Özgürlüge translate Portuguese
502 parallel translation
Özgürlüge aliºiksiniz.
Estao habituados a muita liberdade.
Özgürlüge gel.
Vem para a liberdade.
Ayağa kalk, dostum, ve seyret özgürlüge doğru nasıl sürdüğümü!
Observem bem cá o rapaz a estender diante de si a estrada para a liberdade!
Tüm yelkenleri açın ve bizi özgürlüğe götüren rüzgarla doluşunu izleyin.
Soltem as velas... e vejam-nas encherem-se do vento que nos vai levar à liberdade.
Çift Haç iktidarında özgürlüğe yer yoktu.
Com a Dupla Cruz ao poder, a liberdade era banida.
İkinci Dünya Savaşının yaklaşmasıyla tutsak Avrupa'daki gözler, umutla veya umutsuzlukla Amerika'daki özgürlüğe çevrilmişti.
Com o início da Segunda Grande Guerra muitos, na Europa aprisionada, sonhavam, com ou sem esperança...
Ama eğer bana Ali Baba ve haramilerinin nerede saklandıklarını söylersen,... belki özgürlüğe giden bir yol bulunabilir.
Mas se me revelares o esconderijo dos Ladrões de Ali Babá, deixar-te-ei livre.
Babanın intikamını al ve halkını özgürlüğe kavuştur.
Não podes fugir ao teu destino. Vinga a teu pai e liberta o teu povo.
ortada olan tek şey tek suçu özgürlüğe aşık olan... bir Fransız vatandaşının... bilinçli olarak öldürülmek istenmesidir.
Um dia na sua arrogância e orgulho... perdeu completamente os escrúpulos e matou um filho da França... cujo único crime era o seu amor à liberdade.
Özgürlüğe kavuşmamız için silah ve mermi gerekli.
Precisamos de armas para fugir.
Özgürlüğe saygı duyarım.
Respeito a liberdade.
Dahası özgürlüğe aşığım.
Mais do que isso, adoro a liberdade.
Ölümümden önce tüm insanları özgürlüğe ulaştıracak kurtarıcıyı görmek istedim.
Que antes da morte me cerrar os olhos, eu pudesse ver o salvador que nos libertará a todos.
Özgürlüğe susayan herkes bizimle gelebilir.
Todos os que têm sede de liberdade podem vir connosco.
Bana göre, bu mezarlık.. .. özgürlüğe giden yol.
Para mim, aquele cemitério era já a sensação da liberdade.
"Özgürlüğe ve insanlığa bağlı bir Almanya."
" uma Alemanha de determinação, de liberdade, de humanidade...
Gazeteler yazacak ; dürüst Mazzuolo, hapsi, çarpık özgürlüğe tercih etti.
Prendam-no! Os periódicos o contarão.
Özgürlüğe inanır mısın?
Acredita na liberdade?
Onlar özgürlüğe inanan herkesin ortak düşmanıdır.
São os inimigos de qualquer pessoa que acredite na liberdade.
yalnızlığa ve özgürlüğe.
Solidão e liberdade.
Farklı gruplardan oluşan şehirdeki Fransız Direnişi, Müttefikler'in kapı eşiğinde olmasıyla birlikte can havliyle özgürlüğe giden yolda çabalıyorlardı.
A RESISTÊNCIA FRANCESA COMPOSTA DE MUITOS GRUPOS DIVERGENTES CONFRONTAVAM-SE DURAMENTE ENTRE SI PARA ENCONTRAR O CAMINHO PARA A LIBERTAÇÃO 376 ) \ fs44 } O TEMPO ESCASSIAVA...
... özgürlüğe, kuş seslerine ihtiyacım vardı.
De pescar com uma linha, de ouvir os pássaros.
"İnsanlık tarihi zorunluluktan özgürlüğe süreğen bir devinimdir."
"A história da humanidade é um movimento constante " do domínio da necessidade para o domínio da liberdade. "
Özgürlüğe, deli damgası vurularak esir alınmaya değil.
De liberdade e não de cativeiro, por ser louco.
"ve ayrımsız özgürlüğe karşı!"
A guerra ao liberalismo e à liberdade indiscriminada!
Adım adım özgürlüğe çıkıyordum.
A cada dia conseguia subir para mais perto da liberdade.
Bilim insanları için... savaş... en yaratıcı ve en parlak girişimlerini hayata geçirebilekleri gerçek özgürlüğe kavuşulması anlamına gelmektedir. Örneğin :
Permite ao cientista... ser livre.... imaginar e completar experiências brilhantes.
Keşke bir melek İngiltere'ye uçsa inleyen ülkemizi bir an önce özgürlüğe kavuştursa.
Que um anjo sagrado voe para Inglaterra que a bênção possa regressar em breve a esta região sofredora.
Eğer keşifler yapılacaksa bireysel çabalara ve yüksek miktarda fikri özgürlüğe ihtiyaç olacak.
Se você tiver que fazer descobertas, é preciso esforço individual... e uma certa quantidade de liberdade intelectual.
