English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / O kadar mı

O kadar mı translate Portuguese

32,539 parallel translation
Çünkü ben New York'taki her gazetede babamın ne kadar kötü biri olduğunu okumak zorunda kaldım.
Porque tive de ler em cada jornal de New York que homem mau o meu pai foi.
- O kadar aptal mısın?
- É assim tão burro?
Doğruca çöp havuzuna doğru kaçmaya başladım.. ve o kadar kalın bir tuzla kaplıydı ki, sanki çamur gibiydi.
Directo para o lago de tratamento que fica lá trás, e era tão espesso com o sal, que parecia lama.
Harriet'le ilgilendiğimiz için ne kadar geç yatarsak yatalım benden önce kalkıp kahve hazırlıyor.
Ficamos acordados com a Harriet e ela acorda antes de mim e faz o café.
Bir haftadır sokaklarda yatıyorum, o kadar acıktım ki fare yedim!
Há uma semana que durmo na rua. Tinha tanta fome que comi um rato!
Kim ya da neyse Dirk Gently'yi bulana kadar. Sonra piranayım.
Até encontrar o Dirk Gently, seja lá quem ele for, e depois sou uma piranha.
O kadar mermi sıkmak zorunda mıydılar?
Era preciso aqueles tiros todos?
Hayatımı tek başına mahvedebilecek kadar zeki biri değilsin.
Não eras esperto o suficiente para me destruíres sozinho.
Kahraman olana kadar bana yaptığım işi yapmamamı söyleyecekler.
Iriam dizer-me para parar de fazer o que faço até eles salvarem a situação.
Bunun o kadar kolay olacağına inandın mı?
Pensaste mesmo que seria assim tão fácil?
Bize yardım etmezsen sen de o katil kadar aşağılıksın, biliyorsun değil mi?
Tu sabes que, se não nos ajudares, és tão cabrão quanto aquele assassino.
Bu kadar bağlanacağımı beklemezdim.
Em não o poder proteger.
Benden haber alamadığında ne kadar streslendiğini biliyorum o yüzden bir süre uzakta olacağımı haber vermek istedim belki taşınabilirim de.
É a minha vez de deixar uma mensagem tola. Sei que ficas nervoso quando não sabes de mim e só queria dizer que poderei passar uns tempos fora.
Çekinme tatlım, istediğin kadar düşün.
Esteja à vontade, querida, demore o que for preciso.
O kadar ayrıntılıydı ki bunu gerçekten yaptığını düşünmeye başladım.
Isso é muito específico e penso que realmente fizeste isso.
Çöp poşetim yırtıldı. Ben de çöplüğe kadar gitmek yerine etrafa tıkıştırdım.
O meu saca rebentou, e escondi o lixo em vez de o levar para o contentor.
Babanın daha fazla avantajı var o yüzden bir dahaki görüşmeye kadar senin durumunu güçlendirmemiz lazım.
Quero que esta história acabe melhor. Está bem. Obrigada.
Mıknatıs ne kadar güçlüyse, etkisi de o kadar güçlü olur.
Quanto mais forte é o electroíman, mais forte é a interferência.
Bu biraz sürebilir. Ne kadar zamanımız kaldı?
Seria um hospedeiro de primeira, mas é impossível evitar o acidente.
Kıpırdamadan durmanı istiyorum, mümkün olduğu kadar. Tamam mı?
Preciso que fiques o mais quieta possível, está bem?
Hepsi bu kadar mı yani?
É o máximo que podes dizer?
Onu bir çeşit bakıcı olarak kullanıyorsun ben de bu yüzden duruşma tamamlanana kadar çocuğun babasında kalması için bir öneri hazırlayacağım.
Pelo que os seus atos indicam, confiou nele como encarregado de educação. Agi em conformidade, e recomendei a custódia do pai até se resolver o caso.
yönetici tarihi kayıtlar üzerinde çalışıyor ve daha sonra bazıları büyük, bazılarıysa o kadar da büyük olmayan koşulları en iyi şekilde değerlendirmek için bir takım eylemler hazırlıyor.
O Diretor estuda os registos históricos e decide as ações a executar, umas grandes e outras não, para atenuar as consequências.
Daha fazla test yapmak istiyorlar eğer MRI sonuçlarım bir öncekiyle aynı çıkarsa ben ölene kadar üzerimde deney yapıyor olacaklar.
Eles querem fazer mais exames. Se o IRM der o mesmo resultado, vão fazer-me experiências até eu morrer.
O kadar uzun süredir uzaylıları kovalıyorum ki belki de hepsinin kafese tıkılması gereken birer düşman olmadığını düşünmek aklımın ucundan bile geçmedi.
Sabes, eu... ando a caçar extraterrestres há tanto tempo... que realmente nunca parei para considerar se talvez, nem todos fossem hostis que merecessem estar presos.
Temizleyicileri atmosfere ne kadar erken alabilirsek, Isınma eğilimini tersine çevirme şansımız.
