Der ki translate Portuguese
1,487 parallel translation
Herkes der ki : Drawer Jonquie'nun evinde kışlar yaz kadar sıcaktır.
O Inverno e 15 de Agosto.
Yanında bir rahip otumaktadır. Ona der ki : "Peder, dua edin"
Há um padre ao lado dela e ela diz : "Padre, reze por ele".
Der ki, "Doktor, bunu yaptığımda canım yanıyor."
Diz : "Doutor, me dói quando faço isto".
Doktor da der ki, "Yapma öyleyse!".
O doutor lhe responde : "Não faça".
- Babam der ki...
- Embora o pai diga que...
Hiyeroglif yazısı der ki : Marajó halkının büyük reisi, Gato'yu oynar bir perdenin ardında uykuya yatırdı.
O código hieroglífico dizia que o grande chefe dos Marajó põe o "Gato" a dormir atrás duma cortina que se move.
O yakalanıp geriye atılan balık dostuna der ki :
O peixe que escapa regressa e conta aos amigos :
Kim "ben kayıp bavul işinde çalışacağım der ki?"
Quem diz : "Eu quero trabalhar nas bagagens perdidas?"
Der ki :
Ele diz...
Ovid der ki : bir kahin Danae'nin babasına Acrisius'un torununu... öldüreceğini söyler.
Ovídio conta-nos que o pai de Danae, Acrisio, sabe através de um oráculo que o seu neto o irá matar.
Ressam der ki resimleri dinleyebiliriz, onları duyabiliriz, burada içimizde müzik dinlerken olduğu gibi.
O pintor diz que podemos ouvir os quadros, ouví-los aqui dentro tal como quando ouvimos música.
Kanunumuzda yazılıdır Tanrı der ki, "Sizler Tanrılarsınız."
Está escritos na vossa própria lei... que Deus disse, "Vocês são Deuses."
- Deflon der ki "Asla Dirty'i bu noktadan içeri sokma".
Eu disse ao Deflon, "Nunca deixes que te vejam, meu."
Hep der ki : "Julie, seni sevmemek elde değil."
Ele diz sempre "Julie, as pessoas só podem amar-te".
Yani Bay Stewick ofisinde beni alır ve der ki, ya ben onunla tekrar çıkmak, ya da bana patlar.
O Sr. Stewick chamou-me ao escritório dele, e disse que ou saía com ele outra vez, ou era despedida.
Ve büyük şişko kadın der ki "Vah."
Então a senhora grande e gorda chora. Tudo bem.
Gençlik Pınarı efsanesi der ki tüm sular ona akar.
A lenda da fonte da juventude diz que tudo perto da água corre para lá.
Arkadaşım Lindsay, her zaman der ki : "Eğer yanlış adam odadaysa, onu bulurum."
A minha amiga Lindsay diz sempre que se o tipo errado estiver à minha volta, encontro-o sempre.
Efsane der ki bu keşfi yaptığı akşam Crick bara gitti, bir bira ısmarladı Guinness olduğunu düşünüyorum ve yaşamın sırrını bulduğunu duyurdu.
E, de acordo com a lenda, na noite em que fizeram a descoberta, o Crick foi a um bar, pediu uma cerveja, gosto de imaginar que foi uma Guinness, e anunciou que descobrira o segredo da vida.
Paleoseksologlar der ki...
Os paleosexologos dizem-nos que...
Sonra onu New Jersey'deki evine götürmüş ve yine babam der ki bu aşklarını sınadıkları en büyük testmiş :
E então levou-a a Nova Jersey e pô-la, ao que ele dizia ser o maior teste a que o amor deles estaria sujeito :
Nawali der ki, "Tanrı, atlarınıza dayanıklılık versin, sizlerin ruhlarına da rahmet etsin."
Nawali diz : "Força para os vossos cavalos, e que Deus tenha piedade das vossas almas."
Oğlum der ki, tanrı dünyayı yaratırken zar atmamıştır.
O meu filho diz que Deus não estava a jogar dados quando criou o universo.
A-Ama benim halam Pengwend der ki,
Mas como Tia Pinguilina diz :
- Hayır, ama halam Penguicillin der ki :
- Não, mas a tia Pinguicilina diz :
Amcam Penguini der ki : "Eğer onlardan biri değilsen, defol git!"
Como o tio Penguini diz : " Une-te ou sai correndo!
İskoçyalı kuzenim Pen McGuin der ki, eğer tamir edilmemişse, sakın kırma.
O meu primo escocês Pen McGuin diz, se não vai consertar, não partas.
Araba hırsızlığı. Hırsız gelip kafana silahı dayar ve der ki "Hey dostum arabadan dışarı çık..." Arabam çalındı.
