Uzak değil translate Portuguese
1,042 parallel translation
Gran'in yerine gitmiştim. Hemen köşede, uzak değil.
não é longe.
Chilina yolunda, buradan fazla uzak değil.
No trilho de Chilina, perto daqui.
Fazla uzak değil.
Já não é longe.
Buradan pek uzak değil.
Já falta pouco.
Altı adımdan uzak değil. Benim bitişiğimdeki hücre.
A menos de quinze centímetros, em uma cela junto à minha.
Pekala, o kadar uzak değil.
Bem ; isso não é muito longe.
Uzak değil.
Não fica longe.
Çok uzak değil. Bu tarafta.
Não é muito longe.
Hayır, çok uzak değil.
Onde fica isso? - É aqui perto daqui.
Belki Mabet artık uzak değil.
Talvez o Santuário já não seja longe.
Paris'ten uzak değil.
Não é longe de Paris.
- Çok uzak değil.
Não durante muito tempo.
"Buradan pek uzak değil." dedi.
Ele disse : Bem, não muito longe daqui.
Perros-Guirec, fazla uzak değil.
Perros Guirec não é assim tão longe.
O kadar uzak değil.
Não é assim tão longe.
- Yeteri kadar uzak değil.
- Não o suficiente.
Uzak değil.
Não é longe daqui.
Manyoca nehri 2 milden uzak değil.
O rio Manioca fica a menos de 3Km de distância.
Mobyuj okadar uzak değil.
Afinal, Maubeuge não é um sítio assim tão horrível -
Çok uzak değil.
Não muito longe.
Şuradan git, sola dön, uzak değil... sonra sağa, onu sol tarafta bulacaksın.
Vai por aí, vira á esquerda, logo a seguir, depois á direita e encontra-lo á esquerda.
Pek uzak değil.
Não é muito.
O kadar da uzak değil, Alex.
- Não é longe, Alex.
O kadar uzak değil değil mi?
Não é assim tão longe, pois não?
Artık uzak değil!
Já não é longe!
Gölcük uzak değil.
O poço já não está longe.
Bize yok denecek kadar aza mal olacak ve Westchester'a uzak değil.
Vamos pagar pouco e não é longe de Westchester.
Sicilya, oradan uzak değil.
Daí, não é longe da Sicília
Ama ben içki içmek için değil,.. ... insanları uzak tutmak için gittim. En azından Pazar sabahları.
Não vou lá pelo Whiskey, mas para afastar as pessoas dele, pelo menos aos domingos de manhã.
- Londra Kulesi'nden mücevherler... polisten uzak dururuz onlar bizim dilimizi konuşmaz... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneceğiz... güle güle, hemen dönün ne de olsa sizleri özlerim... sizi seviyorum, güle güle diyorum, elveda değil... fazla gecikmeyin, hemen dönün size bir bakayım, Tanrı sizi korusun... söylediklerimi sakın unutmayın çabuk dönün... uzaklardayken bile bu şarkı kulaklarımızda olacak... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz... hoşçakalın, fazla gecikmeyin ne de olsa sizleri özlerim... sizi seviyorum, güle güle diyorum, elveda değil... uzaklardayken bile bu şarkı kulaklarımızda olacak... hoşçakal, görüşürüz çok geçmeden döneriz...
como gosto de vocês digo adeusinho e não adeus não demorem, voltem depressa quero vê-los outra vez recordem esta canção e voltem depressa e quando estivermos longe ouviremos a canção adeusinho, até mais ver, não nos vamos demorar adeusinho, até mais ver, não nos vamos demorar adeusinho, até mais ver, não nos vamos demorar adeusinho, não demorem já começo a ter saudades como gosto de vocês digo adeusinho e não adeus e quando estivermos longe ouviremos a canção adeusinho, até mais ver, não nos vamos demorar.
Uzak duramadın, değil mi?
Não conseguiu alhear-se, hem?
Her kim, Tanrı'nın bize yememiz için bahşettiği etten,.. ... kendisi çileli bir yol tuttuğu için değil de yenilmesini uygun görmediği için uzak durursa ;.. ... Lanetlensin!
