And eat traducir turco
12,643 traducción paralela
- All due respect, sir- - -... and eat our MREs...
- Saygısızlık etmek istemem ama.
Look, come and try and eat something, please.
Gel, bir şeyler yemeğe çalış.
Sit down and eat your breakfast.
Otur ve kahvaltını yap.
You can just go to the cafeteria and eat.
Kafeteryaya gidip yiyebilirsiniz.
That's what they wear when they stay home and eat cookie dough.
Evde kalıp kurabiye hamuru yediklerinde böyle giyinirler.
Hurry and eat.
Acele et de ye.
So why don't you just pack up and eat your bit someplace else?
Neden toplanıp yiyeceğini başka bir yerde yemiyorsun?
Take it and eat it... okay..
Alın ve yiyin... tamam.. Gidelim, gidelim
Trying to watch what I eat, All that sugar and carbs.
Çok fazla şeker ve yağ.
I'm sure they eat from English bone china, and they listen to Negro music, but it's all just on the surface, ersatz as the day is long.
Porselenden İngiliz kemiği yediklerini ve zenci müziği dinlediklerinden eminim ama bu sadece buzdağının görünen yüzü, acayip özentiler.
And for god's sakes, don't eat this crap.
Ve Allah'ını seversen, abur bucur yeme.
Yeah, I do, uh, but I would still fight like hell to stay right here, celebrate every birthday I could with my kids, eat every good meal, watch every sunset with my wife and a bottle of 2005 Haut-Brion.
Evet, Elbette inanıyorum. Yine de tercihim bu dünya olur. Çocuklarımın her doğum gününü kutlamak.
I'm here to eat free food and have you do my laundry, not be harassed with all these demands! [Sighs]
Bedava yemek ve çamaşırlarım yıkansın diye buradayım bu taleplerle bezdirilmek için değil!
Let us eat and drink our fill in honor of him, exactly as he would wish.
Onun onuruna yiyelim ve içelim... Arkadaşlara
But we are here, and we must eat.
Ama burada bir aradayız ve yemeliyiz.
And nobody in the food court busses their trays, so I eat like a king.
Yemek katındaki kimse tepsisini yerine götürmediğinden gönlümce yiyorum.
And you're not here to eat.
Yemek yemeye gelmediniz.
I'm just waiting for an order to... take home and, uh, eat.
Eve götürüp yemek için siparişimi bekliyordum.
Then we take a break to eat buffet meals and talk even more...
Sonra büfeden yemek yemek için mola verdik ve biraz daha konuştuk.
Their alliance affects sea change in every aspect of human life the value and distribution of commodities money, weapons, water, fuel, the food we eat to live the information we rely on to tell us who we are.
İttifakları, insan hayatını her yönüyle büyük ölçüde etkiliyor ürünlerin değer ve dağılımı para, silahlar, su, benzin yediğimiz yiyecek bize kim olduğumuzu söyleyen, inandığımız bilgiler.
Then he'll burrow down your throat and eat your gory heart.
Sonra boğazından içeri girip o kanlı kalbini yiyecek.
And since when do you eat churros?
Ne zamandır churros yiyorsun sen?
You threaten them and you make them eat those vegetables.
Sebzeleri yemek istemezse tehdit et.
Or, fill in the form and go eat.
Veya bir form doldur ve gidip yemek ye.
Stop it and let's eat.
Dur artık da yemek ye.
I hope you all eat turds and die!
Umarım hepiniz bok yer de ölürsünüz!
But they still have to eat, and what they eat is street mice.
Ama hâlâ beslenmeleri gerekiyor yedikleri şey de sokak fareleri.
How can you eat sticky buns for breakfast every day and stay so thin?
Her sabah kahvaltıda bu çörekleri yiyip nasıl bu kadar zayıf kalabiliyorsun?
Go ahead and eat.
Bolca yiyin.
I used to cry when she left, and I wouldn't eat for several days.
Küçükken o gittiğinde ağlardım ve günlerce yemek yemediğim olurdu.
