Satmak mı translate Russian
364 parallel translation
Evimizi satmak mı istiyorsun? - Satmak?
- Ты хочешь продать наш дом?
Satmak mı istiyorsunuz?
Ты хочешь продать его?
Sürüngenlerle, aşağılık heriflerle çıkıp kendini hiç uğruna satmak mı istiyorsun?
Шляешься со всякими извращенцами, подонками, дегенератами и продаешь свое тело первому встречному?
- Şarap koleksiyonumu satmak mı?
- Кое-что из моей коллекции? - А почему нет?
Bir tüccar mı yani, yeşil hayvan kadınları, tutsakları satmak mı?
Ты - орионский торговец зелеными женщинами и рабами?
Silah satmak mı?
Торговля оружием?
Bajoranlara silah satmak mı?
Продавать оружие баджорцам?
Satmak mı?
Продать меня?
Her şeyi satmak mı istiyorsun yani?
- А ты продаешь?
- Japonlara Peugeot satmak mı?
Продаем японцам "Пежо"? Нет ничего невозможного!
Satmak mı? Burayı satmıyorsun.
Тебе не нужно продавать ее.
Sonra bana fazla çıtkırıldım olduğumu söyledin... ama ben hala koltuğunun altında satmak istediğin bir şey olduğunu düşündüm.
А потом вы обругали меня хрупкой, но я все равно думала, что у вас что-то припрятано в рукаве.
Bunları satın almadım, satmak istiyorum.
Я не купил, я хочу их продать.
Botu satmak için verdiğiniz talimatnameyi aldım.
Да, Мадам. Я по поводу вашего судна. Я получил ваше уведомление о продаже.
Anlıyorsun, konu Bertin muhtemelen evi satmak zorunda kalacağımızı düşünmesi.
Знаешь, Берт считает, что нам, вероятно, придётся продать дом.
Neden evi satmak zorunda kalalım ki Blanche?
Зачем нам продавать дом, Бланш?
Halbuki ben, onun müthiş dehasına hayran bir kişi olarak şimdiden iki tane sattım bile. Baba, tekrar söylüyorum sahte sanat eseri satmak suçtur.
Папа, довольно торговать подделками, это чистая уголовщина.
Eski ev sakini kadın taşındığımızda bize satmak istedi onu.
Женщина, снимавшая эту квартиру до нас, хотела нам продать сейф как только мы вселились.
Toprağımı ve samuraylık haklarımı satmak zorundayım.
Скоро землю и звание самурая продать придётся. Совсем край пришёл!
Hisselerimi size yarı fiyatına satmak istiyorum. Satışın hemen yarın gerçekleşmesi lazım.
Мне нужно срочно улететь завтра, мне нужны наличные.
Bu dört tekeri almak için satmak zorunda kaldım. Bir de Jeep aldım.
Мне пришлось их продать, чтобы купить эту тачку и еще джип.
Satmak istemiyorsan, kiralarım.
Если не хотите продать, я арендую.
Yani bize toprağını satmak istemediği için adamlarımızdan biri tarafından öldürüldüğünü mü söylüyorsun?
Он отказался продавать нам землю, и один из наших людей убил его за это?
Mal satmak, sanırım.
Незаконном, конечно.
Evi de, arkadaki gizli odayı da satmak zorunda kaldım.
Мне пришлось продать дом, заднюю комнату.
- Satmak mı? Asla.
Продать колье?
Benim amacım, bu dünyadaki her beyaz adama uyuşturucu satmak.
Я намерен продавать наркотики каждому белому человеку на свете.
Başka birine satmak istersen sana kırılmam. Hayır! bana biraz daha fazlası lazım!
- Но ты же знаешь, мне надо больше
Satmak zorunda kaldım.
И этого. Я должен бьıл это купить.
Bunları satmak zorunda mı kaldın?
Тьı... тьı... тьı должен бьıл это купить!
Çift satmak zorundayım efendim.
Мы продаём их парами, сэр.
- likör satmak için ruhsatınız var mı?
- Отвали. - Есть лицензия на продажу алкоголя?
- lisansı köpeğim yedi - bira satmak için ruhsatınız var mı?
- Моя собака ее съела. - Без нее продавать пиво нельзя.
- Oda arkadaşım "Buz Kıracağı" nın şekerleri satmak için Maine'e gideceğinden bahsettiğimi hatırlıyor musun?
Ты дал ему ключ от квартиры? Нет.
Üzgünüm, Bart. Onu satmak zorundayım.
[Skipped item nr. 230]
Sanırım hayatımı kurtardıktan sonra Silindir'i satmak doğru olmayacak.
Наверно нехорошо продавать Стэмпи после того, как он спас мне жизнь.
- Balonları satmak zorundayım.
Я опоздаю. Мне надо продать свои шарики.
Evi satmak istemezdim ama bu işi almak zorundaydım biliyorsun
l не хотел продать, house but l был должен брать эту работу. Вы знаете это.
Yanisi, benimle buluştu ben de malı Londra'da tanıdığım elemana satmak niyetiyle makul bir fiyata satın alabileceğimi söyledim.
- Я с ним встретился. И предложил забрать товар у него по весьма разумной цене... чтобы самому отвезти его чуваку, которого я знаю в Лондоне.
Onları buraya getirmen lazım yoksa denemeyi satmak için gözlem gurubum yok demektir.
Ты должен привести их сюда а иначе меня нет фокус-группы для продажи пилота.
Shakaar'ın toplantısıyla ilgili bilgileri satmak istiyordun sanırım.
А мне кажется, ты надеялся продать информацию о встрече Шакаара.
Eğer bunları satmak istiyorsak üretime geçtiğimizde, gösterişli bir logoya ihtiyacımız olacağını söylüyor.
Говорит, когда мы наладим постоянное призводство обуви, то нам понадобится яркий логотип для рекламы и улучшения продаж. - И что это значит?
Bilgisayar mı satmak istiyorsun?
Хочешь продавать компьютеры?
- Sanırım Ruslara satmak için.
- Я предполагаю, что бы продать его Русским
Taşıyıcılık mı? Yani satmak gibi mi?
В каком смысле?
Neden satmak dururken yakıp yıkalım ki? Anlatamadım gitti.
Но зачем разрушать то, что можно продать Он просто не хочет понять.
"Hayatının geri kalanında şekerli su mu satmak istersin yoksa tarih yazmak mı?"
"Ты хочешь продавать сладкую водичку весь остаток жизни или ты хочешь делать историю?"
En azından Açılış Balosu'nda yeni öğrencilere içecek satmak yardım eder misin?
Ты можешь, по крайней мере, помочь мне со сбором пожертвований от новичков на балу?
Onları Vidal Gandolfo'ya mı satmak istiyorsun?
И ты хотел их продать этому Видалю Гандольфо?
Katırımı satmak istiyorum
Хочу продать мула.
Şimdi hepsine bir fiyat belirleyip, raflara dizmek zorunda kalacağım. Sonra, insanlar gelip onlarla ilgili bir şeyler soracak. Sonra da onları satın alıp okuyacaklar ve sonra satmak için geri getirecekler.
Тогда ведь их придётся оценивать, и ставить на полки, и люди будут приходить и спрашивать их и покупать и читать их, и возвращаться их продавать.