Elinde değil translate Portuguese
563 parallel translation
Alman olarak doğması adamın elinde değil ki.
Não é culpa dele ter nascido alemão.
Yahudi yerine Hıristiyan doğmak elinde değil.
Nasceste cristão e não judeu.
İpi attın ama dizginler elinde değil, ha?
Já o enlaçaste, mas ainda não o domaste, é isso?
- Elinde değil.
- É mais forte que ele.
Bu olasılığı kabul et. Her şey senin elinde değil.
dureza de coração, aceitar, e esquecer.
Elinde değil, çirkin ve büyük bir burnu var baş ağırlığını anca taşıyor.
Ele não tem culpa de ter aquela penca horrorosa e aquela cabecinha agarrada, em desequilíbrio permanente.
Elinde değil.
Não consegue evitar.
Sanιrιm elinde değil.
Acho que não consegue evitar.
Karım konuşmaya başladığında maçı dinlemek için ben de aynısını yaparım. İnsanın elinde değil, ne yapalım?
Quando estou a ouvir o jogo e a minha mulher me interrompe, não consigo controlar-me.
- İnsanın elinde değil, ne yapalım?
Não consegue controlar-se.
Elinde değil ki. Geri zekalı çünkü.
Ela não pode evitar.
Bu elinde değil.
Não podes evitar.
Ama güvenliğimiz sen ya da Cylonların elinde değil.
Mas a segurança não está connosco. Seja contigo ou com os Cylon.
Tek Yüzük elinde değil.
Ele prev ¡ sa do Anel Un ¡ vo.
Artık o senin elinde değil.
Ela está fora das suas mãos.
Elinde değil mi işte? - Hayır.
- Não estás a segurar nele?
Cinayette kullanılan bıçak Krasny'nin elinde değil.
O Krasny näo tem a faca que matou a mulher do Forrester.
- O FBI'ın elinde değil mi? - Evet.
Do que é que estás a falar, a pizza está ali no balcão.
Kocan ve oğlun Frank'in elinde Değil mi?
O Frank tem o teu marido e o teu filho, não é?
Elinde değil.
Não pode evitá-lo.
- Senin elinde değil bu.
- A decisão não é tua.
" Sadece gönül eğlendiriyor. Elinde değil.
Ele só anda a brincar por aí.
- Ama Lawrence, benimle hiç konuşmuyor elinde değil.
- Mas o Lawrence nunca fala comigo, se o puder evitar.
Çıfıt olmak senin elinde değil.
Não tens culpa de ser judeu.
Senin görüşün beni ilgilendirmiyor, çünkü bütün veriler elinde değil..
Não estou interessado na sua opinião, porque não está em plena posse dos factos.
Elinde değil ki.
Você não pode evitá-lo.
- Ipler onun elinde degil mi?
- Ainda manda nisto, näo é?
elinde ne var? Hiçbir şey değil.
- O que tem aí, senhorita?
Bu elinde olan birşey değil ki.
Oh, não tem como evitar.
Eğer bu altınlara inanmıyorsan elinde ben varım, değil mi Jesse.
Mesmo que não queiras a minha mina de ouro, ainda me tens a mim só para ti.
Bu adam bir hırsız, geçen gece elinde kılıçla bir konağı bastı sadece tek o değil, üç kişi daha vardı.
Este homem é um ladrão que entrou esta noite na estalagem com uma adaga. E não foi só ele, havia mais três.
Oyuncağı elinde oturan bir içki taciri, ve kendi oyuncağında bile iyi değil.
Um traficante com um joguinho que nem sequer sabe jogar bem.
Eğer eşcinsel değilsen elinde raporla dolaşmazsın değil mi?
Quem não é, não anda com um certificado.
Adil ya da değil, şehir loncaların elinde.
Justo ou não, as associações mantêm a cidade junta.
- İyi olmak elinde değil.
Não conseguiria não ser boa.
Elinde 2 tane 12 numaralı conta yoktur değil mi?
Não tem um parafuso com porca n.º 12, tem?
Elinde kocaman tüfeği olan bir adam var. Tanınmak da umurunda değil.
Está um homem atrás de vós com uma grande caçadeira... e não quer ser reconhecido.
Lidya elinde tutan biri değil.
A Lydia não os segura.
Geçmişe dönmek elinde olan bir şey değil.
Não podes permitir nem olhar para trás.
- Elinde bir bok yok, değil mi, Murdoch?
- Não tens ponta de corno, não, Murdoch?
Sen duyur ama henüz değil. Elinde ne var?
E acho que devias anunciá-lo mas ainda não.
Burnumu sokmak istemem ama, bir ihtimal sağ elinde altı parmağın yok, değil mi?
Não é minha intenção bisbilhotar, mas, por acaso, não tens seis dedos na sua mão direita?
Bu ilk değil, Holmes. Adaleti elinde tutmaya çalışıyorsun.
Não é a primeira vez, Holmes, que faz justiça pelas suas próprias mãos.
Önemli olan elinde ne olduğu değil, nereye koyduğundur.
Não importa o que tens, mas onde o enfias.
Elinde olanı korumalısın diyen sen değil miydin? Birbirimizin arkasını kollayacaktık.
Não és tu que dizes que temos de proteger o que é nosso... cuidar uns dos outros?
Elinde hiçbir şey olmasa bile, yine de burayı başımıza geçirecek gücün var değil mi?
Agora, imagino que viraste isto do avesso e saiste de mãos a abanar?
Evet, elinde bunlardan çok fazla var, değil mi?
Tens um monte delas!
- Hala onun hakkında elinde bir şey yok değil mi?
Ainda não conseguiram encontrar nada nele?
Bu ülkede ticaret çocukların elinde, adamların değil.
Só que, neste país, eles são geridos por crianças, não por homens.
Berlin Duvarı yıkıldı. Rusya artık bir süper güç değil. Amerika, açgözlü politikacıların ve polislerin elinde kokuşmuş.
O Muro de Berlim caiu, a Rússia já não é uma super-potência, a América está corrompida por políticos e polícias gananciosos.
- Elinde olan bir şey değil. Yürü şimdi.
- Não podes fazer nada.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75