Quanto mais rápido colocarmos os filtros na atmosfera, maiores as chances de revertermos o aquecimento.
- Bekle! Bu senin gidebildiğin kadar hızlı mı?
- É o mais rápido que isto dá?
Bugüne kadar çalıştığım en zor dava ve büyük ihtimalle, bütün hayatımda çalıştığım en büyük dava olacak.
É o mais difícil em que trabalhei e talvez o mais duro que terei.
Savcı olayı çözene kadar kızı gözaltında tutuyor eğer onu suçlayacaksa.
Vai ficar em observação até o M.P. decidir se a vai acusar.
O ilaçlar karımın beynini o kadar etkiledi ki kendini öldürmeye çalıştı.
Porque acha que mataram a Angela? Aqueles medicamentos atrofiaram de tal modo o cérebro da minha mulher que ela se tentou suicidar.
Bakalım Quaker seks kraliçesi, kafesine geldiğinde gördüğü kadarıyla onu hatırlayabilecek mi?
Vejamos se a deusa Quaker do sexo o identifica do arrombamento do café.
Ama siz benden önceyseniz, yani o zaman, sandığım kadar masum biri değil.
Mas se veio antes de mim, bom... Faz com que ele não seja tão inocente quanto eu pensava.
Akatizi. O kadar kızmamın sebebi bir şeyin canımı sıkmasıydı.
Se não acreditas, pesquisa. "Acatisia".
- O kadar metaforik olmayalım, ne dersin?
- Acho que queres dizer "metafísicos".
Çocuklarımız hayatlarının kalanında ne kadar kötü olurlarsa olsunlar daima bu anı anımsayacaklar.
PIZZA DO CAMPEONATO NÃO ACEITAMOS SEMIFINALISTAS Não importa como as crianças vão estragar o resto das suas vidas, vão ter sempre este momento.
El sıkışmanın büyük anlam ifade ettiğini düşünecek kadar salak mısın?
E és palerma o suficiente para acreditar que o aperto de mão de um homem não significa nada?
Öyle olsun da bakalım işler ne kadar sarpa saracak. "
Para ver o máximo de loucura que esta merda alcança. "
Onlara ana kampa gidene kadar iletişim kuramayacağımızı söyleyin.
Alcance o acampamento base.
Ne kadar olduğu önemli değil. Çünkü onu da bulacağım, seni de bulacağım.
Não importa quanto é, porque vou apanhar o Mike e também vou apanhar o Harvey.
Luterman'ın ne kadar aç biri olduğundan haberin var mı?
Sabes quantos espargos o Luterman come? Até logo, chefe.
Evet hatta o kadar harika ki, sana anında bir teklif yapardım.
- Sim. É tão perfeito que eu teria feito uma oferta imediata.
Mike Ross nişanlısı ile görüşebilsin diye mi ben bu kadar şeyi ayarladım.
Não cobrei favores para o Mike Ross fazer uma visita conjugal.
Eğer işler yolunda giderse, şirketimi hayatımın sonuna kadar sen temsil edersin.
E se resultar, a minha conta é da sua firma para o resto da minha vida.
- Leonard Bailey davası hakkında ne kadar istekli olduğunu biliyorum ama az önce Masumlar Projesi'nden bir telefon geldi. Korkarım dava gerekli şartlara sahip değil.
- Sei o quão dedicada estava ao Leonard Bailey, mas recebi notícias agora do Projeto Inocência e o caso dele não se qualifica.
Ben de elimde kazanacak kadar şey olmadan iddianame hazırlamak istemedim ve yapmam gerekeni yaptım.
Eu não ia apresentar uma ação criminal sem poder ganhar. Por isso, fiz o que tinha de fazer.
- O kadar mı kötü?
- Assim tão mau.
Tamam, bu işi uzatabildiğim kadar uzatacağım, ama zaten neredeyse teklifi hazırlamayı bitirdim. Bu yüzden onu dosyalamamda sana ihtiyacım olacak.
Pronto, arrastei isto o máximo que pude, mas já acabei de redigi-lo.
William anlamıyorsun galiba bu şerefsiz ne zaman onlara yardımı bırakırsa o kadar iyi.
Acho que não está a perceber. Quanto mais cedo o filho da mãe que fez isto parar de os ajudar, melhor será para nós.
Şerefsizin adını söyle bana hafta sonuna kadar tüm hesaplarını dondurayım.
Diz-me o nome desse filho da mãe e eu congelo já os ativos dele.
Açıkçası şu ana kadar anlaşmayı kullanmadım.
A verdade é que eu nunca sequer o considerei antes.
Harvey'nin buraya gelmesi için akşam altıya kadar vaktin var yoksa ben de kendi küçük duruşmamı ayarlarım.
Tens até às 18 horas de hoje para trazer o Harvey. Depois disso, vou ser eu quem vai agendar uma audiência.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]