And we're like traducir turco
3,300 traducción paralela
My friend is dead, and now you're saying, what, like, we're like Bonnie and Clyde?
Arkadaşım öldü ve bana siz ne diyorsunuz? İkimiz "Bonnie ve Clyde" gibi miydik yani?
You know, and the last couple days, maybe we're, like, in Vermont at a bed and break...
En son birkaç günü de belki Vermont'ta yatakta geçiririz.
That we're gonna grow old someday... That we're born of a father and mother, Like everyone else.
Herkes gibi biz de bir anne ve babadan meydana gelmişizdir.
And people like us... we're here to stop it.
Ve bizim gibiler bunu durdurmaya geldik.
If you're free, maybe after the ceremony, we could have dinner and talk like we used to.
Müsaitsen törenden sonra akşam yemeğine çıkar eski günlerdeki gibi sohbet ederiz.
We're gonna let you have your little going-away party, but do not make our lives more difficult afterwards by hanging yourself, with a sheet, or a tampon string, or whatever the fuck you like to get all arts and craftsy with.
Küçük elveda partinizi yaptıracağız ama sonrasında çarşafla, tampon ipiyle ya da güzel sanatlar ve el sanatlarının sevdiğiniz alanından bir parçayla kendinizi asıp hayatlarımızı daha da zorlaştırmayın.
We are both using each other to get ahead, and you know it, so don't suddenly act like you're a babe in the woods.
# Her zaman sevebilirsin #
When we take a woman like you, and toss you out alone into the cold, wide, world, you're a ticking time bomb.
Senin gibi bir kadını götürdüğümüzde, ve seni yalnız başına soğuğa atar, geniş, dünya, Bombanın zamanını daraltıyorsun.
And, uh, we're on opposite sides again, just like school.
Yine karşı taraflardayız, aynı okuldaki gibi.
We're having dinner at home, and then baby sex, which is just like regular sex but with half the passion and twice the worry.
Evde akşam yemeği yiyeceğiz sonra da düzeni yaptığımız bebek seksini yapacağız ama yarım tutku ve iki kat endişe ile.
Ric died, like, 4 times before he lost his mind, and Jeremy has died a few times, too... 3, I think... so we're gonna have to...
Ric aklını yitirmeden önce dört kere falan ölmüştü. Ve Jeremy de birkaç kez öldü yani üç, sanırım. O yüzden bizim...
- Mr. Gallagher, when you're ready to rise, We'd like to buy you a meal and have a chat.
Bay Gallagher, kalkmaya hazır olduğunuzda yemek ısmarlayıp sizinle konuşmak istiyoruz.
We have every right to be here, and I don't know if you're being sexist, ageist, racist, or what, but I don't think I like your - ist.
Burada olmaya herkes kadar hakkımız var. Cinsiyetçilik mi yapıyorsunuz, yaşçılık mı ırkçılık mı bilemiyorum ama "çılık" larınızı hiç sevmedim.
I mean, we're gonna make the one-hour drive to Elgin, we're gonna hand Baylor his war medal in person, like he deserves, and then, we'll make sure that he wasn't screwed by Stephanides on the bar deal.
Buradan bir saat uzaktaki Elgin'e gidiyoruz ; Baylor'a hak ettiği gibi madalyayı elden teslim ediyoruz ve Stephanidies'in dolandırmadığından emin oluyoruz.
Then we bring up the legally unrecognized document that we found, and if he makes no claims and everything is hunky-dory, then, kuh-ping, we're out of there like ricochet rabbit, got it?
Sonra bulduğumuz ve henüz yasal olarak geçerli olmayan sözleşmeyi veriyoruz. Eğer bir talebi olmaz ve her şey şukela gitmeye devam ederse oradan tabanları yağlıyoruz. Anlaşıldı mı?
Actually, Mrs. Heck, a chat room is like a conversation with a person, like we're having right now, and a message board is just a place for you to post your thoughts.
Aslında Bayan Heck sohbet odası bizim şu anda yaptığımız gibi bir kişi ile konuştuğunuz, mesaj panosu da düşüncelerinizi yazdığınız yer.
We like what we're hearing and want very much to work with you and your rock-and-roll American rebel man.
