Bir adam vardı translate Portuguese
1,910 parallel translation
Evimde bir adam vardı.
- Um homem entrou na nossa casa!
İş yerinde başka bir adam vardı.
Havia um tipo lá no emprego. No Departamento de Vendas...
İşyerine sesli mesaj bırakan bir adam vardı, onu evden aradım.
Houve um gajo que me deixou uma mensagem de voz no trabalho. Então liguei para a casa dele.
Demek istediğim, birkaç ay önce eve gittiğimde pizzacıda çalışan, tıraşlı, temiz bir adam vardı.
A questão é que, há uns meses, fui a casa e vi um tipo barbeado e limpo a trabalhar na pizaria.
Yanında bir adam vardı.
Um homem estava com ele.
Fakat bu onaydan önce, ICU'da 9. bir adam vardı.
Havia um nono homem na UTI pouco antes do ocorrido. Um servente.
İnternette tanıştığı bir adam vardı.
Havia um tipo que ela conheceu online.
Onun gibi bir adam vardı.
Havia um rapaz como ele...
Daima bu tip olaylara çok zor gülen bir adam vardır...
Há sempre um tipo que ri bastante alto na...
Interpol'deyken her şeyin üzerinde olduğu düşünülen bir adam vardı.
Quando eu estava na Interpol, havia um gajo que pensava ser superior a todos.
Hemen arkasında onu takip eden yabancı bir adam vardı.
E atrás dela, um tipo estranho ia a segui-la...
- Dinle beni bu numaradan arayan bir adam vardı.
- Escute... Teve um homem que ligou deste número.
Tanrım, asılmış yaşlı ölü bir adam vardı.
Um velho pendurando e morto.
Discovery Channel'da bir adam vardı dağ bisikletine binerken bacağını kırmış ve uzunca bir süre çişini içmek zorunda kalmış.
Havia um tipo no Discovery Channel que partiu a perna a andar de bicicleta na montanha e teve de beber urina durante...
Bir zamanlar Leonard isminde cesur bir adam vardı Tüm saçmalıklarıyla
* Era uma vez um rapaz corajoso chamado Leonard * * por um disparate *
Riverboat günlerinde George Devol adında bir adam vardı.
Havia um homem chamado George Devol nos tempos de "Riverboat".
Litrelerce işeyen bir adam vardı.
Havia um tipo que fazia chichi aos litros.
Bir adam vardı, çok kötü bir adam. Gece onu bir yere götürmemi istedi.
Havia um homem, um homem muito mau, queria que o voasse de noite.
Çalıştığım otelde Los Angeles'lı bir adam vardı. Bana onunla birlikte yaşayabileceğimi söyledi. Ve bana bir menajer bulabileceğini.
Conheci um tipo em L.A. no hotel onde eu trabalhava que me disse que eu podia viver com ele e que ele me arranjaria um agente.
Dinle... Düğünde bir adam vardı. Sanırım ismi Vince'ti.
Mas ouve, havia um tipo no casamento, penso que o nome dele era Vince...
Çocukluğumda burada yaşarken beni çok korkutan çılgın bir adam vardı.
Quando era pequena... Quando vivia cá, havia um homem... Um homem maluco.
Her sabah erkenden kalkıyorduk. Naniam diye bir adam vardı. Bu ağaçları gösteriyordu bana.
Levantávamo-nos muito cedo todas as manhãs e um tipo, ele chamava-se Naniam, ele mostrava-me umas seringueiras e...
Bir adam vardı.
Houve um homem.
Hanifa diye bir adam vardı.
Havia um homem, Hanifa.
Bu davada çalışan bir sürü adam vardı ama o beni seçti.
Havia vários tipos a trabalhar no caso, mas ele escolheu-me.
Biz büyürken, kasabada bir evsiz adam vardı.
Em miúdos, havia um sem-abrigo na nossa cidade.
Onurlu bir adamın iki gayesi vardır :
Um homem honrado tem dois objectivos :
Bir sürü adam vardı.
Havia muitos homens.
- Ve bir adam daha vardı.
- E mais outro tipo.
Hastanede yanımda çalışan bir adam vardı.
Havia esse cara que trabalhava no hospital, e eu já tinha escutado uns rumores, então...
- Bir İsveçli vardı. Adam işçiymiş.
Ele era capataz.
Çılgın gibi bağırdı ve adam aniden frene bastı. Kadının elinde bir bebek vardı.
A mulher gritava como louca, o homem travou a fundo e a rapariga saiu com o bebé.
MIT'de bir bilim adamı dostum vardı ve kendisi benim için gerçek lazerlere sahip prototip meme topları yapmıştı.
E eu pedi a um cientista amigo meu do MIT que construísse um protótipo de alguns mamo canhões, que disparavam lasers verdadeiros.
