English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ V ] / Ve bak

Ve bak translate Portuguese

18,975 parallel translation
Sadece iyi olup olmadığını görmek istiyorum ve bak, anlıyorum da.
Só quero saber se ele está bem. E percebo.
- Ve bakımlı, romantik türden değil.
E não do tipo sensual e romântico.
Buraya servetini kazanmaya gelmişti, ve bakın ne oldu.
Ele veio para fazer fortuna e, agora, vejam.
Aynen, ama uydu sinyallerine, termal görüntü verilerine ve ley hatları haritasına bakınca sanırım Darhk Sky Ormanı tarafında bir yerleşkede.
Torna-se mais difícil localizá-lo. Depois de cruzar dados dos satélites, imagens térmicas e as Linhas de Ley, penso que o Darhk está nas Florestas Sky. Está?
Bak. Bunu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim ama Black Canary olmandan mutluyum yaptığın bütün o iyi şeylerden dolayı mutluyum ve onların sana getirdiği iyi şeyler için mutluyum ama bu işi kabul etmenin o maskeyi sonsuza kadar çıkarman anlamına geldiğini bilmen gerekir.
Nunca pensei em dizer isto, mas estou feliz por ser a Canário Negro, estou feliz pelo bem que vem fazendo, estou feliz pelo bem que fez-te, mas precisas saber que ao aceitares esse trabalho, vais tirar a máscara para sempre.
Bağlantıları kurunca anlamak kolay oldu senin Diggle ile bağlantın küçük kız kardeşin ve eski sevgilin ile bağlantın ve William'ı kurtarmaya geldiğinde gözlerindeki o bakış, bir babanın bakışıydı.
Foi um salto para descobrir a ligação do Diggle contigo, com a tua irmãzinha, a tua ex-namorada, mas quando vieste resgatar aquele rapaz, William, o teu olhar era o olhar de um pai.
Beyaz şarap ve The View ile eğlenmene bak.
Chablis, "The View".
Bakın, belki göğüsler çizmek istersiniz diye keçeli kalem ve çizim kâğıdı getirdim. - Süper.
Ei, trouxe cartolinas e marcadores caso queiram desenhar peitos.
Bak şimdi, bu cihaza bağlandığında uyku zihnime girebileceksin. Ve orada şu korkunç rüyalarımı ebediyen sonlandıracaksın.
Estás a ver, assim que se ficar ligado a este dispositivo, vais poder entrar na minha mente adormecida, onde vais acabar com estes pesadelos horríveis de uma vez por todas.
Gençken hayatımda yapmak istediğim bir sürü şey vardı ama artık 46 yaşındayım ve hayatım boyunca tüm yaptığım Joe'nun bakımıyla ilgilenmekti.
É que quando eu era nova, tinha tantas coisas que queria fazer com a minha vida, mas agora tenho 46 anos e tudo o que já fiz foi tomar conta do Joe.
Bak, Gretchen, sana o mektubu yazdığımı biliyorum Ve o zamanda ciddiydim. Ama o ta 20 yıl önceydi!
Ouve, Gretchen, eu sei que te escrevi aquela carta, e naquela altura eu falava a sério, mas... isso foi há 20 anos!
Birkaç güzel paslaşma ve... Bak sen!
Alguns passes bem jeitosos...
Tenis topunu, Mitch McConnell gibiymiş ve Ekonomik Bakım Yasası'ndaki sübvansiyonları düşürmeye çalışıyormuş gibi düşünüyorum ve şöyle diyorum :
Sabes, eu apenas faço de conta que a bola de ténis é o Mitch McConnell a tentar reverter subsídios para a Lei dos Cuidados Universais, e eu digo : "Nem pensar!".
Bakın, gelmemin sebebi şu ki kızınızdan çok hoşlanıyorum ve onunla evlenmek istiyorum.
Veja voltando ao assunto eu gosto da sua filha. E quero casar-me com ela.
Zirve bugün başlarken, 20'den fazla ulusun politikacıları ve önde gelenleri Gotham'da bir araya geliyorlar. Zirve bizlere teknolojinin geleceğimizi nasıl biçimlendireceğine dair önemli bir bakış açısı vaadediyor.