"Özgürlüğe değer verenler bazen onu yitirmeyi kabullenmeli."
"Aqueles que valorizam mais a liberdade deve às vezes optar por perdê-la?"
Yabancıların mahkemeye başvurma hakları vardı. Ve 1941 itibariyle bir çoğu serbest kalmıştı. Fakat sivil özgürlüğe yeni bir tehdit belirmeye başlamıştı.
Os estrangeiros podiam recorrer aos tribunais e em 1941 muitos foram libertados, mas surgira uma nova ameaça às liberdades civis, o Regulamento 2-D.
"Daha çok bir peri masalına benzeyen, özlemle beklediğimiz ve hâlâ mükemmel görünen özgürlüğe kavuşabilecek miyiz?"
"Será que a libertação, que parece demasiado maravilhosa, " um conto de fadas, alguma vez acontecerá?
Hasret kalınan özgürlüğe giden yol. Almanlar astıkları afişlerle, Müttefik saldırısının ölüm ve yıkım getireceği uyarısı yaptı.
Os alemães afixaram cartazes dizendo que a invasão aliada significaria morte e destruição.
- " Özgürlüğe giden yolun...
- " Há uma estrada para a liberdade.
Böylece, belgeye veya pasaporta gerek olmadan... ve iki Prusya subayının gözleri önünde... Barry, Saksonya sınırına, özgürlüğe doğru götürüldü.
E assim, sem documentos nem passaporte... e sob os olhares de dois oficiais prussianos... atravessou Barry a fronteira para a Saxónia, e a liberdade.
Bay Başkan ve hayat ve özgürlüğe en saygısızca tutumu ile Riyakâr Parti adına Kıtalarötesi Yol Tecavüzü'ne savaş ilan ediyoruz.
Declaramos a guerra, com ajuda da Bíblia para ajudar ao atual... Presidente e a todos aqueles que perderam suas vidas por causa da... sanguinária corrida transcontinental.
Eğer özgürlüğe inanıyorsak onu savunmamız gereken anlar gelebilir.
Se acreditamos na Liberdade, deve haver um momento em que temos de agir na sua defesa.
Kölelikten özgürlüğe.
Da escravidão para a liberdade.
Etinin eti özgürlüğe kavuştu.
A carne da tua carne veio para a liberdade.
Özgürlüğe olan tutkumda Vekil Henry'nin taraftarıyım ama iş iştir.
Apoio o Henry pela minha paixão pela liberdade mas negócios são negócios.
- Kuzeye gideceğiz, özgürlüğe...
- Vamos para o norte, para a liberdade...
Bence özgürlüğe bir şans vermeliyiz.
Digo para darmos uma hipótese à liberdade.
Duy beni, ey Afrikalı etinin eti özgürlüğe ulaştı.
Escuta-me, velho Africano... a carne... da tua carne... libertou-se.
"Sanık kendisine karşı herhangi bir şahidi çapraz sorguya çekmekte istediği şahidi çağırmada ya da savunmasında istediği ifadeyi kullanmakta tam bir özgürlüğe sahiptir."
"Ao acusado é permitida liberdade total para escrutinar qualquer testemunha contra ele... "... e chamar qualquer testemunha... "... ou fazer qualquer declaração em sua defesa. "
Özgürlüğe ve Avustralya'ya.
À liberdade e à Austrália!
Özgürlüğe, Avustralya'ya ve atlara.
À liberdade, à Austrália e aos cavalos!
Özgürlüğe, Avustralya'ya, atlara ve kadınlara!
Liberdade, Austrália, cavalos e mulheres!
Vatansever Amerikalılar özgürlüğe inanıyor ve mirasımızı savunmak için savaşmaya hazır olduğumuz sürece kendimizi vatansever Amerikalılar olarak adlandıramayız.
Os patriotas americanos acreditam na liberdade. e se não estamos dispostos a tomar as armas em defesa do nosso, não podemos dizer que somos patriotas americanos!
Onları özgürlüğe çağır.
Chama-os para a liberdade.
Ama dünyanın her yanından insanlar, hükümetler, ileri gelenler ülkesini özgürlüğe götüren peştamallı bu küçük adama saygılarını göstermek için el ele verdiler.
E mesmo assim, hoje, reuniram-se aqui chefes de Estado, e pessoas distintas. Vieram de todo o Mundo, para darem honras a este homem pequeno, moreno, vestido com um pano, que levou o seu país à liberdade.
Ama Alman Milletinin, yaşamak ve özgürlüğe olan bağlılığı bu saldırıları bertaraf etmeye yetti.
Mas a nação alemã, com o seu forte instinto de sobrevivência reagrupou-se e atiraram fora os estrangeiros divisionários.
özgürlüğe 19
özgür 86
özgürlük 258
özgürsün 105
özgürüm 106
özgürsünüz 27
özgür adam 18
özgürüz 59
özgürlük anıtı 18
özgür değilsin 19
özgür 86
özgürlük 258
özgürsün 105
özgürüm 106
özgürsünüz 27
özgür adam 18
özgürüz 59
özgürlük anıtı 18
özgür değilsin 19