Belli ki translate Portuguese
6,332 parallel translation
İhtiyatla söylerdim ki bence belli ki kızgın. Muhtemelen çok acı çekiyor. Ama bence diğer taraftan biriyle iletişim kurmaya çalışıyor.
Diria de forma cautelosa que ele está obviamente zangado, provavelmente em grande sofrimento, mas acho que está a tentar entrar em contacto com alguém que já não está entre nós.
Bir şeyler oluyor belli ki ve bunun dışında bırakılmamı protesto etmeye geldim.
Passa-se obviamente alguma coisa e eu quero protestar a minha exclusão.
Olmadığını biliyorsun, belli ki bu işin arkasında sen varsın.
Sabes que não, deves estar por trás disto.
Belli ki hiç yanımızda olmamış.
Aparentemente, nunca tivemos.
- Belli ki varmış.
- Claramente, precisas mesmo.
- Kendi için almış belli ki.
Guardou-o para ele, obviamente.
Belli ki benim büyülenmemi paylaşıyorsun.
É claro que compartilha o meu fascínio.
- Üzgünüm... belli ki yarası hâlâ açık.
Desculpe. Obviamente ainda é uma ferida aberta. Não.
- Belli ki seninle aynı fikirde değil.
Obviamente, ele não concorda contigo.
Belli ki beceremedim.
- Não consegui.
- Belli ki Kevin. - Başka kim olabilirdi ki?
- Claro que é o Kevin.
Ancak belli ki aralarında kaybolan sevgiyi görememişler.
Mas, parecia não haver qualquer amor entre eles.
Sadece isim, belli ki.
Só o tinha no nome, obviamente.
Belli ki ben sabırlı, odaklanabilen, bencil olmayan biri değilim.
Obviamente, eu não tenho o que é preciso. A paciência, a concentração e o desprendimento.
Belli ki düşünüyor.
Mas, está a considerar.
Belli ki, arsız ve aşırı memnun edecek hediye göndermekte Hef'in üstüne yok.
Aparentemente, o Hef continua a não ter problemas em enviar presentes muito apreciados.
Ben kart toplayacısı sayılmam pek ama belli ki bu sağlam bir set.
Tenho que dizer que não sou fã de colecionar cartões, mas este é claramente um belo conjunto.
Tanrım, Mary Virginia, Tessa'nın çalışma saatlerini abarttığını düşünüyordum ama belli ki abartmıyormuş.
Nossa senhora, Mary Virginia, a que horas chegas. Pensava que a Tessie exagerava, mas parece que não.
Belli ki, burada yalnız olmak, dikkat dağıtıcıların olmaması rahatlamaya ve doğal seyrini bulmaya izin veriyor.
Obviamente, o ter estado aqui sozinha, sem distrações, permitiu-lhe relaxar, e deixou a natureza seguir o seu curso.
Oturma odasında, belli ki.
Está na sala de estar, aparentemente.
Marjorie Dupont hâlâ hamilelik kilolarıyla dolaşıyor Lance de liseden yeni mezun oldu, belli ki bu bir mucize tabii.
A Marjorie Dupont ainda está com o mesmo peso da gravidez, e o Lance terminou o liceu, que eu, francamente, acho um milagre.
Belli ki beni Washington Üniversitesi'nden atarken 15 yıl sonrasını hesaba katamadın.
Mas nunca levaste isso em conta por me teres despedido da de Universidade ao fim de 15 anos.
Belli ki çoktan geçmişsiniz.
A mim parece-me que o estão a fazer bem.
Senin Vegas deneyimin belli ki benimkinden daha verimli geçmiş.
A tua estadia em Vegas foi, claramente, mais produtiva que a minha.
Belli ki kurbanın yanında getirdiği bir şeyin peşindeymiş ve almak için cinayet işleyebilirmiş.
É claro que ele queria algo que a vítima trouxe e matou-o por isso.
Satıcı belli ki tahsil edilebilirliğini hafife aldı.
O vendedor, claramente, subestimou a sua colecionabilidade.
Belli ki birileri bunun olmasını istememiş.
Parece que alguém não queria que isso acontecesse.
Etiketler taze belli ki.
As marcas são obviamente frescas.
Belli ki biraz tuhaf biri.
Ela está claramente emocionada.
Kameralardan utanan birisi var belli ki.
Alguém tem vergonha de câmaras.
Belli ki sen bunun gerçek olmadığını biliyordun.
Obviamente, sabias que não era verdade.
Belli ki Jake Apex'in çalışması gerekiyormuş ve düğüne gelmeyecekmiş.
Parece que o Jake Apex tem de trabalhar. Não vem ao casamento.
Belli ki akıllısın.
És, claramente, inteligente.
Bunu kimden duyduysan belli ki sana yalan söylemiş.
Quem lhe disse isso mentiu. Todos mentem.
Arkadaşın Red kaçtı yine, açıkça belli ki ona güvenemeyiz.
Tua amiga Vermelha fugiu de novo, claramente não podemos contar com ela.
Belli ki dönemin tutmuyor.
- Claro, não era do teu tempo.
Belli ki yanlış anlamışım.
Como é óbvio, percebi mal as coisas.
Belli ki Kitty'le çoktan konuşmuşsun.
- Tu já deves ter dito à Kitty.
Belli ki bunu kabul etmediler.
Obviamente, eles não gostaram disso.
Belli ki senin için planları var.
Ele claramente tem planos para ti.
Belli ki o da karşı saldırı için hazır.
Claramente, ele acha-se preparado para esse encontro também.
Belli ki yanılmışım.
Obviamente, percebi mal.
Belli ki onu tanıyorsun.
Obviamente conhece-o.
Belli ki adam alçaktan uçma konusunda usta.
O tipo sabe como se manter discreto.
Ve belli ki yerlerini biliyorsun.
E obviamente, tu sabes onde fica esse sítio.
Görüntünün o kısmı belli ki yok, ama...
E sei que essa parte da filmagem desapareceu, mas...
Belli ki çok özelsin.
Parece que és muito especial.
Belli ki burada Charlie Siringo'yla tanışan bir herif var.
Bem, eis quem claramente conhece o Charlie Siringo.
Belli ki acelesi var.
Vêm ou não?
Ve evet açıkça belli ettim, ama kim yapmazdı ki?
Sim, talvez tenha expressado isso, mas quem não o fazia?
Senin için deli olduğu belli, demek ki sorun sende galiba.
Ele parece ser louco por ti. Então... presumo que o problema sejas tu.