Söyledikleriniz bize cazip geldi ve sizinle çalışmayı çok isteriz. Rock and Roll hayranı isyankar Amerikalı da dâhil.
We're acquiring this property and would like to offer you a corporate buy out.
Bu mülkü satın alıyoruz ve size kurumsal bir tazminat anlaşması öneriyoruz.
Seriously, Max, it's just a matter of time before we're telling Anne Hathaway, "Forget that fake smile and just go wait in line like everybody else."
Anne Hathaway'e "Yüzündeki sahte gülümsemeyi silip sende herkes gibi sıraya geç" dememiz an meselesi.
Sometimes it feels like we're just moving so fast, and I feel crazy that we're just... jumping in blindly.
Bazen çok hızlı ilerliyormuşuz gibi geliyor. Körü körüne daldığımızı düşündükçe delirecek gibi oluyorum.
Uh, mom, we're gonna stay up late and party like rock stars with Juliette.
Anne, geç saate kadar uyumayıp Juliette'le sabaha kadar eğleneceğiz.
Like I told you, it's the first 48 hours that matter the most, and we're... 968 hours past that.
Sana söylediğim gibi önemli olan ilk 48 saat ve biz bunu 968 saat geçtik.
I know. And even though I think we're doing the right thing, I feel like there's a voice in our head screaming,
Doğru şeyi yaptığımızı düşünsem bile sanki kafamın içinden bir ses bağırıyor "Bir hata yapıyorsun!" diye.
I mean, Michael and I have been together six months, but sometimes I feel like we're missing a deeper connection, you know?
Michael'la ben altı aydır birlikteyiz ama bazen daha derin bir bağın özlemini çekiyoruz.
Because you're swept away with your passion for me like the excitement when we first met and you can no longer control your- -
Çünkü bana olan tutkundan ayakların yerden kesilmiş. Tıpkı ilk tanıştığımızdaki heyecan gibi ve şeyini kontrol edemiyorsun...
Dr. Reed, if we're actually going to do this, would you mind writing it on a small piece of paper and slipping it to me like we're in a business movie in the'80s?
Dr. Reed. Eğer gerçekten bunu yapacaksak, 80'lerin iş filmlerindeki gibi teklifi küçük bir kağıda yazıp bana uzatabilir misiniz?
Oh, please do not,'cause any more kids, it's gonna be like The Brady Bunch around here, and we're... we're definitely not The Brady Bunch.
Lütfen yapma, çünkü biraz daha çocuk getirirsen burası aynı "The Brady Bunch" dizisine dönecek ve biz de... kesinlikle "The Brady Bunch"'a benzeyemeyiz.
We've got these two Syrian doctors here and we're trying to get all the surgeons to figure out how to do these procedures with, like, a piece of gum and a matchstick, and this was our first pee break.
Hastaneye iki tane Suriyeli doktor geldi ve bütün cerrahlar istenilen ameliyatlar zamk ve kibrit çöpüyle nasıl yapılabilir, onu bulmaya çalışıyor. Bu da ilk ihtiyaç molamızdı.
We're like brother and sister!
Abi kardeş gibiyiz biz!
And I'd like to help, but we're just a holding tank here.
Yardım etmek isterdim ama burada güvenlik çok sıkı.
- If one of ours is at fault and we just sit on this information, we look like we're trying to cover something up.
- İçimizden birinin bir kusuru olmuşsa ve bunu bile bile bir şey yapmazsak bir şeyleri örtbas etmeye çalışıyormuş gibi olacağız.
And, uh... that's why we're a family, right... for stuff like this?
Bu yüzden bir aileyiz, değil mi? Bu gibi durumlar için.
And we're going to behave like adults.
- Ve yetişkinler gibi davranacağız.
And it's not like we're not giving it our best.
Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
You know, Han, here at this diner, we're kind of like a little family, and- - oh, I can't do this.
Han, biz bu restoranda bir aile sayılırız... Bunu yapamayacağım.
We're done, you're awesome, and I don't even usually like Puerto Rican chicks.
Aramızdakiler bitti, sen harikasın, ve Porto Riko'lu piliçlerden genelde hoşlanmam bile.
France may seem like an advanced country but there's always strikes, and they're not as precise as we are.
