Yeter ki translate Portuguese
1,384 parallel translation
Yeter ki beni Tok'raya hemen götürün.
Se me levarem até aos Tok'ra imediatamente.
Yeter ki iyi ortaklarımız ve arkadaşlarımızla bir sorunun olmasın.
Quer dizer, se os nossos amigos e aliados concordarem.
Ne istersen al yeter ki bana zarar verme.
Leve o que quiser, mas não me faca mal.
... yeter ki onu sen taşı.
Enquanto te couber carregá-lo.
Yeter ki, ne yapacağımı söyle bana! Sakin ol bakalım.
Diz-me o que fazer!
Yeter ki beni geri getirin!
Faz-me regressar!
Yeter ki bir erkek onu düzerken yüzünü çevirsin.
Desde que mantenha a cara virada quando a estiver a comer.
Para bekliyor, yeter ki sen bana bilgi aktar.
Bem, o dinheiro está lá, desde que cumpra.
Yeter ki beni havaalanına götür.
Dè-me uma boleia.
Lütfen, her şeyi yaparım, yeter ki beni öldürme. "
"Desculpa. Por favor, eu farei tudo, mas não me mates."
Onu atardamarlarından uzak tut yeter ki.
Mantém-na afastada das artérias.
Saçma, ama bilirsin... Altmışından sonra, erkekler herşeyi verirler, yeter ki...
Tolice, mas tu sabes... depois dos 60, o homem pagará qualquer coisa para...
- Yeter ki sen iyi ol.
- Desde que estejas bem.
Yapacak bir sürü şey var, yeter ki iste.
As actividades disponíveis apenas lhe dão significado.
Gitar, bir müzik aletinden fazlasıdır. Yeter ki böyle çal :
A guitarra é um instrumento em que tu vais tipo...
Yeter ki pezo zevkine uygun olsun!
Mantém as coisas chulíssimas. Chulíssimas!
Yeterince istersem, her şeyi yapabileceğimi söylerdi yeter ki candan isteyeyim.
Ele dizia que eu podia ser o que quisesse desde que quisesse o bastante.
İsterlerse bisiklet unutsunlar, yeter ki şu şeyi çıkarsınlar.
Ate Iá podem deixar uma bicicleta, desde que tirem tudo.
Boş ver. Yeter ki ona sahip çık.
Esquece. trata mas é dela.
Yeter ki ona dokunma!
Não o mates.
Burada olmasın yeter ki. Bana da anı olarak bu kaldı.
O que interessa é que se foi embora, e que eu fiquei com uma recordação.
Yeter ki o anlamda çıktığınızı söyleme.
Desde que não lhe digas que é um encontro. Cath?
Hayır, hayır, biz iyi olacağız... yeter ki bir arada olalım.
Não, não, estaremos bem... - se ficarmos juntos o tempo todo.
Çöplükte, sokakta, bir karton kutuda bile yaşarsın sen! Yeter ki bizden uzak olsun. Doğru değil mi?
Terias vivido na sarjeta, na rua, numa caixa de cartão, em qualquer sítio, desde que não fosse perto de nós.
- Sen yeter ki gel.
- Despacha-te.
Yeter ki gözümün önünden gitsin.
Quero que isso saia daqui.
Yeter ki hafızanı kaybetme.
Não fiques amnésica. - Isso.
Paramız bol, yeter ki işinizi düzgün yapın.
Massa é o que não falta, só depende de vocês.
Yeter ki gece olunca çam ağaçlarının sesi beni delirtmesin.
Se não me passar com o som dos pinheiros durante a noite...
- Yeter ki fotoğraf isteme.
- Não peças a fotografia.
- Sen yeter ki hazır halde bekle. - Anlaşıldı.
- Vai ligando a nave.
Kelso, yeter ki gerçekten bizim sihirli dünyamıza inan... o zaman hayatta kimse seni incitemez.
Kelso, desde que tu realmente acredites no nosso mundo mágico... nada na vida te pode magoar.
Yeter ki anlamamı sağlamaya çalışarak hakaret etme bana.
Mas não me insulte, não me explique o óbvio.
Kimi istersen al yanına. Yeter ki zamanında bitir
- Utiliza a ajuda que quiseres, mas constrói o palácio dentro do prazo.
Yeter ki donglamayan, bonklamayan bir şey olsun.
Desde que não chocalhe, apite ou buzine.
Sana bir depo benzin alırım, yeter ki beni oraya götür.
Eu pago-lhe um depósito de gasolina... se me der boleia.
Yeter ki bu lanet yerden bir an evvel çık.
Assim que te tirarmos daqui.
Ne olursa yaparım yeter ki yanında olmama izin ver.
Faço qualquer coisa se me deixares só ficar perto de ti.
# # Yeter ki siz anaya bir tane yapın
Faça um pela mama...
Onlarla takılmayacağıma söz veriyorum, yeter ki bir şans daha ver.
Eu prometo que não ando mais com ele.
Kafamda o kadar çok şey var ki. Yeter!
- Tenho muita coisa na cabea, chega.
"Horse and Hound" olsa da fark etmez, yeter ki okumadığım bir şey olsun.
Qualquer revista, basta eu não ter lido.
O kendini beğenmiş herifi öyle utandıracağım ki işi almam için yalvaracak. - Ağlama yeter.
Vou impressioná-lo tanto, que me implorará que fique.
Sen iyi ol yeter ki.
O que importa é estares bem.
Tanıştığımız ilk gün bana dedin ki Eğer seni bir daha göremezsem bile senin gibi bir kadının var olduğunu bilmek bile yeter bana.
Na primeira noite que nos conhecemos tu disseste-me que mesmo se nunca nos voltássemos a ver era suficiente saber que existia uma mulher como eu.
Gerçekten çok üzgünüm. Bu gecelik yeter diyorsan... - Ne diyebilirim ki?
Lamento muito, se quiseres dar por terminada a noite, entenderei.
Yeter ki buralarda sürünmesin.
Eu pago-te mais.
Haydi, tatlım. Bu kadarı yeter. Bir de deseydin ki...
Vá lá, querida, poupa-me.
Ama yeter ki bir şey yap, tepki ver.
Grita, chora, parte tudo, mas faz alguma coisa, reage!
Kumarhaneye gidelim mi? "dedi. Dedim ki" Hayır, Nicolas, yeter.
"Agora vamos para o Casino!" Eu digo, " Não, Nicolas, não.
Bu kadar yeter, buna ihtiyacın yok ki.
Não ponhas mais nada, não precisas.