuk var.
O bom tem uma amada ou uma criança para proteger.
Köyde yapacak o kadar az şey vardı ki, köylüler onları kabul ettiler : Tıpkı kötü giden hasat, sakat doğan bir çocuk, ya da Tanrının, apaçık ya da şüpheli olan varlığını kabul ettikleri gibi...
E os, aldeões as aceitaram tanto quanto aceitavam, uma colheita ruim, uma criança deformada, ou o manifesto da onipresença de Deus.
Çocukken kız kardeşlerimle bana çocuk muamelesi yapmadı. Asker muamelesi yaptı.
Quando éramos miúdos, as minhas irmãs e eu, não éramos tratados como família... mas sim como soldados.
"17 Nisan, aşırı ses İtalyan çocuk eve kız arkadaşını getiriyor."
"Dezassete de Abril, barulho excessivo, tipo italiano chega a casa acompanhado".
Burada, Çocuk Evi'nde çocuklar en favori idollerinden olan ve artık bir ritüel sayılan Süpermen'in gelişini...
As crianças do orfanato aguardam ansiosamente a chegada de uma das suas pessoas preferidas para a anual...
Herzaman metodlarını ve kibirini sorgular, beni yeni yeni başlayan bir çocuk gibi tokatlamasına çok kızardım.
Estava sempre a questionar, os seus métodos, as suas suposições, e ele sempre a deitar-me abaixo como uma criança que pensa que sabe tudo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]