Quando um cretino se aproxima de si, aponta-lhe uma arma à cabeça e diz... ei, amigo, saia do... eu estava no carro... foi-me roubado.
Ayı der ki, "Her zaman bir tanem vardır."
E o urso polar responde, "Eu sempre as tive."
Yüce Konfiçyüs der ki, bir ceset gibi uyumamalısın.
Confúcio disse que não deves dormir como um cadáver.
Anderson der ki : "Kişi..."
Anderson disse que uma pessoa... é uma pessoa...
Ve tanrıça der ki, "İnsanları besle ve onları geceye mutlu gönder".
E a deusa disse, "Alimente o povo e mande-os felizes pela noite."
Bernadette dizlerinin üzerine çöker ve der ki : "Bu o, efendim!".
Bernadette se ajoelha e diz : "É ela, monsenhor!"
Der ki, "sıradaki, sıradaki".
Bom, ela disse "A seguir! A seguir!".
Ama şimdi der ki, " Lütfen.
E agora diz : " Por favor.
Italya'nın antik hukuku... der ki ; hamile bir kadının yatağındaki her şey onunla kalabilir.
Pelas antigas leis italianas... o que uma mulher grávida tiver na sua cama, pode guardar.
Saturn der ki, o bir gezegen gibidir.
Ele é como um planeta. Saturno, por exemplo.
Kimi der ki sevgi bir nehirdir
Alguns dizem que o amor é um rio
Kimi der ki aşk bir bıçaktır
Alguns dizem que o amor É uma lâmina
Kimi der ki aşk açlıktır
Alguns dizem que o amor é uma fome
Der ki : "Bir daha görürsem, bunu burnundan getiririm."
E disse : "Se te apanho outra vez, esfrego-te o nariz nessa porcaria".
ve goril, "pantolon giymiyorum ki." der.
E o gorila diz, "É por isso que eu não uso calças".
Onlara öyle bakmalısın ki "Sizden daha güzelini görmedim." Der gibi olmalısın.
Voce tem de olhar para elas como que dizendo, "Eu nunca vi tanta beleza antes."
Daracık bikinilerden birini giyerdin, sonra da bütün millet dik dik bakardı, sanki "Vay be, fıstığa bak!" der gibi, ancak mesele şu ki, benimle çıktığın için çok acı çekerlerdi.
Tu poderias vestir um biquíni pequeno ficariam todos a olhar muito sério... "Raios, que bonita!" Mas o assunto é que estarías comigo, então sofríriam.
Herhangi bir pornografik dergi bulunamaması önce sürülecekti. Ayrıca savunmamı da yetişkin bir sübyancıyla birlikte yapmış olmayacaktım. Bu benim de aklıma yatmıştı ama babam suçlu olduğunu kabul edince bütün jüri üyeleri de bunu gazetelerde okuyunca ben mahkemeye çıkıp yapmadım desem ne fark ederdi ki?
Eu estava ali sentado, indo potencialmente a tribunal sem revistas pornográficas aceites como provas sem um pedófilo adulto como co-defesa e eu percebo esse tipo de razão mas não faz sentido se o meu pai se der como culpado e depois vou a tribunal e digo, "eu não o fiz"
Tabii ki, öyle der.
- Porque é que ela não o dirá? Encontrou um pai para os seus filhos...
- Tabii ki böyle der.
- Bem, é claro que ele disse isso para você.
Babette, senin yalnızlık çektiğini düşünüp bir daha sana çiçek soğanı verirse, diyeceksin ki...
Bom, a próxima vez que a Babette... te der um saco de bolbos para plantar por te sentires só,
O kadar güçlüydün ki. Kilitleri kapatmak için alarmı arabaya uzatırken "Canın cehenneme araba, işte kilitlendin" der gibiydin.
Parecias muito resoluto, na forma como apontavas a chave para o carro.
Bana uyuşturucu verdiler Brian. Ve Ethan öldü. Ve beni tehdit ediyorlar ki babam Lloyd'a istediğini versin.
Eles drogaram-me, Brian, o Ethan morreu e querem culpar-me se o meu pai não der ao Lloyd aquilo que ele quer.
Şu belgeler hakkında, demek istemiştim ki eee benim için çok önemliler. Seni rahatsız etmek istemiyorum ama onlara gerçekten ihtiyacım var. Yani eğer onları bana verirsen...
A respeito dos papéis, vovó, eu queria lhe dizer quê... eh... é importante para mim isto é... por nada deste mundo gostaria de chatear você com isto, mas, só quero que saiba que preciso deles... ou seja... se você me der os papéis, e se não...