English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Oraya bak

Oraya bak translate Portuguese

716 parallel translation
İhtiyarın oraya bak.
Vai dar uma olhada no Vovô!
Böyle bağırmayı kes ve nereye gidiyorsun oraya bak.
Deixe de uivar e olhe por onde vai!
Oraya bakıyorum, ama ektiğim patatesleri göremiyorum.
Olho lá para fora, e não vejo as batatas que semeei.
Adım Manda. Nehrin oraya bak.
Vai ver no rio, talvez encontres alguém.
- Bakın, oraya bakın.
- Olhem, olhem para além!
Oraya bakın!
Olhem para ali!
- Oraya bak bir tane daha geliyor.
- Tens um à tua frente.
Oraya bak.
Olha para ali.
Oraya bak!
Olha ali! Aqui, não, por favor.
Baxterların oraya bakın, ama onu canlı ele geçirin.
Procurem-no junto dos Baxter, mas apanhem-no vivo!
Oraya bak.
Olha para lá!
- Oturun ve oraya bakın.
Sente-se. Olhe para ali.
- Oraya bak.
- Olha, olha.
Şef, oraya bakın.
Chefe, veja! Veja lá em baixo!
Bizim gidip bir yer bulmamız oraya bakıp size durumu bildirmemiz gerekli.
É suposto sairmos e procurar um lugar qualquer analisá-lo e dizer-lhe qual a situação.
Oraya bakın.
Fica de atalaia.
Yo, oraya bak.
Não, olhe para lá!
Oraya bak.
Olha lá em cima.
- Oraya bak!
Cuidado!
Oraya bak, Ayaklar odanın dışında!
Olhem para ali, pernas fora do quarto!
Hepimiz oraya bakıyorduk bilirsin işte, ip gibi sıraya diziliydik.
Todos nós, alinhados a olhar para aquilo.
Bana ters bakıp oraya kimseyi sokmadığını söyledi.
Olhou para mim e disse que não deixava ninguém ir lá.
- Bak, oraya çık.
- Olhe, para ali.
Ben gidince, kasabanın merkezindeki meydana git. Oraya iyice bak. Orası seni sevdiğimi anladığım yerdi.
Quando eu estiver longe, vai àquela praça que há no centro e olha bem para ela, porque foi aí que soube que te amava, foi onde tivemos aquela discussão e eu não sabia que fazer.
Sen, bir bak oraya!
Tu, dá uma vista de olhos!
Bak, oraya geri dön, seni gönderebilirim...
- Vais para lá que eu mando-te...
Bak, Ona birşey olmasını istemiyorsan Bize oyun oynamadan, doğruca paraların olduğu yere götüreceksin günlerce tepelerde oradan oraya boşuna dolaştırmadan.
Se perceber que pode acontecer algo com ela, se tentar ser muito esperto... então talvez nos leve direito ao dinheiro... ao invés de ficarmos vagando dias e dias.
Bak yine girdi oraya.
Lá vai ele outra vez.
Oraya dikkatlice bak ve kararını ver ya da toplum kurallarını sadakatle uygulamada dikkatsizlik yapmayın.
Dêem uma boa olhadela e decidam se pretendem ou não seguir as regras da nossa sociedade.
Oraya bak, Zeb.
Olha para ali, Zeb.
Bak, Keely and Mitch toplantı için şuanda ofisimdeler oraya gelecekmisiniz, gelmeyecekmisiniz?
- Ouça! O Keely e o Mitchell estão na delegacia... para uma reunião que convoquei. Vai lá estar ou não?
Düşkünler Evi, Aksi Kızlar Evi bak işte oraya bir şeyler yollayabilirim..
"Lar para Raparigas Desfavorecidas". Vou mandar qualquer coisa.
Bak, ben oraya yalnız gidemem.
Ouça, não posso aparecer sozinho.
Oraya git, şu kapıya bak.
Vai lá e atende a porta.
Hayır, oraya bak!
Não, ali!
Karanlık basmadan oraya gitmeye bak.
Vê se chegas lá antes de anoitecer.
Olur da yolun oraya düşerse, mutlaka uğra ve bir bak.
Se for por aqueles lados, dê uma olhadela.
Bakın ne diyeyim. Onu yeriz sonra kendinizi suçlu hissederseniz bir mezar kazarız, onu oraya kusarsınız.
Olhe, fazemos assim, vamos comê-la, se depois se sentir um pouco culpado, cavamos uma sepultura e pode vomitar lá para dentro.
Nereye bakıyorsa oraya. Bass.
Na mesma coisa que ele está a ver, Bass.
Git bak bakalım oraya gitmiş mi.
- Vai lá perguntar por ele. - Está bem.
Bak oraya bugüne kadar hiçkimse girmedi ve hiçkimse çıkmadı.
Sabes... nunca ninguém entra... nunca ninguém sai.
- Şuna bak! Oraya git!
- Olhe aquilo!
Bakın, hüviyetimi selde kaybettim de... nasıl olsa oraya girdiğinize göre, belki... bana biraz Old Harper alır mısınız... alkollü içki?
Perdi minha ID em uma inundação... e eu queria saber, já que entrará lá mesmo... Pode me comprar Old Harper?
Bakın, sizi oraya arabamla bırakıp sonra eve dönebilirim.
Olha, eu posso levar-te no carro e depois vou para casa.
Bana bak, Los Angeles'a git ve bu işi temizle, yoksa ben oraya gelip seni temizleyeceğim.
Digo-lhes, vão a LA e arrumem o assunto ou vou lá e arrumo convosco.
Bak, bırak oraya geleyim.
Deixa-me ir aí.
Bak hayatım... okul açılmadan seni oraya götüreceğime söz verdim, biliyorum.
Olha, querido, sei que te prometi levar para Monterey antes da escola começar.
Bak, hala en iyi şansımız oraya birini sarkıtmak.
A nossa maior hipótese é a linha de salvação.
Şimdi dinle bak, oraya gidip Bay Christopher'ı bulacaksın.
Bom, deixa-me explicar-te.
Bu nedenle adamımız, dostunu körü körüne, oraya buraya bakınarak bulmaya çalışır.
Então o nosso homem procurou o amigo.
Bak orada bir yer var oraya otur.
Tens ali um lugar vago. Vai e senta-te.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]