Her zaman translate Portuguese
58,093 parallel translation
Çok zorladım. Her zaman çok zorlarım.
Eu é que a pressionei demasiado, sempre pressiono muito.
Tatlım seni her zaman arzuluyorum. Bu genelde seni rahatsız ediyor.
Querida, eu desejo-te sempre, mas isso só costuma irritar-te.
Sen her zaman seks yapmak istiyorsun.
Tu queres sempre fazer sexo.
Her zaman doğru kelimeleri bulamıyorum.
Nem sempre sei o que dizer.
Biliyorsun, her zaman taşınma şansımız var.
Podemos sempre mudar-nos.
En azından bunu sevişme olarak tanımlaman güzel. Çünkü seksle sevişme her zaman aynı şey olmayabiliyor.
Acho positivo que considere que fazem amor, porque nem sempre o sexo é fazer amor.
Oğlum her zaman benimle birlikte seyahat eder.
O meu filho viaja sempre comigo.
Yoldaş bir gezginle tanışmak her zaman güzeldir Gölge...
É sempre bom conhecer um companheiro viajante, Shadow...
Milletin kendisini aptal sanmasına izin verecek kadar akıllı bir büyük adam için her zaman iş vardır.
Há sempre trabalho para um matulão suficientemente inteligente para saber que corre tudo melhor se as pessoas pensarem que é burro.
O yüzden erkekler her zaman yaptıkları şeyi yapmışlar.
Os homens fizeram o que fazem.
Her zaman inandın mı?
Sempre acreditaste?
Her zaman inandım mı?
Se sempre acreditei?
Her zaman susamış hissediyorum.
Tenho sede constantemente.
İnsanlar her zaman tam ölüm anı konusunda meraklı olmuşlardır.
As pessoas sempre tiveram curiosidade sobre o momento exato da morte.
Her zaman yaptıkları şey yaparlar.
Fazem o que sempre fizeram :
Zorya kardeşler her zaman müthiş ev kurarlar.
As irmãs Zorya fazem sempre uma casa maravilhosa.
Her zaman başka bir yol vardır.
Há sempre outra forma.
Babamın her zaman aklı başına gelir.
Ele recupera sempre o bom senso.
Kaliforniya'da şu anda özellikle bir kuruluştan gelen oyuncuların her zaman prezervatif takması konusunda bir baskı var.
Na Califórnia, há neste momento a pressão de uma organização... PSICOFISIOLOGIA SEXUAL... para tentar obrigar os atores a usarem preservativos, entre outras medidas de segurança, em todos os momentos.
Sepette her zaman farklı yumurtalar bulunduruyorum, ne olur ne olmaz diye.
Sempre tive muitos ovos dentro da cesta e coisas em que me apoiar.
Her zaman derim, bana fahişe dersen suratına yumruğu geçirmek isterim.
Eu sempre disse que se me chamarem puta, eu vou querer esmurrar essa pessoa.
Her zaman pürüzsüz işleyen bir iş istedim.
Eu sempre quis um negócio que tivesse um funcionamento harmonioso.
Her zaman amacım bu oldu.
Sempre foi esse o meu objetivo.
Her zaman havalı partiler düzenlerdim, bunlarla ilgilenen bir küratörüm olurdu. Fetiş türü sanatla ilgili, özel yapım kıyafetler giyerdim. İçkiler bedava olurdu.
E fazia muitos eventos noturnos, chamava um curador com todo o tipo de arte fetichista, tinha fatos feitos à medida e bar aberto.
Ne demek, her zaman.
Sim, foi bom.
Gerçek, her zaman yaşananların en heyecan verici versiyonu olmuyor, en iyisi ya da en kötüsü de.
É que a verdade nem sempre é a versão mais emocionante das coisas nem a melhor nem a pior.
Her zaman kolay olmayacak.
Nem sempre será fácil.
Her zaman öyle değil ama üçümüz birbirimize destek olabiliriz.
Nem sempre o é, mas nós três podemos apoiar-nos umas às outras! É só isso.
- Her zaman.
- Sempre às ordens.
Kardeşim, Seth olsun, başka bir şey olsun, her zaman arkandayım, biliyorsun.
Mano, já sabes que, com ou sem Seth, estou sempre do teu lado.
Tabii lise futbolu izlerken öğrendiğim bir şey varsa büyük takım her zaman kazanıyor.
Se o futebol de liceu me ensinou algo, foi : a equipa maior parece ganhar sempre.
Kavga etmekten çekinmeyiz ama sonuçta her zaman kimin tarafında olduğumuzu biliriz.
Não temos medo do confronto, mas no fim sabemos sempre de que lado estamos.
Bazıları her zaman pisliktir.
Alguns são idiotas sempre.
Herkese karşı, her zaman çok iyisin.
És simpática para toda a gente sempre.
Her zaman öylesin.
Como sempre.
Her zaman adalete hizmet etmese de gerçeğe hizmet edebilir, derdin.
Se nem sempre servisse a justiça, podia servir a verdade.
Her zaman.
Sempre.
Yani her zaman hoş görünüyorsun ama şu anda pek iyi görünmüyorsun.
Quero dizer, estás sempre com bom aspeto, mas agora não estás.
Her zaman kardeşim.
Sempre às ordens, mano.
Bir değişiklik olursa, konuşmak istersen kapım her zaman açık.
Se alguma coisa mudar e precisarem de falar, a minha porta está aberta.
Her zaman doğru yolu bulamıyoruz.
Nem sempre acertamos.
Her zaman da bilecekler.
E sempre saberão.
Babam her zaman "Senden kahraman olman isteniyorsa kahraman ol" derdi.
O meu pai sempre disse que se fores convidado para seres um herói, que sejas herói.
O zaman Krallık da müdahil olmalı, yoksa liderlik her zaman Kurtarıcılar'da olacak.
Então o Reino tem de se envolver, ou os Salvadores estarão sempre no comando.
Her zaman savaş hâlindeyiz zaten Tara.
- É sempre uma luta, Tara.
Yanımda bulundururum her zaman.
Tenho sempre uma corda perto de mim.
Biri, her zaman her yerde uyuyabilirim.
Tenho dois.
Çünkü her zaman dakiktim.
"Apareço sempre a horas."
O zaman her şey daha kötüye gider.
Então, só vai piorar.
O zaman belki... Belki her şey farklı olurdu.
talvez tudo tivesse sido diferente.
Teslimatlarınızı her seferinde zamanında ve eksiksiz getireceksiniz.
Farás as tuas entregas na hora, sempre, e elas serão completas.