Çok değil translate Portuguese
22,499 parallel translation
- Çok değil.
- Não é muito.
Çok değil.
- Não.
Çok değil ama yeterince yavaştım.
Não muito, mas o suficiente.
Dedektif Decker'a özellikle son davalarında çok yardımınız dokundu biliyorum, ama Ölümlülüğü keşfetmek tam olarak buranın işi değil.
Soube que tem sido bastante útil à detective Decker nos seus últimos casos, mas... explorar a mortalidade não é aquilo que eu faço aqui.
Çok güzel değil mi?
É maravilhoso, não é?
Ve dahası bu çok tehlikeli biliyorsunuz değil mi?
E além disso, parece que tens uma atracção pelo perigo, não tens?
O çok iyi değil yani işkence ve sonsuz hapisle.
Isso não é assim tão bom, sabes, com as torturas e a condenação eterna.
Dünyadaki bütün inançları bir araya getiren şeyin birazcık yasadışı tüketicilik olması çok garip değil mi?
É engraçado, não é, tudo que é necessário para unir as fés do mundo é um pouco de consumismo ilegal.
- Evet, ayrılık çok zor değil mi?
Sim, terminar é difícil, não é?
- Değil mi ya! Çok...
- Eu sei!
Çok geç değil Astra.
Não é tarde demais, Astra.
Çok sevdiğim biri değil ama ölmesini falan da istemezdim.
Não gosto muito dela, mas não quero que morra ou assim.
Çok basit olurdu, değil mi?
Isso seria fácil, certo?
Bu işleri çok iyi bilirsin, değil mi?
... o que conheces muito bem, não é?
Çok tatlı değil mi?
Não é lindo?
Kadın olmak bazen çok zor değil mi?
Às vezes, ser uma mulher é uma treta, não é?
Çok havalı, değil mi?
Bem fixe, não achas?
- Çok daha yavaş yaptığında değil.
- Não quando o fazias muito devagar.
Yok, çok fazla burada değil.
Não, não vou ficar muito tempo aqui.
Bebeğim, çok da sorun değil.
Amor, isso não é nada de especial.
Yaşam şartlarım çok iyi değil.
As minhas condições de vida atuais não são muito boas.
Bunca zamandır kalman için çok ısrar ettiğine bahse girerim, değil mi?
Aposto que ela foi insistindo para estares com ela até ao fim.
O 70'ler için bile çok alışılmadık bir anneydi, değil mi?
Não foi uma mãe nada convencional. Mesmo para os anos 70, não concordas?
- Çok umurumda değil. Ben gümüşünün peşindeyim.
Isso não me interessa.
Açıkça değil ama yok oluşunun bir çok yerde gerçekleşeceğinden bahsediliyor.
Não com clareza, mas fala da destruição dele em diversos lugares.
Neye inandığın çok önemli değil.
- Não importa no que acredita.
- Çok da garip değil.
Não tão estranhas.
- Geriye dönmek için çok geç değil. Olanları herkese söyleriz.
Podemos contar a todos o que aconteceu.
Çok güzel değil mi?
- Está ótimo, não está?
Tam yağlı çok yoğun. Yağsız yeterince yoğun değil.
O gordo é muito cremoso e o magro é pouco cremoso.
Çincem artık eskisi gibi değil. Eskiden de çok kötüydü bu arada.
O meu chinês já não é aquilo que costumava ser, e era horrível.
Çok güzeller, değil mi?
São lindos, não são?
- Çok güzel değil mi?
Não é bonita? Sim.
- Çok iyi değil...
Não muito bem.
Çok güzel değil mi?
- Pois. Até é engraçado, não é?
Çok pahalı değil ama bir ay sürermiş.
Não é muito caro, mas demora um mês.
Çok güzel, değil mi?
Não é fantástico?
İyi ya işte, geçirecek çok az zamanımız var, değil mi?
Nesse caso, não podemos perder mais tempo, não é?
Çok güzelmiş ama basınla ilişkilerim şu an birinci önceliğim değil.
Isso é muito lindo, mas como pode ver a colaboração com os jornalistas não é a minha prioridade.
- Çok meraklısın değil mi?
- És muito intrometida, não és?
Çok uzakta değil aslında.
Não é assim tão longe.
Size açıklamak istediğim çok şey var ama maalesef şimdi sırası değil.
Há muito para te pôr ao corrente aqui, e nós não temos o tempo para isso.
Kral ile zamanında çok yakındık ancak kendisi bunu teyit edebilecek durumda değil gibi görünüyor.
O Rei e eu fomos próximos outrora, mas, ele parece não estar em condições para mo dar.
Bana bunu çok görmeyeceksin, değil mi?
Dás-me ao menos isso?
- Teşekkürler, çok sağ olun. - Bir şey değil.
Obrigado.
Akademi çok büyük bir yer, değil mi?
O instituto deve ser muito grande não é?
İmkanları da çok iyi olmalı, değil mi?
E as instalações lá devem ser incríveis certo?
Ama çok iyi de değil, hiç hoşlanmaz biliyorsunuz.
Mas não muito. Ela vai odiar.
Gerçek ya da değil, kadın çok zeki.
Verdade ou não, ela é brilhante.
Ama bu "almak üzere" nin yanlış yazılmış hali değil mi? Ama bu "almak üzere" nin yanlış yazılmış hali değil mi? Hayır, bu bir İngiliz deyimi ve her iki yazışmada da birden çok kez kullanılmış, aynı bir başka İngiliz deyimi "resmin tamamını görme" gibi.
Não, não, é uma expressão Britânica, e é usada várias vezes em ambas as cadeias de comunicação, assim como a utilização da expressão Britânica "madeira para as árvores."
Çok saçma, değil mi?
- Eu sei, é ridículo.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25