That matters traducir turco
5,237 traducción paralela
Well, all that matters is us. No.
- Zaten tek önemli olan biziz.
The only thing that matters is you guys make it back here before this gets to zero.
Önemli olan tek şey şu şey sıfırlanmadan buraya dönmeniz.
Wants to write, wants to do something that matters.
Yazmak, iz bırakacak bir şeyler yapmak istiyor.
All that matters is that we land the account, all right?
Şu an önemli olan tek şey bu şirketi bağlamamız, öyle değil mi?
- The only thing that matters right now are getting good grades and what school you'll get into.
Senin için şu anda önemli olan tek şey okulda iyi dereceler almak ve gideceğin okulu düşünmek.
That's all that matters.
Şu an tek önemli olan bu.
That is all that matters.
Önemli olan bu.
A parade. None of that matters.
Bunların hiçbirinin önemi yok.
I mean, everything that matters requires risk, and I promise you, this matters.
Önemli olan her şeyin bir riski vardır ve sana söz veriyorum bu da önem arz edecek.
We can be journalists. We can be noncombatants. That matters nothing to these mortars.
Ne kadar muhabir olsak da, ne kadar muhrip güç olmasak da... şu havan topları için fark etmiyor.
You have something to say that matters, you best say to my fast.
Söyleyecek önemli şeyleriniz varsa yüzüme söylemelisiniz.
But this is the only one that matters.
Lakin içlerinden önemli olan tek teklif bu.
I've lived here 11 years... and I've never come across anyone that cares about anything that matters.
Burada 11 yıldır yaşıyorum... ama dünyadaki asıl sorunları önemseyen kimseye rastlamadım.
That's all that matters right now.
- Şu anda tek önemli olan bu.
I'm saying that everything that matters to you is in Cornwall.
Değer verdiğin her şey Cornwall'da diyorum.
Only thing that matters is what I... want to talk about, Dewey.
- Tek önemli olan, benim ne hakkında konuşmak istediğim Dewey.
Look, Sir. You must know every respect that matters. I represent my government.
Bakın, şunu bilmelisiniz ki önem arz eden bütün konularda hükümetimi temsil ediyorum.
Right, wrong, true, false, none of that matters.
Doğru, yanlış, gerçek veya değil, hiç fark etmez.
All that matters is we have the funds required.
- Mühim olan gerekli paraya sahibiz.
None of that matters anymore.
Artık bunların hiçbiri önemli değil.
None of that matters now.
Bunların artık bir önemi yok.
As long as he treats you right, that's all that matters.
- Sana düzgün davrandığı... -... sürece sorun yok.
And that's all that matters?
Ve önemli olan bu değil mi?
That's not all that matters to me.
Benim için önemli olan bu değil.
Besides, you know, when it comes to wishes, it's not the coin that matters anyway.
Ayrıca, biliyor musun, dileklerine gelince, para aslında o kadarda önemli değil.
The only gaze that matters is Jimmy Stewart's gaze watching the curl in the hair and how it's similar to the painting on the wall.
Önemli olan tek bakış, Jimmy Stewart'ınki. O bakış, kadının saçındaki kıvrımın resimdeki kıvrıma ne kadar benzediğini inceliyor.
In the end, it's all that matters.
Nihayetinde, önemli olan tek şey o.
What would you say is the thing that matters to us most?
Bizim için en mühim mesele nedir sence? - Çevrilmemiş altyazı -
"Eugene, the only thing that matters now... is the quality of the light."
Eugene şu anda önemli olan tek şey ışığın niteliğidir.
D-Does he think that matters anymore, to anyone?
Herkes için önemli olanın bu olduğunu mu düşünüyor?
It's not the truth that matters.
- Önemli olan doğru değil.
Except, of course, in every way that matters.
Tabii en önemli kısımlar dışında.
- She's there now. That's all that matters.
Şu an orada, önemli olan tek şey de bu.
So all that matters is that we are good.
Önemli olan bizim mutluluğumuz.
All that really matters is now you're here, right?
Önemli olan şey, artık burada olman, öyle değil mi?
What matters is what you leave in that ring and what you take back with you.
Önemli olan, ringe çıkarken yanında neyi götürüp neyi geri getireceğin.
That's what matters.
Önemli olan da bu.
What matters now is that we do as he says.
Victor, şu an önemli olan adamın söylediklerini yapmak.
~ She's not the smartest cookie in the jar. ~ No, but she's full of the joys of life, and that's what matters.
- Kavanozdaki en akıllı kurabiye değil. - Hayır ama yaşam sevinciyle dolup taşıyor ve önemli olan bu.
And that's what matters.
İşte önemli olan bu!
Not that it really matters.
Önemli olduğundan değil.
Well, my close friend for many years, the late Howard Zinn... To put it in his words that, "what matters is the countless small deeds of unknown people, who lay the basis for the significant events that enter history."
Uzun yıllardır yakın arkadaşım olan merhum Howard Zinn onun sözleriyle söylemek gerekirse "Önemli olan tanınmayan insanların yapmış olduğu sayısız küçük eylemdir onlar ki tarihe geçen önemli olayların temelini atmışlardır."
Max is okay and that's what matters.
- Max iyi, önemli olan da bu.
Life-changing moment that knocks us on the floor and reminds us what really matters.
O hayatımızı değiştiren an gelir kapımıza dayanır ve bize aslında nelerin önemli olduğu gösterir.
Not that I see that it matters much either way.
Her halükârda ikisini de çok önemli görmüyorum.
Ye see to it that he follows my orders in all matters.
Tüm konularda emirlerime uyup uymadığına bakacaksın.
It is that something which matters most to its future.
Bu gelecek için en önemli şey değil mi?
That's not what really matters.
- Mühim olan bu değil.
That's what really matters.
Mühim olan bu işte.
We will not get Pryor, and that kid matters.
Pryor'ı alamayacağız ve o çocuk önemli.
Nothing matters unless you got that.
Bunların sahip olmadığın sürece hiçbir şey önemli değil.
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that one over there 16
that sounds great 436
that sounds good 394
that is so sweet 227
that sounds fun 130
that was close 355
that is weird 91
that way 1811
that was stupid 112
that is all 319
that sounds great 436
that sounds good 394
that is so sweet 227
that sounds fun 130
that was close 355
that is weird 91
that way 1811
that was stupid 112
that is all 319