Fransa gelişmiş bir ülke gibi görünebilir fakat her zaman bir çıkar vardır. Ve onlar bizim gibi hassas değiller.
The fact that we're talking about geometric lines and things like this, was it a teaching process by somebody up there for the so-called "lesser perceived" people down below?
İşin aslı, bunun gibi geometrik çizgilerden ve şeylerden söz ediyoruz ; aşağıdaki "daha az farkedilen" insanlar için, yukarıdaki birileri tarafından uygulanmış bir öğretim süreci oldu mu?
We're down to what, a handful of techs and a few medics- - we're like fish in a barrel.
Neyimiz kaldı ki? Bir avuç ekipman, birkaç doktor. Bir sıkımlık canımız var.
Like we know he's a Grimm, and you're not.
Biz de onun Grimm olduğunu, seninse olmadığını biliyoruz.
Well, the way I see it, it looks like it could very well come down to Texas again, and we're gonna need the money and the votes and we do something for it.
Benim görüşüme göre, Teksas'ı yeniden zorlayacağa benziyor. ... paraya ve oylara ihtiyacımız olacak, bunun için bir şeyler yapıyoruz.
Because we're in need of a lady's maid and pronto, preferably with skin like a rhinoceros.
Bizim acilen bir leydi hizmetçisine ihtiyacımız var da. Tercihen sabırlı olanlardan.
They're more of a cult, and the time continuum is their chess board, and people like us are a liability because we understand what's at stake.
Daha ziyade bir tarikat gibiler, ve zamanın sürekliliği onların satranç tahtası, ve bizim gibiler de onlar için birer yüküz çünkü biz nelerin tehlikede olduğu biliyoruz.
Well, next we stand here and pretend like we're talking until whoever is watching us makes their move.
Sıradaki, burada bekleyeceğiz. Ve bizi izleyen her kim ise, hamlelerini yapana kadar konuşuyormuş gibi davranacağız.
Yeah, couple more jobs like this and we're on our way, bruv.
Bunun gibi birkaç iş sonra yolumuza bakarız.
So if you're like me- - and we both know you are- - you designed the machine so that a catastrophic crash puts it into a remote debugging protocol- - a God mode that gives the admin full access to all of its data.
Yani benden hoşlandıysan, ki ikimizde hoşlandığını biliyoruz... Makineyi büyük bir çöküşte uzaktan kontrol moduna geçecek şekilde tasarladın yöneticiye verilere tam erişim sağlayan Tanrı modu bir nevi.
And we're just about to play a game, if you'd like to join.
Biz de oyun oynamak üzereydik, istersen sen de bize katıl.
Look, I know you're worked up because we're down by two and we should be beating these guys like a rented donkey.
Bak, biliyorum telaşlısın çünkü iki sayıyla gerideyiz ve kiralık bir eşek gibi bu çocukların pestilini çıkarıyor olmalıyız.
Yeah, and when we were painting my house, Carl Carlson brought that blue tape, you know, that makes you really look like you know what you're doing.
Evet evimi boyarken Carl Carlson o mavi şeridi getirdi. Hani şu ne yaptığınızı bildiğinizi gösteren şey.
It's your Auntie Bridget's birthday and my brothers and I, we like to raise a glass to her every year we're together.
Bridget Hala'nın doğum günü bugün. Kardeşlerim ile anısına içeriz beraber her yıl.
Yup, and it looks like we're not the only ones.
Evet ve anlaşılan tek kandırılan da biz olmamışız.
and we're off 44
and we're running out of time 21
and we're back 55
and we're done 73
and we're walking 16
and we're 60
and we're out 44
and we're here 22
and we're clear 51
and we're in 21
and we're running out of time 21
and we're back 55
and we're done 73
and we're walking 16
and we're 60
and we're out 44
and we're here 22
and we're clear 51
and we're in 21
and we're not 31
we're like brothers 21
we're like 63
we're like family 18
like 39801
likely 68
liked 74
likes 62
like my father 47
like a virgin 32
we're like brothers 21
we're like 63
we're like family 18
like 39801
likely 68
liked 74
likes 62
like my father 47
like a virgin 32
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
likewise 551
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
likewise 551
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759
like hell 158
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759
like hell 158