Adamın 5 gazoz hakkı vardı bizim her gün sahip olduğumuz bir hak onun uzun zamandır elinde olmayan bir seçim.
O homem tinha a escolha de cinco gasosas, uma escolha que nós temos como garantidas todos os dias, uma escolha que lhe tem sido negada por tempo demais.
Adam bana satmaya çalıştı. Tamamen piskopat şeytani bir calico ( beyaz, siyah Ve turuncu renkli dişi kedi ) yavrusu vardı.
Ele tentou vender-me um gatinho malhado completamente psicótico.
ve, başka bir adam daha vardı.. Kelepçeli. Dışarıda olduğunda, - nerede olduğunu bilmiyorum.
E havia outro tipo que podia ír-se a braçadeira... quando lhe dera por ai e não sabemos onde está.
Ulusumuzun çağırılarına kulak veren özel savaşçılar vardır. Başarıya yüce bir arzuyla sarılan sıradan bir adam.
Há uma raça especial de guerreiros prontos a responder ao chamado da nação, um homem comum com um incomum desejo de triunfar.
Ama Yılan'nın da güzel bir hikâyesi vardı ve Kadın'ı aldattı. Böylece Adam yoldan çıktı ve Bahçe'den atıldılar.
Mas a serpente também tinha uma história linda e a mulher foi enganada, o homem corrompido e foram forçados a deixar o jardim.
Teslim alınmış bir adamı serbest bırakmanın tek yolu vardır.
Só há uma maneira de libertar um homem confessado.
Normal bir adam, Confessoründen kurtulunca hiçbir şey olmamışçasına eski hayatına döner fakat bir Arayıcı ile bir Confessor arasında özel bir bağ vardır.
Um homem normal, liberto da sua Confessora, regressaria à sua antiga vida como se nada tivesse acontecido. Mas um Seeker e uma Confessora têm uma ligação especial.
Senin söylediğin bir tabir vardı, neydi yıkılmış bir adam.
Há uma expressão... um homem destroçado.
Hayır, Arlo Natterson bunu farketti, çünkü o çok başarılı, ve başarılı insanlar tüm detayları farkeder, ve yanında 20 tanede adamı vardı, ve bense twitter ve facebookdan haberi olmayan, 2 çocuk annesi, boşanmış bir kadınım.
Arlo Natterson deve ter percebido porque ele é um sucesso, e pessoas de sucesso percebem todos os detalhes, e ele é um festeiro de 20 e poucos anos, e eu sou uma divorciada com dois filhos, que não usa o twitter. E não tem uma página no Facebook.
Mesela nasıl bir anda en büyük rakibin oldu şirketi ele geçirmek için kızını kullanan bu adamın eşini cinayetle suçlayan kadın Nola Lyons'la ne bağlantısı vardı?
Tipo, como aconteceu o seu maior rival, o homem que usou a sua filha para forçar a sua entrada na empresa, está associado a Nola Lyons, a mulher que processou a sua esposa por homicídio?
Birkaç yıl önce bir hastam vardı. Genç bir adam, 50'lilerinde belki.
Tive um paciente há dois anos... um tipo novo, 50 anos talvez.
Her muazzam adamın arkasında güçlü bir kadın ve eş vardır.
É como se diz... Atrás de um grande homem existe sempre uma grande mulher. E eu sei porquê.
Çünkü "yaşayan en seksi adam" görüntüsüyle bir sorunu vardı.
Porque ele tem tido problemas em estar à altura da sua imagem como homem mais sexy do mundo.
New York birleşik devletlerinde nerde bir ölü adam varsa, orda mutlaka bir kız vardır.
Nos Estados Unidos de Nova Iorque, onde há um homem morto, há uma mulher algures.
Darnell... Çok berbat bir işi vardı, zavallı adam.
O Darnell teve azar no negócio, coitado.
Oğlunuzun suçladığı adam ile nasıl bir ilişkiniz vardı?
Qual era o seu relacionamento com o homem que o seu filho acusou?
Ölü adam bir sebebi vardır diyorsa sanırım her şey harika olacak.
Enquanto o homem morto diz que há uma razão, acho que vai correr tudo bem.
Uygarlığın bir dili vardır- - Ve küçük bir grup ilim adamı onu okuyabilir.
A civilização fala uma determinada língua e só um grupo restrito de eruditos a sabe ler.
bir adam var 42
bir adam 202
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
vardı 193
vardır 53
vardık 38
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir adam 202
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
vardı 193
vardır 53
vardık 38
bir ay sonra 33
bir anda 56
bir avukat 38
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir aptal 17
bir ay önce 34
bir araba 43
bir alman 26
bir ara 40
bir ay 77
bir an 49
bir at 67
bir arkadaşım var 42
bir aptal 17
bir ay önce 34
bir araba 43