Yapmak mı translate Russian
6,848 parallel translation
Tarihi Beyaz Saray düğününe ev sahipliği yapmak Mükemmel bir platform olacak Adayımızın yerine geçişle kim ilgileniyor
Принять историческую свадьбу в Белом Доме станет отличной платформой для кандидата, который хочет перейти от номинальной фигуры к кому-то, кто идет во главе одного из самых противоречивых вопросов нашего времени.
Fakat bu hikaye ilerleme sağlarsa ülkenin en saygın gazetelerinden biri bu konuda onunla röportaj yapmak isteyecektir... biri bu konuda onu ilerlemeye zorlanmalı bazı yarım yamalak uygulamalar bile onun politik yüzünü kurtarır
Но если эта история просочится, если одно из самых уважаемых газетных изданий в стране, назовёт реформу несостоятельной... Он будет вынужден проталкивать несколько непродуманный документ, только для того, чтобы не ударить в грязь лицом.
Senden bunu koparmak için işkence yapmak zorunda kalacağımı sanmıştım ama her zamanki gibi, merhametin senin çöküşünün nedeni.
Я думал, придётся разорвать тебя на части, чтобы достать её. Но, как всегда, сострадание — твоя погибель.
Darbe alınca ne yapmak gerektiğini bilirsin demiştin ama şimdi darbe yedim ve ne yapacağımı bilmiyorum.
Ты сказал, что когда меня ударят, я пойму, что нужно делать, но меня ударили, и я все равно не знаю, что делать!
Dinle, onu kendim de bulabilirim ama zamanım yok bu yüzden kusura bakmayın ama bunu benim için yapmak zorundasınız.
Слушай, я бы достал его сам, но времени мало. Так что мне жаль, но вы должны сделать это для меня.
İlk yapacağım şey, kurumda temizlik yapmak ve Peter Florrick yönetimine dayanan işe alımların icabına bakmak olacak.
Во-первых, я наведу порядок и разберусь в принципах найма, которые действуют еще со времен Питера Флоррика...
Canning'le bir konuşmama izin ver. Bakalım başka iyi işler yapmak ister mi...
Позвольте мне поговорить с Каннингом, посмотрим, может, он захочет совершить другие хорошие дела.
360 tane ıslak hamburger yapmak zorundayım ama elimde sadece yarım kilo hamburger eti var.
Итак, мне нужно сделать 360 мясных сэндвичей, но у меня есть всего один фунт рубленного мяса.
Gittiğin için pişmanlık duyduğum şeyler yapmak zorunda kaldım.
Без тебя я делала такое, о чем сейчас жалею.
Bir şeyler yapmak lazım.
Ну, ты должен стараться.
Ne yapmak istediğini anladım.
Я позабочусь обо всём.
Bunu yapmak için fazla onurlusun hayatım.
Ты слишком благородна для такого.
Ne yapmak istiyorsun, bana dayak falan mı atacaksın?
Что ты хочешь сделать? Надрать мне задницу или что?
Sizinle iş yapmak zevkti dostlarım.
С вами одно удовольствие заключать сделки, друзья.
Cumartesi sabahı bunu yapmak zorunda mıydık baba?
Пап, а это обязательно делать субботним утром?
Bazılarımız hata yapmak zorunda.
Кто-то должен совершать ошибки.
Bunu neden yapmak zorunda olduğumuzu anlıyorsundur umarım.
Надеюсь, ты понимаешь, почему мы это делаем.
Yeni arkadaşlarını isteyerek bırakmakta pek gönüllü görünmüyordun ben de doğaçlama yapmak zorunda kaldım.
Ты не был склонен бросать своих дружков по доброй воле, пришлось импровизировать.
Bu hatayı bir kez yaptım. Bir daha yapmak istemiyorum.
Думал, это пригодится при поступлении в колледж.
Bir takım araştırmalar yapmak zorundayız, evet.
Мы должны сделать некоторые копают, да.
Üzgünüm, yapmak zorundaydım.
Мне нужно было это сказать.
- Yapmak zorundayım.
- Я должен.