For now, he would sit back, eat the rest of the dog and wait for failure to reach the second tower of the high-rise development.
Şimdilik arkasına yaslanabilir köpeğin kalanını yiyebilir ve başarısızlığın, gökdelen projesinin ikinci kulesine ulaşmasını bekleyebilirdi.
Cave men, they didn't eat any processed grains or sugar and they lived much longer, healthier lives than us.
Mağara adamları hiç tahıl veya şeker yemiyorlarmış, ama bizden daha uzun ve sağlıklı yaşamışlar.
They're not for you? " And I'm, like," I just can't eat'em.
Yiyemiyor musun? "ben de dedim" Yiyemiyorum ki. "
I just wanna travel across the country with nothing but my camera and just, like, eat really bad food and stay in sketchy campgrounds.
Video kameram ile ülke genelinde seyahat etmek isiyorum. Ve yolda kötü yiyecekler yiyip yarım yamalak bir kampta kalmak.
And everything he does, he's processing information about the world he lives in, even when he's doing his best to just eat lunch.
Ve yaptığı her şey,... yaşadığı çevre ile ilgili bilgi işleme,... öğlen yemeğini yerken bile en iyi şekilde gerçekleşiyor.
Don't let her bully you, and don't eat anything.
Sana dayılanmasına izin verme ve hiçbir şey yeme.
Space exploration and the defense department no longer eat at separate tables.
Uzay keşfi ve Savunma Bakanlığı artık o kadar da ayrı şeyler değil.
- And make you eat it.
- Öyle mi? - Sana onu yedireceğim.
I feel like there should be an app that analyzes your tum and tells you what you want to eat.
Bence karnını analiz eden ve ne yemek istediğini söyleyen bir uygulama olmalı.
People eat what I make and they become happy...
Odanın o kısmının hiçbir özelliği yok.
You know, someone to play hide-and-go-eat with!
"Saklan ve gidip ye" oynayacağım birileri.
We eat, shit, wash and sleep here.
Biz yemek, bok, yıkama ve burada uyku.
Do you eat metal and shit?
Eğer metal ve bok yemeye musunuz?
So now I have to cook and smile and sing Happy-sodding-Birthday to a man who has neither the inclination nor the teeth to even eat sodding birthday cake.
Bu yüzden yemek yapmalı ve gülümsemeliyim. Ve lanet iyi ki doğdun şarkısı söylemeliyim. bu lanet olası doğumgünü pastasını yemeye, ne niyeti ne de dişi olan adama...
82 minutes to eat, sleep and work.
Yemek, uyumak ve çalışmak için 82 dakika.
Eat your fill, and come sleep at my home.
Karnınızı doyurup evime uyumaya gelin.
Everyone, eat and be merry!
Ahali, yiyip eğlenin!
Now I can eat my fill, and the rats won't take anything.
Artık karnım doyana kadar yiyebilirim ve fareler hiçbir şey alamayacaklar.
Sleep, eat and shit.
Uyuyor, yiyor, sıçıyor.
Dinner is ready, you can eat and go
Akşam yemeği hazır, yiyip gidebilirsin.
It's like a great white shark, built to eat, sleep... And kill.
Büyük beyaz köpek balığı gibi, besleniyor, uyuyor ve öldürüyor.
eating 184
eater 122
eaten 38
eat me 116
eat my shorts 18
eaters 43
eat a dick 20
eat shit 72
eat your heart out 25
eat your food 42
eater 122
eaten 38
eat me 116
eat my shorts 18
eaters 43
eat a dick 20
eat shit 72
eat your heart out 25
eat your food 42
eat your dinner 19
eat a lot 33
eat your breakfast 34
eat more 18
eating bacteria 17
eating contest 28
eat something 105
eat it 402
eat that 46
eat well 20
eat a lot 33
eat your breakfast 34
eat more 18
eating bacteria 17
eating contest 28
eat something 105
eat it 402
eat that 46
eat well 20