Çıkıyorlar translate Portuguese
1,184 parallel translation
Dinle, hemen yola çıkıyorlar.
A ajuda vai a caminho.
Sahneye çıkıyorlar bile.
Já vão a caminho do palco.
Her yerden çıkıyorlar.
Aparecem em todo o lado.
İşte çıkıyorlar.
Lá estão eles.
Dışarı çıkıyorlar takip etmeye başlıyorlar.
Eles saem e seguem-me a pé.
Yörüngeden sistemin dışına çıkıyorlar.
Estão a sair de órbita e do sistema.
İki grup Cardassia gemisi düzenden çıkıyorlar.
Dois esquadrões de naves de ataque cardassianas a sair da formação.
Sadece akşamları ortaya çıkıyorlar.
Eles só saem à noite.
Çatıya çıkıyorlar.
Devem ir para o telhado.
2 haftadır çıkıyorlar, tabii masumlar.
Eles têm saído há duas semanas. O que é claro, na sexta série, como sabes, não significa nada.
Artık her gün çıkıyorlar...
Estão por todo o lado agora!
O halde Kraliçelerine karşı çıkıyorlar!
Então, pregam contra a sua Rainha!
Bu taraftan bakıyoruz... hoop öbür taraftan çıkıyorlar. Dikkat çekmek içinmi?
Para chamar a atenção :
Kopyalar çıkıyorlar.
As cópias estão a eclodir!
- Seni tanıyorum. O hayaller, kendine koyduğun engeller yüzünden ortaya çıkıyorlar ve beni uyandırıyorlar.
E isto é a tua inibição a subir à sua cabeça feia, a manter-me acordada.
Milan'da bunu giyip dışarı çıkıyorlar.
Estão a vestir isto em Milão.
Goa'uld gemileri hiper uzaydan çıkıyorlar.
As naves dos Goa'uid estão a vir do hiperespaço.
Sadece geceleri çıkıyorlar.
Digo-vos... Só aparecem à noite.
Neredeyse çıkıyorlar.
Estão praticamente a namorar.
- Çıkıyorlar mı?
- A namorar?
Her ağacın arkasından çıkıyorlar.
Você vê coisas que não existem.
Kamp yapıyorlar, gezilere çıkıyorlar.
Fazem acampamentos, excursões.
Hepsi hapisten çıkıyorlar.
-... a sair da prisão.
Her Pazar sahaya çıkıyorlar.
Eles andam naquele campo todos os domingos.
Merdivenlerden çıkıyorlar. İşte bu.
- Eles vão a caminho das escadarias.
Ne bulurlarsa giyip evden çıkıyorlar.
Saem de casa vestidas de qualquer maneira.
İşte çıkıyorlar!
Ali estão eles!
Nereden çıkıyorlar?
De onde é que aparecem eles?
Eğer evli değillerse eşcinsel çıkıyorlar, ya da boşanmadan ağızları yanmış oluyor "Benimle sakın çıkma" gezegeninden gelen yaratıklar oluyorlar.
Se não são casados, são gays, divorciados, ou extraterrestres do planeta "não saias comigo".
Warp hızından çıkıyorlar ve bizi kuşatıyorlar.
Eles estão a sair de Warp flanqueando nossa posição.
- Biliyorsun, o ve Eric çıkıyorlar. - Bu iyi bir neden.
- Sabes, ela e o Eric namoram.
Uzi ile bıIdırcın avına mı çıkıyorlar?
Vão caçar codornizes com uma Uzi?
Kışın, ormanın kalbinde hayatta kalıyorlar, fakat şimdi, ilkbaharda, taze bitkilerle beslenmek üzere ortaya çıkıyorlar.
Durante o inverno, eles vivem no coração da floresta mas agora, na primavera eles saem para alimentar-se de plantas frescas que crescem
Ancak astronomlar uzak yıldızların etrafındaki gezegenlere doğru ava çıkıyorlar.
Mas os astrónomos estão para ir à caça de planetas à volta de estrelas distantes.
Birkaç ayda bir, Cenevre'deki merkezlerinden St. Michel'deki Haute Provece'de bulunan az bilinen bir rasathaneye gitmek için uzun bir yola çıkıyorlar.
De vez em quando, vão da sua base em Genebra a um observatório em St Michelle, Haute Provence.
Geriye kalan iki gezegen, Dünya'dan 15 kat büyük ama o kadar uzaktalar ki, çok soluk yıldızlar olarak ortaya çıkıyorlar.
Os dois planetas restantes são 15 vezes maiores que a Terra, mas estão tão distantes que parecem estrelas longínquas.
Bu akşam bütün komşular yemeğe çıkıyorlar.
Todos os vizinhos jantam fora esta noite.
Bazıları, halkaların enerjiyi Ünitenin içine gönderen ve ışık hızıyla roketleyen bir çeşit hızlandırıcı olduğuna inanıyorlar.
Uns pensam que os aros são uma espécie de acelerador que envia energia à cápsula catapultando-a à velocidade da luz.
Billy artık meydanlarda lastik yakamayacak buna sevinen aynı insanlar Jim'in homoluğunun ortaya çıkışını kabullenmekte zorlanıyorlar. Anlıyor musunuz?
Os que estão felizes por o Billy ja não ser uma praga nas ruas são aqueles que acham que o Jim escolheu uma forma muito impropria de se expôr por assim dizer.
Ağaçlar ölürken çığlık atıyorlar ama sen bu çığlıkları duyamıyorsun.
As árvores choram ao morrerem, mas não as ouves.
Sonra bunlar televizyona çıkıp, göklere çıkarıyorlar.
E estas pessoas vão à televisão exaltá-lo.
Satış temsilcisiyim, buraya bir müşteriyle görüşmeye geldim. Ama kız olduğum için bana zorluk çıkarıyorlar.
Sou uma directora comercial, e vim aqui falar com um cliente, mas ele não reagiu bem porque sou uma rapariga.
O çıkıntının ardında yatıyorlar!
Estão deitados atrás daquele rochedo!
Artık onlar da bizim gibi evden çıkmıyorlar ama mimari değişmedi.
Agora eles vivem no interior como nós, mas a arquitectura permanece.
Yumurtadan çıkıyorlar.
Estão a eclodir!
Erkekler ve kadınlar seni gördüğünde çığlık atıyorlar.
Os homens teme-te, e as mulheres gritam quando te vêem.
Neden hep kıIıç kullanıyorlar?
Porque é que têm de usar sempre espadas?
- Biriyle çıkınca ne yapıyorlar?
- E se conhecem alguém?
O- - Onu sıkıcıya bağlıyorlar.
Estão a forçá-la a entrar na máquina de sumos.
Firavun, biz burada konuşurken şu yerden bitme köleler "çıkış" ıyorlar.
Faraó, os minorcas dos escravos estão a "êxodar" agora.
Bir çıkış yolu arıyorlar.
Andam à procura de uma saída.