Bir şeyler yapmak zorundaymışım gibi hissettiriyor.
Я должен был что-то сделать.
Hiçbir şey yapmak zorunda değilim tamam mı?
Я ничего не должна, ясно?
Bu işi yapmak isteyip istemediğim bana sorulduğunda sizinle beraber çalışacağım söylendiği için kafamda herşey çok netti.
Но я была предельно честна с вами, говоря о том какой я человек, когда вы просили меня принять предложение о работе.
Robert'ı temsil etmesi için onunla temasa geçti. Sonrada Nick iş yapmak için benimle görüştü, yaptığım buydu.
Ник попросил меня выполнить кое-какую работу, и я согласился.
Bunların hepsi çıkarım... Hepsini yapmak için vakit yeterli değil.
И на всё про всё времени катастрофически мало!
Yeni yargıcımız öğlen meclis üyeleriyle acil bir toplantı yapmak istiyor.
Наш новый магистрат созывает срочное собрание Совета этим полуднем.
Buradayım çünkü doğru şeyi yapmak istiyorum.
Я здесь, чтобы поступить правильно.
Öyle yapmak zorundayım Matt. Çünkü diğer alternatif...
Я должна шутить над этим, Мэтт, потому что иначе...
Uyandığında... Tüm hayatımı yapmak için doğduğum şeyi yaparak geçirmiş olacağımı bilmeni isterim.
Когда ты очнёшься, я хочу, чтобы ты знала, что я прожил свою жизнь занимаясь тем, для чего был рождён.
Yarın, arkadaşım Leith ile kayak yapmak için mükemmel bir yere götüreceğim.
Завтра я прикажу Лейту отвезти нас в место, которое я знаю идеально подходит для катания на коньках.
Bunu yapmak için, asla sahip olamayacağım bir servete ihtiyacım var.
Потому что оно стоит гораздо больше, чем у меня когда-либо было, это целое состояние.
Yapmak zorundayım.
Это должно случится.
Duvarları yıkıp büyük bir ortak kullanım alanı yapmak istiyorum.
Я хочу снести стены и создать одно большое общее пространство.
Seninle iş yapmak bir zevk tatlım.
Приятно иметь с тобой дело, лютик.
Kalıp bu aleti yapmak zorundayım.
Мне надо остаться и соорудить это устройство.
Yapmak zorundaydım, Eva.
Мне пришлось, Ева.
Yapmak zorundaydım.
Я должен был это сделать.
Öyle yapmak zaten amacım.
Это я и собираюсь делать.
Yapmak zorundaydım.
Мне пришлось.
Hayatımızdaki en önemli insanlar için yapmak istediğimiz şey.
На что мы готовы ради тех, кто нам важен.
Sanırım bir şey yapmak üzere.
Я думаю, что он открывает что-то.
8 milyon dolarlık programımızın aslen ne yapmak için tasarlandığını sorarsa ne diyeceğim?
Что мне сказать, когда она спросит Зачем на самом деле создана наша программа за $ 8 миллиардов?
Şunu illâ yapmak zorunda mısınız?
А без этого никак?
Ne yapmak istediğini söyle. Yanında olacağım.
Скажи мне, что ты хочешь сделать.
Bakın, yaşadıklarınız tahmin bile edemem ve doğru olanı yapmak istediğinizin farkındayım ama bu gibi davalar insanı paramparça eder.
Послушайте, я не могу представить через что вы проходите, и я знаю, что вы хотите сделать это правильно, но дела, как это, разрушают людей.
Hile yapmak gibi biliyorum ama sanırım bir kavanoz yabanturpu alacağım.
Знаю, что это нехорошо, но может стоит прикупить баночку хрена?
Bunu sana yapmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama yokmuşum gibi davranırsan seninle anlaşamayız.
Очень жаль, что приходится так делать. Но так не пойдёт, нельзя ко мне относиться так, будто меня нет.
Yapmak zorundayım ama yapabileceğimi sanmıyorum.
Я должна, но... не смогу.
Bunu yapmak için de, yardımınıza ihtiyacım olacak.
И чтобы это сделать, мне понадобится ваша помощь.