Zar translate Portuguese
4,742 parallel translation
Gelişigüzel yayılırlar,... ve yalnızca zar dokudan geçerler.
Colonizam aleatoriamente, passam apenas pelo tecido membranoso.
Nabzı zayıf, zar zor nefes alıyor. - Onu taşımam gerekecek.
O pulso está fraco, respiração ofegante, vou ter de levá-lo.
Sana "biberiye" derlerdi, çünkü şişman ve yüzün hep kızarıktı.
Lembras-te que te chamávamos "Pimentão"? Porque era gordo e estava sempre corado.
İçeri girdiklerinde zar zor görebiliyordum.
Quando eles vinham mal os conseguia ver.
Çiğnenmeden binadan zar zor çıkabildik.
Mal conseguimos sair do prédio sem sermos atropelados.
Ateş, terleme, kızarıklık, boğaz ağrısı, bulantı kusma, kas ağrısı, eklem ağrısı, lenf nodunda büyüme...
Febre, suores, eczemas, dores de garganta, náuseas, vómitos, mialgia, artralgia, linfadenopatia...
İkinci oyunu zar zor kazandık.
Nem sei como conseguimos ganhar a segunda partida.
Einstein, Tanrı'nın evrenle zar atmadığını söylemiş!
O Einstein disse que Deus não joga aos dados com o Universo!
6 milimetre büyüklüğünde küçük bir sert zar altı hematom, beyin hasarı yok.
Pequeno hematoma subdural, de mais ou menos 6 mm, sem alteração da linha média.
Göz bebeklerin zar zor görülüyor.
Quase não te vejo as pupilas.
Çarşafı ağzıma tıkadı, zar zor nefes alabiliyordum.
Tapou-me a boca com os lençóis, mal conseguia respirar.
Bebeğimin yüzünü zar zor hatırlıyorum.
Mal me lembro da cara da minha bebé.
Canlı canlı kızarırsın.
Será queimado vivo.
- Işık bile zar zor vuruyor.
- O lugar mal tem luz.
Kızarıyor musun Hetty?
- Está a corar, Hetty?
Boyun dediğin o telefon direğine sen bile zar zor kravat takıyorsun.
Quase não consegues colocar uma gravata. Nesse poste a que chamas pescoço.
Zar zor ayakta duruyor.
- Não muito.
Deşici kardeşin 60'lı yıllarda onun boyun zarından büyük bir ısırık almış.
O estripador do teu irmão arrancou-lhe a cabeça nos anos 60. Nos anos 60?
Onu daha yeni zar zor geri kazandık.
Acabámos de recuperá-lo.
Zar zor nefes alıyor.
A respiração está por um fio.
Gerçi bulduysa.. -... benden önce bulduğu için çok kızarım.
E se encontrou, vou ficar muito chateada com ele.
- Evet, zar zor.
Sim, por pouco tempo.
Zar zor konuşuyor ve çok sarhoştu.
Ele mal conseguia falar, estava tão bêbado.
Kızar sonra da unutur gider.
Ela vai ficar furiosa, e depois vai esquecer.
Sonunda annemle orta okul yıllarımın çoğunda zar zor konuşur oldum. Çünkü bu benim için çok önemli bir şeydi.
Eu acabei por deixar de falar com a minha mãe durante o meu último ano, porque aquilo era importante para mim.
Zar zor hareket edebiliyorum.
- Eu mal me posso mover.
- Zar zor.
- Mal.
500 dolar bir aylık faizi bile zar zor karşılıyor.
500 dólares mal chegam para cobrir os juros mensais.
Annem bir keresinde suların hızarın kapılarının üstüne kadar yükseldiğini gördüğünü söylerdi.
A minha mãe disse ter visto uma vez as águas subirem até ao topo da porta da serração.
Bunlar hızarın işçilerini barındırmak için kullandıkları yerler.
Era por isso que eram usadas pelos trabalhadores da serração.
Sırt ağrısı yüzünden Dan zar zor çalışıyordu.
Precisamos do dinheiro. E o Dan mal podia trabalhar com as dores nas costas.
O şerefsiz herif simülatörü bile zar zor karaya çıkarıyordu. Alfa düzeyindeki görevi bir yana bırak.
Esse sacana mal conseguia fazer aterrar um simulador, quanto mais executar uma missão de nível alfa.
Mesela zar atmak.
Como dados?
Sadece birkaç zarı yuvarlayacaksın.
É só um par de dados.
Planlamalarımız zar zor 12 ay sonrası için yapıldı.
Os nossos ciclos de planeamento mal visavam 12 meses à frente.
- Çünkü zar zor hareket ediyorsun. Ne kadar kötü olduğunu görmek istiyorum.
Porque tens andado todo rígido e eu quero ver se é grave.
Zar zor İngilizce konuşuyor. Güneş ışında gözleri kamaşıyor mağarada yaşayan bir şeymiş gibi ki sanırım öyleydi.
Ele mal fala inglês, a claridade fere-lhe os olhos, como se tivesse vivido numa caverna, o que não deixa de ser verdade.
- Zar zor.
- Por pouco tempo.
Hiç kızar mı?
ele alguma vez se zanga?
Çok uzun zaman önceydi, zar zor hatırlıyorum.
Foi há tanto tempo que mal me lembro.
Bilinci yerinde değil ama hala zar atıyor.
Inconsciente, mas a lançar dados.
Kızarıklığın falan mı var?
Tem algum eczema?
- Hayır, yok kızarıklık falan.
Não, não tenho nenhum eczema.
- Zar zor.
Pouco.
Ama bazen de zar zor yeterlidir.
Às vezes, pouco é o suficiente.
İçimdeki hastalık, affetme duygumu ortadan kaldırıyor. Onun yerine, zirve toplantısında zar zor kontrol altında tutuğum his geliyor.
A doença está a superar minha vontade de perdoar, e, está-me a fazer pensar apenas numa coisa :
- Bayan Jesudian'da hızar var. - Aklından çıkar bunu.
- O Jesudian tem uma serra de mesa
Ama nabzı çok zayıf. Zar zor nefes alıyor.
Mal consegue respirar.
Zar zor birini seçiyorlar!
Quase ninguém foi escolhido!
Zar zor birini seçiyorlar.
Quase ninguém foi escolhido.
Zar zor nefes alıyor.
Ela mal respira.
zarif 47
zarbi 18
zardoz 16
zararsız 36
zararsızdır 20
zarar yok 24
zarar vermek istemedim 16
zar zor 18
zararı yok 108
zararı olmaz 18
zarbi 18
zardoz 16
zararsız 36
zararsızdır 20
zarar yok 24
zarar vermek istemedim 16
zar zor 18
zararı yok 108
zararı olmaz 18