Se alguém, pelo jejum, se abstém das carnes que Deus nos deu ao Homem como alimento, e não porque deseja mortificar-se... mas porque não lhe parecem próprias para comer, que seja condenado!
Bayan Williams uzak bir ihtimal de olsa, üvey kızınız haklı olsaydı, size söylemem, pek akıllıca olmazdı öyle değil mi?
Ora, Sra. Williams, se, por uma hipótese remota, a sua enteada tivesse razão, não teria sido inteligente da minha parte dizer-lhe, pois não?
Dış uzayın karanlık ve çalkantılı koridorlarında, uzak bir gezegenin patlaması,..... hatta galaktik bir facianın, maymunların kendi zamanlarından bizim zamanımıza.. sıçramasına neden olması, inanılması zor bir şey değil.
É crível que nos corredores negros e turbulentos do espaço, o impacto de um remoto desastre planetário ou galáctico, lançou os símios do presente deles, para o nosso.
Caydor Beyi olmanın ötesinde senin de taç giymen pek uzak ihtimal değil.
Aquela nobre casa poderá ainda conduzir-vos ao trono para além de Cavaleiro de Cawdor.
Khanka Gölü uzak değil.
O lago não é muito longe.
Aynı gerekçeyle, Bay Locken. Olacaklardan uzak tutmam mümkün değil.
Pela mesma razão que você não é capaz de a impedir de ir lá fora.
- Apaçık bir sonuç için uzak değil ama.
À excepção do mais óbvio :
Bence bir şeyleri uzak tutmaya çalışıyormuş. Öyle değil mi?
Acho que tentava manter algo afastado, não acha?
Eğer sadece bilseydin ki bu yolculuğu kabul ettiğime nasıl pişmanım sırf senden ve çocuklardan uzak olduğumdan değil ama ayrıca...
Se ao menos tu pudessse.. ... saber o quanto me arrependi de ter aceite este comando não só por me forçar a estar longe de ti e das crianças mas porque é...
Bunlar Dünya ve diğer gezegenleri oluşturarak kendi enerjileri ile değil, uzak Güneş tarafından ısıtıldılar.
Iriam tornar-se na Terra e nos outros planetas, aquecidos pelo distante Sol, e não a partir do seu interior.
Fakat belki de bizden daha gelişmiş bir medeniyet uzak geleceğe ve geçmişe yol alarak 40 yıllık kısa mesafelere değil de mesela ; güneşin ölümüne, ya da evrenin doğuşuna tanıklık edebilir.
Mas talvez que outros seres muito mais avançados que nós, estejam viajando ao futuro distante e ao passado remoto, não a cerca de 40 anos atrás na Terra, mas, digamos, para presenciar a morte do Sol ou a origem do Cosmos.
Bütün evrende, en uzak galaksiye kadar, bildiklerimiz uzak bir evrendeki kapalı bir elektrondan daha büyük değil.
O nosso universo inteiro, até à mais afastada galáxia de que falámos, não passa de um electrão fechado, num muito maior universo que nunca poderemos ver.
Bugün galaksimizin fethinin eşiğindeyiz ve bu hiç de uzak bir gelecek değil.
Hoje, estamos a pensar em conquistar toda a galáxia. E num amanhã não muito distante...
Metro hattı uzak değil.
Tudo bem. Está tudo bem.
Orası Uzak Doğu değil ki, ahmak.
Isso não é no Oriente, imbecil! Isso é no Médio-Oriente.
Yeterince uzak işte, değil mi?
É tudo no Oriente não é?
Ondan uzak dur. O sakin birisi değil.
Não te chegues a ela.
Ama tavşanları uzak tutmak için değil.
Está quente, está quente. Só se engana na direção dos coelhos.
Burası sanal güverteden daha büyük değil elbette, o yüzden de, bunu ayarlamak için, bilgisayar, görüntüleri... daha uzak perspektifteki görüntüleri sanal güverte duvarına diziyor.
Obrigado. Data? É difícil de avaliar sem informação.
Evden uzak olmak, yalnızlık hissettiriyor, değil mi?
Sente-se solidão quando estamos longe de casa, não é?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25