À medida que a cimeira se aproxima, políticos e dignatários oriundos de mais de 20 nações convergem em Gotham, para o que promete ser um olhar atento à forma como a tecnologia moldará o nosso futuro.
Bak, istediğin kadar Boss Hogg gibi davranabilirsin ama bu kızın kan kaybından ölmesine izin veremem. Bak ne diyeceğim, ben arabama biniyorum ve kızı hastaneye götürüyorum.
Pode-se armar em chefe como quiser, mas não vou deixar esta miúda a sangrar até à morte, então vou voltar para o meu carro e levá-la ao hospital.
Ve tekrar bir şey yapıp daha fazla bakıyorsun.
Depois trabalhas e observas mais.
Elvina'ya karşı olan bakışlarını ve onun sana olan bakışlarını gördüm.
Vejo-te a olhares para a Elvina e ela para ti.
Uzun saçlı, pırıl pırıl gözlü ve şeytani bakışlı biri ile ilgili.
Sobre uma beldade de cabelo comprido, olhos brilhantes e um humor tramado.
Hayatım boyunca uzaklara bakıp numara yaparak yaşadım bu tarz şeylerle ilgilenmemeye çalıştım ve güreşleri izlemedim ve oskar törenlerini de.
Passei toda a vida a ter de virar a cara e fazer de conta que não estava interessado nessas coisas ou na luta Greco-Romana ou na passadeira vermelha dos Óscares.
Bak, annen korkmuyor ve hasta da değil.
A mamã não está assustada e não está doente.
Altın işlemeler, Şam işleri ve pahalı sanat eserleri ile... donatılmış 600 metrekarelik bir dairede yaşayan... ama engelli bir çocuğa bakıcılık yapmaya da... vakit ve enerji bulan bir adam hakkında ne denilebilir?
- com sauna particular... - Tonto do... e uma mesa de bilhar, rodeado de tapeçaria fina, ornamentos, damascos e obras de arte caras, mas que também dedica tempo... e energia, às noites, para tomar conta de um rapaz incapaz.
Ona neşe dolu gözlerle bakın ve Aziz Augustine'in sözlerini hatırlayın :
Com alegria no olhar. E lembrem-se o que disse Santo Agostinho :
Bak, ikimiz de imkânsız bir duruma adapte olmaya çalışıyorduk ama sen bir üniversitede hoca değilsin, ve ben kesinlikle bir kütüphaneci değilim.
Estamos os dois a tentar adaptar-nos a uma situação impossivel. Mas tu não és um professor do liceu, e definitivamente eu não sou uma bibliotecária.
Bak bu gidişte sen, ben ve Wasim partiye katılacağız.
Parece que a este ritmo só você, eu e Wasim estaremos nesta festa.
Dünya'ya bakıyorsun ve gerçekliği görüyorsun.
Olhas para o mundo e vês apenas... a realidade.
Hayır bak, günün sonunda emekli olacağın ve artık oynamayacağın bir gün gelecek ve o zaman ne yapacaksın?
Ouve, chegará a altura em que te vais reformar e não poderás jogar.
Gözlerime bak ve böyle olmadığını söyle.
Olhe para mim e diga-me que não vê.
İç Güvenlik dosyasına bak ve bana Dwight Ford'un adresini getir.
Vai buscar o arquivo da Segurança Interna... e vê se consegues o endereço do Dwight Ford.
Bakın, bazılarınızın mukaddes varlıklarınızı ve kültürünüzü korumakla ilgili endişeleri var.
Sei que alguns de vocês se preocupam... com os vossos locais sagrados e com a protecção da vossa cultura.
Mesajlarına ve maillerine bak.
- Vê as mensagens e os emails.
Bak, bu dönüşüm canını yakacak ve ilk dolunayın çok fena olacak.
Olha... A transformação vai magoar. E a tua primeira lua cheia vai ser uma autêntica porcaria.
Ve şu an gördüğüm çılgınlığa bakılırsa.. .. sana ya da yollarına çıkacak herhangi bir şeye merhamet göstereceklerini hiç sanmıyorum.
Dada a sua agitação actual, acho que não vão ser misericordiosos contigo ou com quem estiver à frente.
Bak dostum, bu çok uzun bir hikaye ve bilmen gereken şey.. .. masum insanların zarar görecek olması.. .. çünkü Atalar şehrin..
É uma longa história e tudo o que interessa é que vai sobrar para inocentes, pois os Antepassados não se ralam que a cidade entre em guerra.
Birkaç ölü çiçeğe dokundun.. .. ve durdun. Etrafına bakındın..
Tocaste ao de leve nalgumas flores mortas e paraste, olhaste à tua volta e devolveste a vida àquelas flores com a tua magia.
Kardeşiyle beraber fotoğrafçılık ve antika işlerine bakıyormuş.
Tem uma loja de fotografia e antiguidades com o irmão.
Bir silah patlıyor ve tren birbirine giriyor ama sen sadece hafifçe yaralanıyorsun. Şansa bak.
Depois de ser alvejado e ter caído de um comboio, o seu estado é... um alívio.
Onlara bana tecavüz edildiğini anlatıyor, ve... onlar hepsi sanki sırıtıyor ve bana bakıyorlar ve...
aos médicos. Ela diz-lhes que fui violado e... todos eles ficam, tipo... a sorrir e... a menosprezar-me e...
Bak, sen ve ben sözleşmeli çalışıyoruz..
Tu e eu somos, apenas, contratados.
Bakın, tanıdığınız en ihtiyatlı adam benimdir. Ve ben Katie'ye hayatım pahasına güveniyorum.
Olhem, sou o tipo mais cuidadoso que já conheceste, e eu confio na Katie com a minha vida.
Güvenlik önlemlerine bakılırsa Willshire ve Vermont son durak olacak.
A julgar pela presença da segurança, parece que Wilshire and Vermont será o destino final.
Bak canavar ve iblisleri çizmek başka onları bizzat yakından görmek başka.
Ouve, uma coisa é desenhar monstros e demónios, mas é completamente diferente vê-los à minha frente.
Görünüşe bakılırsa, 2016'da haberimin olmadığı....... bir çocuğum varmış, ve burada gelecekte büyük büyük büyük büyük büyük torunum Savage'ın günün birinde dünyayı yok etmek için kullanacağı bir robot Gestapo ordusu yaratıyor.
Parece que tive uma criança da qual eu nem sequer sabia em 2016, e aqui no futuro, minha tetraneta cria um exército de robots Gestapo que Savage um dia irá usar para destruir o mundo.
Ama şu işe bakın ki spor ve direksiyon dersi veriyorum.
Mas o mais irónico é que ensino Ginástica e Condução.
Hayatlarımıza derinlemesine bir bakış attık ve "Böyle yürümüyor" dedik.
Olhámos objectivamente para as nossas vidas e dissemos : "Não está a funcionar."
Bak... Bir çocuk varmış ve babası 6. yaş gününde ona bir şahin almış.
Ouve havia um rapaz e o pai dele ofereceu-lhe um falcão no sexto aniversário.
Düşünüyordum ki Ben Urich bir yerlerden buraya bakıyor ve bunlardan keyif alıyor.
Nada, estou só a pensar que, algures, o Ben Urich nos está a ver e a adorar isto.
- Yaptım, yalan söyledim fakat bak, Yakuza parayı öncekinden daha büyük ve daha karanlık bir şeye aktarıyor, tamam mı?
- Sim, menti, mas a Yakuza está a canalizar dinheiro para algo ainda maior e mais sombrio do que antes.
Bak, bunun firmamı kurtarması gerekiyordu, ve kurtarmadı.
Isto era para salvar a minha firma de advocacia e eu não...
Birkaç yere ulaşacağım Tepper denilen adli tabibin son bilinen adresini bulacağız ve belki de mahkeme salonunun dışında bir sohbete daha istekli olur Frank Castle'ın buz gibi bakışlarından uzak bir şekilde.
Eu vou puxar uns cordelinhos, descobrimos a última morada conhecida do médico-legista Tepper e talvez ele esteja disposto a falar fora do tribunal, longe do olhar ameaçador do Frank Castle.
Bak, Claire, kimse burada olduğumuzu bilmiyor ve sana gerekli güvenliği sağlayacağım.
Mas ninguém sabe que estão aqui. Eu vou dar-vos toda a proteção possível.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]